

ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırma kararı, bankacılık sistemi, güvenlik ve hukuksal altyapı gibi kaygılara rağmen, Türk şirketlerinin savaşın yıprattığı ülkenin bakir pazarına olan ilgisini artırdı.
Suriye, büyük ölçekli elektrik enerjisi projeleri için Kalyon ve Cengiz Enerji’nin de dahil olduğu uluslararası bir konsorsiyum ile 7 milyar dolarlık bir mutabakat zaptı imzaladı.
Konsorsiyuma liderlik eden Katarlı UCC Holding’in açıklamasına göre, projede yer alan diğer şirketler Power International USA LLC, Kalyon GES Enerji Yatırımları ve Cengiz Enerji Sanayi.
Suriye hükümetinin en yakın müttefiklerinden biri olan Türkiye, ekonomik ilişkileri derinleştirme ve Suriye’yi yeniden inşa etme taahhüdünde bulunurken, Türk şirketleri bu süreçte önemli pay almak amacıyla faaliyetlerine hız verdiler.
Bazı firmalar, Trump’ın açıklamasının hemen ardından iş bağlantıları kurmak için şirket temsilcilerini Suriye’ye gönderirken, bazıları da yatırım stratejileri üzerinde çalışmaya başladı.
‘TRUMP’IN AÇIKLAMALARIYLA HER ŞEY DEĞİŞTİ’
Ancak para transferinin zorluğu ve banknot sıkıntısının yaşandığı bir ülkede “yatırım akışının” hâlâ riskler barındırdığını kaydeden şirketler, “ihtiyat” ile “fırsatı kaçırmama” arasında dengenin sağlanması gerektiğini ifade ediyor.
Suriye pazarında faaliyetlerine hız veren şirketlerden biri olan Formül Plastik, yakın zamanda ihracat yetkililerini iş bağlantıları için Suriye’ye gönderdi. İlk siparişlerin geldiğini belirten Formül Plastik Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Hot, “Yaptırımların kaldırılması uzun zamandır bir şehir efsanesi gibi konuşuluyordu. Ancak bizim için bir önemi yoktu çünkü bu açıklamalar resmi ve etkili kaynaklardan gelmiyordu.” diyerek devam etti:
“Ama Trump’ın açıklamalarıyla her şey bir anda değişti.”
ABD Başkanı Trump, Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldıracağı yönündeki açıklamarının ardından, ABD Hazinesi Suriye’deki geçici hükümet, merkez bankası ve kamu şirketleri ile gerçekleştirilen işlemleri yaptırım kapsamından çıkardı.
EN BÜYÜK SORUN BANKACILIK SİSTEMİ
Suriye’nin yeniden inşası için 400 milyar dolarlık bir kaynak gerekliliği olduğu belirtildi ve uzun vadede Türkiye’nin buradan dörtte bir pay alabileceği ifade edildi. Hot bu durumu, “Bu, Türk şirketleri için büyük bir potansiyel. Biz de bu pastadan en büyük payı almak için çaba sarf ediyoruz.” sözleriyle açıkladı.
Şu anda Suriye’de iş yapmanın en büyük zorluğunun tahsilat konusu olduğunu vurgulayan Hot, “Bankaların yanı sıra, onların deyimiyle ‘sarraf’ denilen, bizdeki döviz bürolarına benzer yapılar, ticarette tahsilat işlevini yerine getiriyor. İşler bu sistemle yürütülüyor. Bankacılık sisteminin düzenlenmesi şart.” dedi.
Ziraat Bankası CEO’su Alpaslan Çakar, uygun şartlar sağlandığında Suriye’de üzerine düşen sorumlulukları yerine getireceklerini söylemişti.
Suriye yönetimi ile Türkiye arasında enerji ve inşaat gibi bir çok alanda işbirliği için görüşmeler devam ediyor.
Bu doğrultuda Suriye hükümeti, elektrik şebekesi kapasitesini 5 bin megavat artırmak için aralarında Kalyon ve Cengiz Enerji’nin de bulunduğu dört şirketle anlaşmalar imzalayacak.
Suriye pazarının potansiyeli, ihracat rakamlarına da yansırken; Türkiye’nin toplam ihracatında ilk dört ayda yüzde 4’lük bir artış yaşanırken, Suriye’ye yapılan ihracat yüzde 37 oranında artış gösterdi.
