reklam
reklam
DOLAR39,1138% 0.03
EURO44,1345% -0.22
STERLIN52,7234% -0.07
FRANG46,9835% -0.64
ALTIN4.124,21% -0,22
BITCOIN108.264,99-0.457
reklam

Türkiye Yeni Bir Öğretmen Seçme, Yetiştirme ve Eğitme Modeline Geçmelidir

Yayınlanma Tarihi : Google News
Türkiye Yeni Bir Öğretmen Seçme, Yetiştirme ve Eğitme Modeline Geçmelidir
reklam

Şahin Aybek

Bu hafta da eğitim alanında, özellikle öğretmenler konusunu ele alarak düşüncelerimi paylaşmaya devam edeceğim.

Hocam eğitim hattını öğretmen üzerinden tanımlıyorsunuz, bu ne anlama geliyor?

Aslında eğitimin bilimini, tarihini, felsefesini ve yönetimini bilen herkes, eğitimi bir sistem düşüncesi içerisinde ele alarak en önemli unsurun öğretmen olduğunu fark eder. Bu nedenle öğretmenlere mektuplar göndermeli, öğretmen eğitimlerini önemsemeli ve açıklamalarımızı her zaman öğretmen merkezli yapmalıyız. Eğitim bilimci olan ve bu alandan gelen herkes, Türkiye’nin eğitim sisteminin bir ekosistem çerçevesinde öğretmenler tarafından yürütülmesi gerektiği düşüncesindedir. Bugünün başarılı eğitim sistemleri de bu yaklaşımı benimsemekte. Eğitim tarihimizde iki önemli ismi, Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’u bu bağlamda anmalıyız; her ikisi de eğitimde öğretmen yetiştirme süreciyle tanınmıştır.

Ancak burada politikalarınızı bilimsel temellere, laikliğe ve liyakata uygun olarak inşa etmeniz gerekiyor. Öğretmenlere coşkulu güzel konuşmalar yapmanın yanı sıra, onlara somut çözümler sunabilmelisiniz. Öğretmenlik meslek kanunu gözden geçirilmeli, öğretmenler arasında sözleşmeli ve ücretli ayrımı olmamalı, engelli öğretmen sorunları ve rehabilitasyon öğretmenlerinin problemleri çözülmeli, sözleşmeli öğretmenler ailelerine kavuşturulmalı ve atanamayan öğretmen sorunu bir an önce çözülmelidir. Tüm bunlar için bakanlık yönetimindeki çok başlılık ortadan kaldırılmalıdır.

Peki, öğretmen bu kadar önemli de biz öğretmene gereken değeri verebiliyor muyuz, bu yönüyle öğretmenlerin sorunları nelerdir?

Elbette, öğretmen “Babam beni gökten yere indirdi, öğretmenim beni yerden göğe yükseltti” analojisindeki kadar değerlidir ve bu önemin eğitim politikalarının temelinde yattığı söylenebilir. Eğitim, pek çok unsurun bir araya gelmesiyle oluşuyor. Öğrenci, aile, okul, müfredat gibi bileşenler var. Ancak bu bileşenler yoksa bile eğitimi mümkün kılan yegâne unsur öğretmendir. Okul yoksa bile, iyi bir öğretmen eğitimi verebilir; müfredat yoksa da iyi bir öğretmen eğitimi sürdürebilir. İşte bu sebeplerle öğretmenler, eğitim sürecinin temelidir. Bu yüzden, “öğretmeni yaşat ki, eğitim sistemi yaşasın” diyoruz; öğretmen olmanın anlamı bir “can”a dokunmaktır. Eğitim sistemi, gücünü öğretmenden alır. Öğretim programları eksik olsa bile, nitelikli öğretmenler bu programları etkili bir şekilde uygulayabilirler. Öğretmenlik ise sadece bir meslek değil, bir adanmışlık gerektiren bir roldür.

Hocam, öğretmene bu kadar büyük anlamlar yüklüyorsunuz da, sorunları olan öğretmen tüm bunları nasıl yapacak?

İşte bu sorunun cevabı da burada yatıyor. Öğretmenler, karşılaştıkları sorunlar içinde nasıl motive olacak ve başarıyı nasıl yakalayacak? Günümüzde kesinlikle “Türkiye’nin Bir Öğretmen Sorunu Vardır” diyebiliriz. Sözleşmeli, ücretli ya da atanamayan öğretmenlerden, öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine, KPSS sınavındaki alan bilgilerinin yetersizliğine kadar birçok konuyu gündeme getirebiliriz. Ancak tüm bunları tartışırken büyük resmi gözden kaçırmamamız gerekiyor. Unutmayalım ki, bu sorunlar eğitimin sistem yaklaşımının eksikliğinden kaynaklanıyor. Temel sorunlar çözülemeden, diğer problemler çözülemez.

