

Hükümet, ekonomiyi küçültme yolunu seçerek enflasyonla mücadele etmeyi hedefliyor.
Bu bağlamda, enflasyonu yoksullaştırma politikaları ile azaltmaya çalışıyor.
Asgari ücreti yılda bir kez sabitleyerek, diğer ücretleri ise gerçek enflasyon oranının altında artırmayı planlıyor; böylece talebi azaltmayı amaçlıyor.
“Ücretleri enflasyonun altında tutarsam, talep düşer; talep düşünce de enflasyon düşer” temel anlayışına dayanıyor.
Oysa asgari ücret açlık sınırının altında ve bu durumdan etkilenen 17 milyon çalışan yalnızca karın doyurmak için ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalıyor.
Bu kesimin taleplerini daha da kısmaya yönelik adımlar atmak ise “açlıkla terbiye etmek” anlamına geliyor.
TÜRK-İŞ, açlık sınırını 25 bin lira, yoksulluk sınırını ise 81 bin lira olarak belirledi.
Asgari ücret 22 bin 104 lira, en düşük emekli aylığı ise 14 bin 500 lira seviyesinde.
Asgari ücretli ve en düşük emekli maaşı alan bireyler, açlık sınırının altındaki bir yaşam sürdürüyor.
Tüm bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, hükümetin Temmuz ayında asgari ücrete ek bir zam yapmaya niyetinin olmaması dikkat çekiyor.
CHP, işçi sendikalarının asgari ücrete zam yapılması yönündeki taleplerine kulak tıkıyor.
Asgari ücret ve düşük emekli maaşı alanların ihtiyaçları, yalnızca ailelerini doyurmakla sınırlı kalıyor.
Bunun ötesinde bir talepte bulunmaları ise imkânsız görünüyor.
Bu nedenle hükümetin maliyet enflasyonu gerçeğini de göz önünde bulundurması gerekiyor.
Türkiye’de üretim maliyetleri her geçen gün artış göstermekte, düşüş yaşanmamaktadır.
Tarım ve tekstil sektörlerinde ciddi bir kriz söz konusu.
Özellikle tekstil fabrikaları Mısır’a taşınmakta ve birçok tesis kapanmaktadır.
Son üç yıl içinde tekstil sektöründe 398 bin kişi işini kaybetmişken, son üç ayda bu sektörden işsiz kalanların sayısı da 35 bin olarak tespit edilmiştir.
Tarım sektörü de benzer sıkıntılarla karşı karşıya; çiftçiler ürünlerini maliyetlerinin altında satmak zorunda kalıyor ve bazen bu ürünleri çöpe atmak zorunda kalıyor.
Tarım sektörüne destek sağlamak ve üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla Hazine’den aktarılması gereken kaynaklar, yol, köprü, tünel müteahhitlerine yapılan garantilere yönlendirilmektedir.
İşçileri, emekçileri ve emeklileri yoksullaştırmak, herhangi bir soruna çözüm olamaz.
Üretim maliyetlerini azaltmak ve üretimi artırmak, gerçek çözüm yolları arasında yer almalıdır.
Türkiye’nin enflasyon sorunuyla henüz çözülememiştir.
Mayıs ayında, üç ayrı kurum tarafından verilen enflasyon rakamları dikkat çekmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) aylık enflasyonu %1,53, yıllık enflasyonu ise %35,41 olarak açıklarken;
İstanbul Ticaret Odası (İTO), aylık enflasyonu %2,83, yıllık enflasyonunu %46,57 olarak bildirmiştir.
Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise aylık enflasyonda %3,66, yıllık enflasyonda ise %71,23 oranını hesaplamıştır.
ENAG’ın açıkladığı enflasyon oranı, TÜİK’in açıkladığı rakamların neredeyse iki katıdır.
Buna rağmen kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaşlarına yapılacak zam, TÜİK’in verilerine göre gerçekleştirilecektir.
Asgari ücrete ara zam yapılmazsa işçi, emekçi ve emekli kesimi daha da yoksul hale gelecektir.
Asgari ücret ile en düşük emekli maaşı arasındaki farkın büyümesi, açlık sınırına ulaşmayı da daha da imkânsız hale getirecektir.