“HESAPLANMIŞ RİSK ALIYORUZ”
Şam’da başlayan Buildex fuarı, Türk firmaların yoğun katılımına sahne oldu. Katılımcılar, Suriyeli muhataplarından yoğun talep aldıklarını aktardı.
Katılımcı firmalardan Entegre Harç’ın bölgesel ihracat yöneticisi Burak Serim, Suriye’nin üç yıl içinde en büyük ihracat pazarlarından biri olmasını beklediklerini belirtti; ancak bankacılık sistemi, tahsilat, vergilendirme ve gümrük süreçlerindeki belirsizliklere de dikkat çekti.
Serim, “Hesaplanmış risk alıyoruz.” dedi.
Diğer yandan, Suriye’nin yıkık altyapısı, şirketlere ülkenin yeniden inşasında yer alma fırsatları sunarken, asıl soru bu projelerin finansmanının kim tarafından sağlanacağıdır.
“Finansmanı kim sağlayacaksa, muhtemelen orada var olmak isteyecektir. Bu nedenle kimlerin finansman sağlayacağı kritik bir öneme sahip.” diyerek TürkÇimento CEO’su Volkan Bozay, durumu şöyle özetledi:
“Tahminde bulunmak için henüz çok erken. Ancak Suriye ile 911 km sınırımız var ve oradaki fırsatları değerlendirip değerlendirmeyeceğimiz riski olmayan bir ihtimal değil. Mutlaka değerlendireceğiz, ancak ne kadar pay alacağımızı şu anda söylemek zor.”
Birleşmiş Milletler raporuna göre, Suriye’deki çatışmaların ekonomik maliyetinin 923 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, geçtiğimiz hafta Şam’da Suriyeli mevkidaşıyla düzenlenen basın toplantısında, kamu ve özel Türk şirketlerinin Suriye’de yatırım yapmaya ilgi gösterdiğini açıkladı.
YATIRIM PLANLARI GÜVENLİK KOŞULUNA BAĞLI
Suriye pazarını yakından tanıyan Türkiye-Suriye İş Konseyi’nin eski yürütme kurulu üyesi Hakan Bucak, güvenliğin tam anlamıyla tesis edilmesi ve bürokratik sistemlerin oluşturulmasının altı ayı bulabileceğini belirtti.
Trump’ın son adımının yatırımlar için bir “tetikleyici” olarak tanımlayan Bucak, “Yaptırımların kaldırılması çok önemli. Zira yaptırımlar, iş yapma sürecinde büyük bir bürokrasiye neden oluyordu ve aynı zamanda para transferleri ve ödemeler için büyük bir engel oluşturuyordu.” dedi ve ekledi:
“Ancak güvenlik risklerinin tamamen ortadan kaldırılması ve yatırımcıların bunu hissetmesi gerekiyor. Kendimizi güvende hissedersek, bizim de yatırım planlarımız var.”
Halep’te taş ocağı yatırımı planladığını belirten Bucak, ayrıca sınırda 40 km uzaklıkta bulunan Akçakale’deki ve çoğunlukla Suriyeli alıcılara hizmet veren taş ocağını da yeniden açmayı hedeflediğini söyledi.
TEKSTİLDE DÜŞÜK MALİYET İLGİ ODAĞI
Türkiye’nin lider tekstil şirketlerinden Kipaş, gerekli güvenlik şartları sağlandığı takdirde Suriye’de yatırım yapmaya istekli firmalar arasında yer alıyor.
Suriye’de düşük üretim maliyetlerinin sağladığı avantajı değerlendirerek, Kipaş Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Öksüz, “Kapasitemizin yüzde 15-20’si atıl durumda. Eski teknolojiye sahip, ama hala çalışabilir olan makinelerimizi oraya kaydırabiliriz.” ifadesinde bulundu.
Ancak güvenli bölgelerin yaratılmasının gerektiğini vurgulayan Öksüz, “Özellikle emek yoğun sektörlerde, şirketler için tamamen güvenli alanlar sağlayacak organize sanayi bölgelerinin kurulması şart. İki devletin işbirliği yaparak yatırımcıya uygun zemin oluşturması lazım.” dedi ve ekledi:
“Suriye’de pek çok fırsat var ama Türkiye’nin hızla hareket etmesi gerekiyor.”