Ana sorunlar dediğiniz nedir, yani bu problemler hep devam mı edecek?

Ana sorunlar, eğitim sistemimizdeki eksikliklerin bir ekosistem içinde veriye dayalı bir dönüşümle çözülebileceğini gösteriyor. Bu dönüşüm içerisinde öğretmen seçme, yetiştirme ve eğitim süreçlerinde yeni bir modele geçmek zorundayız. Bu model, öğretmen adaylarının seçilmesinden başlayarak, yetiştirilmesine, sürekli gelişimlerine kadar birçok unsuru içermelidir.

Bu dediğiniz yeni öğretmen yetiştirme modeline geçmek öyle kolay bir şey mi, biz ülke olarak bunu yapabilir miyiz?

Bizim çok ciddi bir eğitim tarihimiz ve öğretmen yetiştirme deneyimimiz mevcut. Eğitim bilimleri açısından Amerika ve Avrupa ile kıyaslandığında eğitim alanında geri değiliz. Köy enstitüleri, öğretmen liseleri gibi pek çok öğretmen yetiştirme modeli, ciddi deneyimler sunmaktadır. Öğretmen akademileri veya kent enstitüsü modeli adını verebileceğimiz yeni bir modele geçmeliyiz. Öğretmen yetiştirmedeki tecrübeleri değerlendirmeli ve geçmişteki olumsuz örneklerden dersler çıkarmalıyız. YÖK, eğitim yönetimini ele geçirerek bu süreci olumsuz etkilemiştir.

Ta buralara mı bağlıyorsunuz öğretmen sorunlarını?

Evet, sorunlar köklü geçmişe dayanıyor. Günümüzde eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirme açısından pek çok açıdan etkisiz kalmıştır. Öğrencilerin bu programlara nasıl seçildiği noktasında ciddi iyileştirmelere ihtiyaç var. Bu fakültelerdeki öğretmen adayları, genellikle KPSS sınavına odaklanmakta; öğretim üyeleri ise makale yazma ve kariyer gelişimi sürecine odaklanmaktadır. Düşünün ki, uygulamalı bir meslek olan öğretmenlikte uygulama derslerinin ders yükü %14 seviyelerinde, önceki öğretmen okullarında ise bu oran %52 civarındaydı.

O zaman uygulamanın artırılacağı, iyi öğrencilerin eğitim fakültelerini tercih edeceği bir model mi?

Adı her ne olursa olsun, eğitim fakültelerinin tecrübelerini de göz önünde bulundurarak, iyi öğrencilerin burs ve barınma gibi teşviklerle bu alanlara yönlendirilmesi gerekiyor. Ayrıca öğretmen maaşlarının artırılması, başarılı öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelmeleri için teşvik edici olacaktır. Öğretim üyeleri de yetiştirdikleri öğretmenlerin kalitesine göre değerlendirilmeli. Böyle bir modelle öğretmenliği yeniden saygın ve çekici bir meslek haline getirebiliriz. Uygulama ve staj imkanlarının artırılması gereken öğretmenler, iş başında da bu kurumlar aracılığıyla meslek içi eğitim programları almalıdır.

Son olarak ekleyecekleriniz var mı?

Tüm bu sorunların yanı sıra, öğretmen mülakatlarının getirilmesi de ekleniyor. Mülakat süreçleri çoğu zaman torpilin kapısını açar. Atanamayan öğretmen sorununu çözebilmek için KPSS sistemi ve mülakat uygulamaları gözden geçirilmeli. Hem rastgele hem de geçici çözümlerden kaçınmalıyız. Ayrıca, pedagojik formasyonların kalite standartları artırılmalı ve MEB ile YÖK arasındaki uyumsuzluk giderilmelidir. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamaları kaldırılmalı, öğretmenlerin her yönüyle desteklenmesi gerekmektedir. KPSS sistemi değiştirilerek, sadece ezber bilgilerin değil, nitelikli adayların seçilmesi sağlanmalıdır. Öğretmen adaylarının değerlendirilmesinde kişilik özelliklerinin de göz önünde bulundurulması gereken çoklu bir değerlendirme sistemi oluşturulmalıdır. Sonuç olarak, genel bir öğretmenlik meslek yasası çıkarılmalı ve öğretmenlerin karar alma süreçlerinde aktif rol alması sağlanmalıdır. Öncelikle “öğretmen” diyerek, genel bir ekosisteme dayalı eğitim sistemi içinde yeni bir öğretmen yetiştirme modeli oluşturulmalı. Kısacası, Türkiye’nin yeni bir öğretmen seçme, yetiştirme ve eğitme modeline ihtiyacı var. Çünkü bir eğitim sisteminin kalitesi öğretmenlerinin kalitesini aşamaz. Bu yeni modeli hayata geçirecek olanlar eğitim tarihine iz bırakacaktır.

Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

reklam

YORUM YAP