

13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen ve 301 işçinin ölümüne yol açan maden faciası, yıllar geçse de adalet arayışıyla anılmaya devam ediyor. Ankara İSİG Meclisi, 301 madencinin hayatını kaybettiği trajedinin 11. yıl dönümünde Madenci Anıtı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı, Soma Davası’nın avukatlarından Murat Kemal Gündüz okudu.
‘Fıtrat’ veya ‘Kader’ Denilerek, Nedenleri ve Sorumluları Gizlenmeye Çalışıldı
Gündüz, şu ifadeleri kullandı:
– “11 yıl önce, 13 Mayıs 2014’te Soma’da Türkiye tarihinin en büyük iş cinayeti yaşandı. Soma Holding’e ait maden ocağında 301 madenci hayatını kaybetti, 486 madenci yaralandı. O günlerde bu katliama ‘fıtrat’ veya ‘kader’ denilerek, nedenleri ve sorumluları gizlenmeye çalışıldı. İtiraz eden madenci yakınları yerlerde tekmelendi. Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki; Soma Katliamı ne kazadır ne de kader!
– Bu katliamın altında yatan en önemli sebep, kâr hırsı için emekçileri ve doğal kaynakları kurutan siyasi-iktisadi düzendir. Bu iş cinayetine neden olan; özelleştirme programları ve rödovans sistemiyle kamu madenciliğini göz ardı eden neoliberal politikalardır. İşçileri aşırı üretim baskısı altında, zor şartlar altında çalıştırarak, taşeronlaşmayı dayatan anlayışlardır.
– Patronlar daha çok kazanabilmek için denetim yapmayanların, ihmallere göz yumanların kurduğu rant ve talan politikaları doğrudan bu katliamı besledi. Kar hırsıyla kömür üretimini 4 yılda 15 kat artıran ancak işçi sağlığı ve güvenliğini ‘maliyet’ olarak gören sermaye politikalarıdır. Kısacası, 301 madencinin ölümü ‘fıtrat’ değil, kar hırsının ve üretim baskısının sonucudur.
– Soma Holding’in sahibi, 2012 yılında verdiği bir demeçte, ‘Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) 130 dolara maliyetle çıkardığı kömürü biz 23 dolara çıkarıyoruz’ diyerek övünüyordu. Patronun bu övüncü, madenci ailelerinin acısıyla sonuçlandı.
– Birçok iş cinayeti davasında olduğu gibi Soma Katliamının sorumluları ya ceza almadı ya da göstermelik cezalarla kamuoyunun tepkisi bastırılmaya çalışıldı. Son olarak; ocağı denetimle yükümlü olan kamu görevlileri hakkında Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, 29 Nisan’da verilen kararla, 28 sanık kamu görevlisinden 10’u beraat etti, 16’sı 5 ay, 2’si ise 6 ay 7 gün hapis cezası aldı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
– Denetimle yükümlü kamu görevlilerinin taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan yargılanması gerekirken, sadece görevi kötüye kullanma suçundan yargılanmaları, yargının iş cinayetlerine bakış açısıyla ilgilidir.
Siyasal Yargı, Cezasızlık Zırhıyla Patronlara Kol Kanat Gerdi
– Siyasallaşmış yargı, cezasızlık zırhıyla patronlara destek oldu. Bilirkişi raporlarında İşveren Şirket, Çalışma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve TKİ’nin asli kusurlu olduğu belirtilmesine rağmen mahkemelerin kararlarıyla işveren sanıkları ve kamu görevlisi sanıkları kurtarmayı başardı.
– Cezasızlık zırhı, 301 madenciyi bir kez daha hayattan kopardı! Soma’da ortaya çıkan rant ve talan düzeni, AKP döneminde en az 2.138 madencinin, Soma’dan sonra 21.700 işçinin daha çalışırken hayatını kaybetmesine neden oldu. Ermenek, Şirvan, Bartın ve İliç gibi diğer katliamların da önünü açtı.
– Bugün madencilik işkolundaki iş cinayetlerinin artışından bahsediyorsak, üzerinde durmamız gereken bir başka konu da ‘sömürge madenciliği’dir. Bu tür madencilik uygulamalarıyla Anadolu topraklarının talanı hız kazanmış durumda; bu topraklar, yerli veya yabancı ortaklı maden şirketleri arasında paylaşılır hale geldi.
– 2008-2024 yılları arasında en az 138 bin maden arama ruhsatı dağıtıldı. Uluslararası sermayeye sahip maden şirketi sayısı 770’i aşmış durumda. Maden Kanunu’nda yapılan 20’den fazla değişiklikle ormanlar, milli parklar, sit alanları, tarım arazileri ve su havzalarının madenciliğe açılması kolaylaştırıldı.
Sömürge Madenciliği Uygulamalarına Son Verilmeli
– Gelecekte başka Somaların, Ermeneklerin, Kozlu’ların, Bartınların ve İliç’lerin yaşanmaması adına sömürge madenciliği uygulamalarına son verilmesi şart. Güvencesiz, sendikasız ve kayıt dışı istihdam biçimleri devam ettikçe yeni katliamlar ve iş cinayetlerinin yaşanması kaçınılmaz hale geliyor. Madencilik alanında işçileri köleleştiren taşeron ve rödovans sistemleri ortadan kaldırılmalıdır.
– Kamu, ocaklarda ve sahalarda etkin bir denetim sağlamalı, ihmal ve eksikliklerden sorumlu olan görevliler yargı önünde hesap vermelidir. İş cinayeti davalarındaki cezasızlık kültürüne karşı mutlaka harekete geçilmelidir. 301 madencinin acısı, 11 yıl sonra yüreğimizde hala tazedir. Soma Katliamı’nı unutmamak, unutturmamak ve sorumlulardan hesap sormak hepimizin görevidir. Onurlu bir yaşam için bu düzenin değişmesi gerekmektedir!”