reklam
reklam
DOLAR38,8075% 0.07
EURO43,1591% 0.28
STERLIN51,3216% 0.31
FRANG46,1842% 0.68
ALTIN4.061,45% 0,65
BITCOIN102.715,10-1.842
reklam

Sol Hareketin Fesih Meselesine Yaklaşımı

Yayınlanma Tarihi : Google News
Sol Hareketin Fesih Meselesine Yaklaşımı
reklam

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başlattığı yeni dönem, terör örgütü PKK’nın fesih ilanıyla birlikte yeni bir boyut kazandı.

PKK’nın bu kararıyla birlikte Türkiye’deki sol hareketin gündeminde, silahların bırakılmasının önemi ön plana çıktı. Anayasa değişikliği tartışmaları ve iktidarın bu süreçteki hedefleri hakkında uyarılar yapıldı ve Türk ile Kürt emekçilerinin ortak mücadelesine dikkat çekildi.

“Demokrasiyi İçermeyen Bir Barış Mümkün Değildir”

SOL Parti Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Alper Taş, fesih kararına dair yaptığı açıklamada, “Silahların susmasına ve Kürt sorununun demokratik çözüme kavuşmasına evet! Tek adamcı Başkanlık rejimine ve ‘İslam birliği’, ‘Türk-Kürt ittifakı’ üzerine kurulu bölgesel yayılmacı emellere hayır!” ifadelerini kullandı.

Taş, sosyal medya paylaşımlarında şunları belirtti:

“PKK’nın silah bırakması ve fesih kararı geç kalmış bir adım. İktidar ve PKK’yı bu noktaya getiren olayları, arka planı ve bunların olası sonuçlarını tartışmak önemli. Ancak arka plan ne olursa olsun, ne tür hesaplamalar yapılırsa yapılsın, silahların susması ve şiddetin durması iyidir, olumlu bir gelişmedir.

PKK’nın silah bırakması, Kürt sorununun çözümü anlamına gelmez.

Kürt meselesinin Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından önemi büyük. Bu sorunun ülke bütünlüğü içinde, ortak yaşam anlayışı çerçevesinde demokratik bir şekilde çözülmesi gerekmektedir.

Kürt siyasetiyle barış adımları atan iktidar, aynı zamanda siyasal ve toplumsal muhalefete savaş açmıştır. Faşizmin inşa edildiği bu süreçte, tek adam yönetimi etrafında gerçek bir barış sağlanamaz. Demokrasiyi dışlayan bir barış, asla mümkün değildir.

İktidar, ‘Terörsüz Türkiye’ söylemi ile başlayıp, Demokratik Türkiye anlayışına sahip değildir. Bugün siyasi iklimi terörize eden, baskı, zor ve yasaklara dayalı bir hükümet anlayışıdır.

İktidar, Öcalan üzerinden Kürtleri yanına alarak, muhalefet bloğunu bölmeyi ve tek adam rejimini kalıcı hale getirmeyi hedeflemektedir.

Tek adam rejiminde ne demokrasi ne de barış sağlanabilir.

Yine iktidar, Öcalan üzerinden ABD ve İsrail’in yönlendirdiği ‘yeni Ortadoğu’da Kürt dinamiğini yanına alarak emperyalist bir güç olma isteği taşımaktadır. Barış, dış siyasette yayılmacı emellere dayanarak sağlanamaz.

Silahların durması ve Kürt sorununa demokratik bir çözüm öneriyoruz!

Tek adamcı Başkanlık sistemi ile ‘İslam birliği’, ‘Türk-Kürt ittifakı’ temelindeki yayılmacılığa hayır!”

“Lozanı Tartışmaya Açmak, Ülkeyi Tartışmaya Açmaktır”

TKP Danışma Kurulu Üyesi ve Siyaset Bilimci Fatih Yaşlı, fesih açıklamasında geçen Lozan ve 1924 Anayasası tartışmalarını “İkisi de bu varlıkların inkârıdır. Lozan yalnızca Kürt meselesiyle ilgili değildir; bu ülkenin uluslararası hukuk açısından kurucu belgesidir ve Lozan’ı tartışmaya açmak bu ülkeyi tartışmaya açmaktır.” şeklinde değerlendirdi.

Sol hareketin, Türk ve Kürt emekçilerinin ortak yaşamını inşa etmek için kararlılık göstermesi gerektiğini belirten Yaşlı, “Bu da ancak hem ‘İslam kardeşliği’ söylemi, hem yeni anayasa tuzağına hem de bölgesel emperyalist planlara karşı durmakla mümkün olabilir.” ifadelerini kullandı.

X hesabından fesih kararına ilişkinde gördüğü noktaları paylaşan Yaşlı, düşüncelerini şöyle dile getirdi:

“PKK’nın ortaya çıkışında Lozan anlaşması ve 1924 Anayasası’nın etkisi var mıdır? Evet, çünkü milli mücadelede ve 1921 Anayasası’nda Kürtlerin varlığı kabul edilirken, bu iki belge ile kimlikleri yok sayılmıştır.

Lozan yalnızca Kürt meselesini kapsayan bir belge değildir. Lozan, bu ülkenin uluslararası hukuk açısından kurucu belgesidir ve Lozan’ı tartışmaya açmak bu ülkeyi tartışmaya açmak anlamına gelir.

Lozan’ı ve bu ülkenin ulusal varlığını sorgulamak, kimseye fayda sağlamaz; bu nedenle Kürt sorununa dair yasal düzenlemeler iç hukuk bağlamında ve Lozan’dan bağımsız olmalıdır.

Tartışmalar Lozan-Sevr ikileminde sıkışmamalıdır, halkın bu ikili yapı içerisine sürüklenmesine itiraz edilmelidir; eşit vatandaşlık ve birlikte yaşama bu süreçlerin ana ekseni olmalıdır. 100 yıl sonra hâlâ varlığımız üzerinden tartışmalar yapamayız.

Kürt sorununun varlığını inkar eden yaklaşımlar, devam eden sürece kayıtsız destek vermenin bir gerekçesi olamaz; silahların durması başka bir şeydir, sürecin bu ülkeyi nereye sürükleyeceğine itiraz etmek bir başka konudur. İkincisi kesinlikle haklı bir talep ve meşrudur.

Sürecin ‘ömrü var olduğu sürece’ hedef değiştirip anayasa pazarlığı yapma ihtimalinin daha şimdiden kınanması ve burada çok net bir sınır koyulması gerekmektedir.

Sola düşen görev, kendi kendine yeten bir ‘barış’ anlayışının destekçisi olmak değil, Türk ve Kürt emekçilerinin bu ülkenin gerçek sahipleri olarak birlikte yaşamaları, ülkeyi eşit şekilde yönetmeleri için güçlü bir irade ortaya koymaktır.

Bu da ancak hem ‘İslam kardeşliği’ söylemlerine hem yeni anayasa tuzaklarına hem de bölgesel emperyalist planlara karşı çıkmakla mümkün olacaktır.”

PKK’nin fesih kararının ardından Ümit Özdağ’dan açıklama: Özür bekliyorlar

PKK’nın fesih açıklamasına Muharrem İnce’den Lozan vurgusu

Cumhur’da PKK çatlağı: Fesih açıklamasına sert tepki

SON DAKİKA! İmamoğlu’ndan PKK’nın feshiyle ilgili açıklama

SON DAKİKA! PKK’nın feshi sonrası Erdoğan’dan ilk açıklama

reklam

YORUM YAP