reklam
reklam
DOLAR39,2420% 0.35
EURO44,5157% -0.18
STERLIN52,9261% -0.1
FRANG47,6585% 0.3
ALTIN4.161,18% -0,26
BITCOIN105.082,66-3.228
reklam

Yusuf Tekin’in Zorunlu Eğitimi Kaldırma Talepleri

Yayınlanma Tarihi : Google News
Yusuf Tekin’in Zorunlu Eğitimi Kaldırma Talepleri
reklam

“Çocukların okulda aç ve susuz kalması, sağlıklı içme suyuna ve bir öğün yemeğe bile ulaşamaması kabul edilemez bir durum. Zorunlu eğitim süresinin tartışılması, eğitimin yalnızca maddi imkanları olanlar için bir hak haline getirilme amacını taşıyor. Emekçi ve yoksul ailelerden gelen çocukların, doğurganlığın azalması gibi ifadelerle çocuk yaşta iş gücü veya erken yaşta evliliklere zorlanması isteniyor.”

Bu konuda Velider Genel Başkanı Ömer Yılmaz ile yaptığımız görüşmede eğitimin geleceği üzerinde duruldu.

Eğitim Görseli

Milli Eğitim Bakanı, bazı ailelerin kız çocuklarını erkeklerle aynı okula göndermek istemedikleri yönünde açıklamalarda bulundu. Bu sorunu çözmek için kız çocuklarına özel okulların açılması gerektiğini belirtti. Karma eğitimin tartışılması hakkında neler düşünüyorsunuz?

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in müsteşarlığı dönemindeki karma eğitim tartışmaları, ailelerin kız çocuklarını erkeklerle okutma istekliliği üzerinden şekilleniyordu.

Okullar, hayatın bir yansımasıdır ve eğitim kararları insanların yaşam tarzı, inançları ve kültürel özellikleri göz önünde bulundurularak düzenlenmemelidir. Eğitim evrensel prensiplere dayanmalı ve laik bir yaşam tarzını benimsemelidir. Kadınları toplumdan çekmek, okullardaki kız çocuklarını erkeklerden ayırmaya benzer bir etki yaratır. Bakanın açıklamaları, gerçek bir toplumsal talep ile desteklenmiyor, bu tamamen dinsel bir zihniyetin etkisidir.

Diğer yandan, Bakanlığın verileri gösteriyor ki, erkekler eğitimden daha fazla kopuyor ve başarıları kadınlara göre daha düşük. Tek cinsli okullar, karma okullara göre başarısızlık oranı yüksek. Okuldan uzak kalan çocuklar, sağlıklı bir eğitim ortamına ulaşamıyor. Nitelikli eğitim koşulları çoğu ailenin hayali. Çocuklar, okulda aç, susuz kalmakta ve bu durum kabul edilemez bir hal almıştır. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i eğitimin temel sorunlarına odaklanmaya ve bilime dayalı çözümler aramaya davet ediyoruz, ancak mevcut durum bu çağrılara kulak asmıyor.

18 yaş altındaki çocukların çıraklık veya meslek okullarına (MESEM’lere) yönlendirilmesi, okullar aracılığıyla çocuk işçiliğine neden mi oluyor?

MESEM programı, 20. Milli Eğitim Şurası’ndan alınan acele bir karar ile, hiçbir planlama yapılmadan hayata geçirildi. Bu program, yoksul aileler için cazip gösterilse de, gerçekte eğitimden uzaklaştırmakta ve olumsuz davranışlara yol açmaktadır.

MESEM’in amacı iki yönlüdür: Birincisi, mesleki eğitim için gereken mali yükü azaltmak; ikincisi ise sermayenin iş gücü taleplerini karşılamaktır. İşletme sahipleri, devletin sağladığı işçi ile maliyetlerini minimize etmektedir. 66. madde ile MESEM’in sermaye odaklı bir eğitim programı olduğu kanıtlanmıştır. Her ne kadar eğitim gibi görünse de, çocuk emeğinin sömürülmesini teşvik eden bir uygulamadır.

Son yıllarda yaşanan bu gelişmelerin temelinde yatan sorun, eğitim politikasının yetersizliğidir. Türkiye, uluslararası yükümlülüklerine rağmen, çocuk işçiliğini meşrulaştıran uygulamalara imza atmaktan kaçınmamaktadır. Yoksul aileler ise, çocuklarının hafif işlerde çalışmasını kabullenmek zorunda kalmakta, bu durum insani değerlere aykırıdır.

Yapılması gereken, çocuklarımızın nitelikli mesleki ve teknik eğitim almasının sağlanması ve bu eğitimin mali bir yük olarak görülmemesidir.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in zorunlu eğitimi tartışma konusu yapması, eğitimin geleceği açısından dikkatle incelenmelidir.

Zorunlu eğitimin kaldırılması ne gibi sonuçlar doğurur? Milli Eğitim Bakanı neden böyle bir talepte bulunuyor?

Çeyrek asır süren eğitim politikaları, eğitimin kamusal bir hak olmaktan çıkmasına neden olmuştur. İlgili sivil toplum kuruluşlarının buna ilişkin açıklamaları, zorunlu eğitim süresinin azaltılmasının, çocuk yaşta işçiliği yaygınlaştırmayı ve çocuk yaşta evlilikleri teşvik etmeyi amaçladığını gösteriyor. Söz konusu tartışmalar, sermaye gruplarının yararına işleyen ve yoksul ailelerin çocuklarını okullardan koparan bir yapılanmanın parçası olarak görülüyor.

İstatistikler, eğitime erişimin azalmasının iktidar için avantaj sağladığını göstermektedir. Yoksul ailelerin çocukları, eğitim sisteminden uzak kalınca, artan işçi sayısıyla birlikte bu yapının kapıları açılamamaktadır. Zorunlu eğitim süresi tartışması, eğitimi devletin yükü olarak görerek, yalnızca maddi imkanı olanların yararlanabileceği bir yapı oluşturuyor.

Sevgili hocam, değerli görüşleriniz için teşekkür ederim. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

reklam

YORUM YAP