

Milli Eğitim Akademisi üzerine bilimsel incelemeler…
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen ile Milli Eğitim Akademisi’ni tüm yönleriyle ele aldık.
Öncelikle Milli Eğitim Akademisi hakkında bilgi verebilir misiniz? 2025’ten itibaren öğretmen istihdamının akademiler üzerinden yapılacak olmasının detaylarını da öğrenmek isteriz.
Tabii. Milli Eğitim Akademisi, devlet okullarında görev alacak öğretmenlerin meslekiye hazırlık süreçlerini desteklemek amacıyla oluşturulmuş bir eğitim programıdır. Bakanlık, bu uygulama ile öğretmenlerin yeterliliklerini artırmayı amaçlamaktadır. Bununla birlikte, akademinin okul yöneticileri ve diğer eğitim çalışanları için de eğitimler düzenleyeceği duyurulmuştur. Ancak bu eğitimlerin içeriği hakkında yeterli bilgi mevcut değil. Eğitim fakülteleri ve diğer bazı fakültelerin mezunları bu akademiye başvuruda bulunabilir. Program, eğitim fakültesi mezunları için üç dönem, diğer mezunlar için ise dört dönem sürecektir.
Akademiye giriş süreçleri, verilen eğitimler ve mezuniyet şartlarına dair neler söyleyebilirsiniz?
Akademik Giriş Sınavı (AGS) ile ilk kabul süreci 13 Temmuz 2025’te gerçekleştirilecektir. Ayrıca, öğretmenlerin katılacağı alan sınavı olarak ÖABT uygulanacak; bu sınav artık 50 sorudan oluşmakta ve yabancı dil öğretmenlerine yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır. Yabancı dil öğretmenleri, YDS sınavına girmek zorundadır; fakat bu, alan sınavı yerine dil bilgisi ölçümünü amaçlamaktadır. AGS sınavında, sözel ve sayısal yetenekler, tarih, Türkiye coğrafyası, eğitim ilkeleri ile Türk milli eğitim sistemine dair unsurlar farklı ağırlıklarla değerlendirilecektir. Adayların AGS ve ÖABT puanlarının toplamı oranlanarak bir puan elde edilecek. Yabancı dil öğretmenleri için ise bu işlem AGS ve YDS puanları üzerinden yapılacaktır.
Akademide sunulacak eğitimlerin içerikleri kanun taslağında sınıf yönetimi, eğitim bilimleri, ölçme ve değerlendirme, psikolojik rehberlik, ders anlatım teknikleri, Türk milli eğitim sistemi ve mevzuatı olarak belirtilmiştir. Ancak burada önemli bir sorun ortaya çıkıyor: Rehberlik dışındaki pek çok konuda en azından belirli alan bilgisinin gerekliliği bulunmaktadır. Her öğretim alanının kendine özgü ölçme ve değerlendirme yöntemleri ile ders anlatım teknikleri vardır. Böylece öğretmen eğitimleri, genel eğitim teorileri üzerinden değil, alan spesifik içeriklerle verilmelidir.
Mezuniyet şartları arasında kuramsal dersler için en az iki yazılı sınav yapılması ve başarı ortalamasının en az 60 olması gerektiği ifade edilmektedir. Kuramsal derslerin başarı notlarının yüzde kırkı, uygulamalı derslerin ise yüzde altmışı hesaplamalarda dikkate alınmaktadır.
Eğitimleri kimlerin vereceği konusunda bir belirleme yapıldı mı? Eğitmenlerin nitelikleri hakkında bilgi verir misiniz?
Akademide eğitim verecek olanların niteliklerine dair tanımlar Bakanlık tarafından yayımlandı. Alanında doktora sahibi olmak, uzman veya başöğretmen unvanına sahip olmak ve MEB’de en az on yıl çalışmış olmak gereklidir. Eğitim verecek kişiler arasında akademisyenler, doktora unvanına sahip eğitimciler ve çeşitli bakanlık idarecileri de bulunacak. Bu anlamda, öğretmen eğitimi konusunda geniş bir uzmanlık tanımı yapıldığını ifade edebiliriz.
Bu yeni uygulamanın eğitim sistemimize etkisine dair değerlendirmeleriniz nelerdir? Milli Eğitim Akademisi, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme kültürü ile ne derece örtüşüyor?
Milli Eğitim Akademisi, yükseköğretimin bazı işlevlerini MEB’e devrederek, öğretmenlik mesleğinin lisans eğitimine dayanan bir uzmanlık alanı olmadığını vurgulamaktadır. Pedagojik formasyon eğitimi sadece eğitim fakültesi dışındaki mezunlara sunuluyor iken, akademi eğitimi bu ayrımı ortadan kaldırarak eğitim fakültesi mezunlarını da sürece dahil etmektedir. Ancak, öğretmenlik mesleği diğer mesleklere göre daha mı kolay öğrenilir ve uygulanır? Bu sorular pedagojik formasyon eğitiminde de sıkça gündeme gelmekteydi. Şimdi öğretmenlik mezunlarının da akademik eğitim alacağı düşünüldüğünde bu tartışmalar yeniden alevleniyor.
Öte yandan, akademik eğitimin mesleki yeterlilikleri artırma amacının veri temelli olmadığını görmekteyiz. Eğitim fakültesi çıkışlı olmayanların üç dört dönem içerisinde mesleği öğrenmesi, eğitim fakültelerinde dört yıl yapılan yoğun eğitim sürecinin sorgulanmasına yol açmaktadır. Eğitim fakülteleri, 240 kredi ders sunar ve dört yıl içinde birçok vize ve final sınavına, uygulamalı derslere ve stajlara tabidirler. Mezun olduklarında “öğretmen” unvanına sahip olurlar, ancak akademi eğitimi almaları şart koşulmaktadır.
Bu uygulamanın etkili bir şekilde sürdürülmesi için ne gibi alternatif çözümler öne sürülüyor?
Öğretmen eğitimi alanındaki tüm uzmanlar, MEB’in güçlü bir hizmet içi eğitim sistemi oluşturmasını desteklemektedir. Sürekli mesleki gelişim odaklı bir sistemin hayata geçirilmesi oldukça zorlu bir süreçtir. Eğitimde göz önünde bulundurulması gereken temel konu, öğretmenlerin mesleki gelişimini sürekli olarak destekleyen bir sistemin kurulmasıdır. Şu anki haliyle Akademi bir hizmet içi eğitim kurumu değil; tanımlanması güç bir yükseköğretim kurumu olarak değerlendirilmekte. Alternatif çözüm, akademiyi öğretmenlerin sürekli mesleki gelişimi için bir merkez haline getirmektir. Eğitimin her alanında yapılacak reform çalışmaları, mevcut sistemin güçlendirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilmelidir. Reform, sistemi yeniden yapılandırmak anlamına gelir; bu nedenle mevcut yapıyı ve işlevlerini iyi analiz etmek gerekmektedir.
Değerli katkılarınız için teşekkür ederiz. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…