

Küresel iklim politikaları ve karbon azaltma hedefleri gündemdeki yerini korurken, terk edilmiş petrol ve doğal gaz kuyuları ile kömür madenlerinden salınan metan miktarı, geçen yıl dünya genelinde 8 milyon tona ulaşmıştır.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) 2025 Küresel Metan Takip Raporu’na göre, yalnızca terk edilmiş kömür madenlerinden kaynaklanan metan salımı geçen yıl yaklaşık 5 milyon ton, petrol ve doğal gaz kuyularından ise 3 milyon ton olarak kaydedilmiştir.
ABD’nin Yüzde 40’lık Payı
Bu rapora göre, ABD, terk edilmiş petrol ve gaz kuyularından kaynaklanan toplam emisyonun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturduğu belirtilmiştir.
Raporda, “Fosil yakıt sektörü, günümüzde insan faaliyetlerinden kaynaklanan metan emisyonlarının yaklaşık üçte birinden sorumlu. Petrol, gaz ve kömürdeki rekor üretim, sınırlı azaltım çabalarıyla birleşerek emisyonları yıllık 120 milyon tonun üzerinde tutmaktadır. Bu yıl ilk kez Küresel Metan Raporu’na dahil edilen terk edilmiş kuyular ve madenler, 2024’te bu emisyonlara yaklaşık 8 milyon ton katkıda bulundu” ifadelerine yer verilmiştir.
Doğru Kapatılmıyor, Sızdırmazlık Uygulamaları Yetersiz
IEA uzmanları, bu tesislerin çoğunun geçmişte doğru bir şekilde kapatılmadığını ve sızdırmazlık uygulamalarının yetersiz olduğunu belirtmiştir. “Yeni terk edilen sahalar daha yüksek risk taşımaktadır. Metan, yıllarca atmosfere sızmaya devam edebilir” uyarısında bulunmuşlardır.
Terk edilmiş kuyuların büyük bir kısmının karasal alanda bulunması ve dünya genelinde 8 milyonun üzerinde terk edilmiş kara kuyusu olduğu raporda ifade edilmiştir. ABD ise tek başına 4 milyon kuyuyla listenin zirvesinde yer almaktadır.
Denetimden Uzak Kalıyorlar
IEA, bu sahalardan kaynaklanan emisyonların zamanında kapatılmaları ve izlenmeleri halinde büyük ölçüde önlenebileceğine dikkat çekmektedir. Ancak mevcut durumda terk edilmiş tesislerden kaynaklanan toplam metan salımı, küresel fosil yakıt sektöründeki en büyük 4 kaynak arasında yer almaktadır.
Raporda, bu kuyuların çoğunun yıllarca denetimden uzak kaldığı, geçmişte faaliyet yürüten şirketlerin iflas etmiş ya da “izlerinin kaybolmuş” olması nedeniyle sorumluluk zincirinin belirsizleştiği ifade edilmiştir. Bu durum, özellikle gelişmiş ülkelerde bile düzenleyici otoritelerin harekete geçmesini zorlaştıran başlıca faktörler arasında yer almaktadır.
Basit Çözümler Emisyonları Önleyebilir
IEA verilerine göre, basit mühendislik çözümleriyle bu emisyonların yüzde 90’ından fazlası önlenebilir durumda. Kuyuların kapatılması, beton sızdırmazlık uygulamaları ve izleme sistemlerinin kurulması gibi müdahalelerle, bu görünmeyen emisyon kaynağı kontrol altına alınabilir.
IEA’nın değerlendirmesine göre, bu emisyonların önlenmesi yalnızca çevresel açıdan değil, ekonomik açıdan da avantajlıdır.
Raporda konuya ilişkin “Birçok durumda bu sızıntıları durdurmak, doğrudan metan gazını tekrar ekonomik değere dönüştürme potansiyeli taşımaktadır. Bu da yatırımı geri kazandıran bir fırsat yaratmaktadır” denilmiştir.
Karbon Dioksitten 80 Kat Daha Güçlü
Öte yandan, metan gazının iklim üzerindeki etkisinin karbon dioksite göre yaklaşık 80 kat daha güçlü olduğu belirtilmiş, bu emisyonların önlenmesinin kısa vadeli küresel ısınmayı yavaşlatmak için en etkili adımlardan biri olduğu vurgulanmıştır.
IEA’nın çağrısında, bu alanlarda yapılacak düzenlemelerin sadece geçmişte bırakılan sorunları değil, mevcut enerji dönüşüm sürecinde “görünmeyen kayıpların” da ortadan kaldırılmasına katkı sağlayacağı ifade edilmiştir.