

Programlarda ve filmlerde genellikle “izleyecekleriniz” başlıkları önden verilir. Bu nedenle ben de başlangıçta birkaç noktayı paylaşmak istiyorum.
???? KKTC Hükümeti Ankara’ya geldi. Erdoğan’ı hayal kırıklığına uğratan Türki cumhuriyetleri tutumu elbette konuşulacak. Ancak, 45 kaseti de konuşurlar mı diye merak etmiyor değilim.
???? İşaret fişeğini Sabah Gazetesi’nin “ilişkileri malum” istihbarat şefi Abdurrahman Şimşek ateşledi. AKP’nin “özel yetkili” başsavcısı Akın Gürlek’in, İmamoğlu’na bilgi sızdırdığı öne sürülen kamu görevlilerine “hain köstebek” dediği bildirildi. Ayrıca, başsavcılığın “kripto kamu görevlilerine” yönelik bir soruşturma başlattığı duyuruldu. Yani, İmamoğlu soruşturması nedeniyle devlet içinde ciddi bir çatışma yaşandığı ortaya çıktı.
???? Saray medyasının bile açıklamakta zorlandığı bir süreçten önemli belirtiler geldi. PKK’nın fesih kongresi yapılması beklenirken, Rojava’da Kürt Birliği Kongresi toplandı.
???? Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç isyan etti: “Dayanacak gücümüz kalmadı, yatırımı bırak üretim yapamıyoruz. Ekonomide güven algısına zarar verecek her türlü gelişmenin uzağında kalmalıyız, yatırımcılar için uygun bir iklim yaratmalıyız.”
*. *. *
Bir zamanlar gişe rekortmeni olan DIE HARD film serisinin dördüncüsüydü sanırım. Kamera dev bir binanın önünde duruyordu. Ancak birkaç saniye sonra bombalar patlama sesleri getirdi. Ortalık toz duman içinde kaldı. Sonrasına hazırlıklıydık ve film başladı.
Yukarıda bahsettiklerimiz, gelecekte uzun süre konuşulacak başlıklar aslında. Ama biz bunlara üç gün bile dayanamazken, yine de kaydedelim diye yazıyor ve konuşuyoruz.
*. *. *
Yıllar önce bir fotoğraf üzerinde çok tartışılmıştı: “Üç top bilardoda kırmızı topa vurulmaz” diyenler, Erdoğan’ı topa tutmuştu. Ancak bazıları da “Aslında beyaz topa vurulacak ama perspektiften anlaşılmıyor” diye karşı atağa geçmişti.
Bilardo oynamadım hiç, bu yüzden kim haklı bilemiyorum.
Ekonomi, Kürt sorunu, diplomasi gibi konulara gelince ise, uzman olmak gerekmiyor. Yirmi küsur yılın ardından, sokaktaki çocuklar bile anladı ki, Reis de bu konularda pek bilgili değil.
Bildiği sadece iki şey var:
* Dini hassasiyetleri yüksek olan insanları Arapça ile konuşarak etkilemeye çalışmak.
* Farkında olanları korkutarak, satın alarak veya hapse atarak susturmak.
Ne yazık ki gerçekler, “zamanın geçmesini beklemeden” birer birer ortaya çıkıyor.
İlk çözüm sürecinden bu yana, halka vaat ettiklerini yerine getiremeyeceklerini savundum. AKP’nin bu konuda yeterli zihinsel veya teknik hazırlığı olmadığını biliyordum. Siyasal İslam iktidarı elinde tutmak için “mış gibi” yapıyor, ama etnik kimliklerin ve kültürel hassasiyetlerin önemini kavrayamıyor. Ana dilde eğitim gibi konuların, o dilde eğitim gören çocuk ile bu haktan mahrum kalan çocuk arasındaki uçurumu göremiyor.
Nitekim yine öyle oldu. Öcalan’ın Kürt siyasi hareketindeki etkisini anlamayanlar, talepleri kavrayamadı. Hatta Erdoğan cephesinde, başından beri sürecin sulh içinde ilerlemeyeceği o kadar belliydi ki, Erdoğan’ı ve Bahçeli’yi yakından tanıyanların tespitleri adım adım doğrulandı.
Öyle ki, “Çözüm Takvimi” olarak bildiğimiz belirsiz takvim, şu günlerde PKK’nın feshinin tartışılacağı kongreyi gösterecekken, iş gözdağına dönmeye başladı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın aşikâr cümleleriyle: “Suriye’de DEAŞ nasıl sistemden çıktıysa PKK da sistemden çıkacaktır. Ya kendi isteğiyle barış ve sulh içinde çıkacak, ya da başka türlü çıkacaktır.”
Projenin mimarı Bahçeli bu aşamada ne düşünüyor, bilmesek de tahmin ediyoruz.
Ameliyat sonrası Erdoğan’ın hala ziyaret etmediği Bahçeli, uzun zamandır “Cumhur’un sıkıntısı var” sinyali veriyor. Bakalım bu süreçteki sıkıntıya nasıl bir müdahalede bulunacak!
Bunun yanı sıra, Cumhur’un AKP Cephesi, adeta “Bahçeli ne derse tam tersini yapmaya çalışıyor” gibi görünüyor.
Bahçeli, İmamoğlu’nun dava süreci için “en kısa sürede sonuçlanmalı” derken, 19 Mart operasyonlarında tutuklanan öğrencilerin duruşması bile Eylül’e ertelendi.
Ümit Özdağ için ise, tutuklu olduğu dosyada Haziran ayı… Bugün tutuksuz olarak yargılandığı dosyada da 10 Eylül’e randevu verildi.
*. *. *
Die Hard 4’ten bahsetmiştim ya sanki o saniyeleri yaşıyormuşuz gibi hissediyorum.
Bombalar ardı ardına patlamaya başladı.
İktidarın İmamoğlu’nun yolunu kesmek için cüret göstermeyeceği hiçbir şey yok. Ama CHP de, Özgür Özel ile pes etmeyeceğini, her darbeye hazır olduğunu gösterdi.
Son örnek, dünkü SİLİVRİ ZİRVESİ. Orada karara varıldığı anlaşılan strateji: Eğer İmamoğlu’nu bırakmazlarsa, Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanı, İmamoğlu’nun Başbakan olacağı bir formül ile ilerlemek. Bu formülle alınacak iktidarda parlamenter sisteme geri dönmek.
Elbette iş oraya varır mı bilmem. Zira İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e yakın olduğu bilinen Abdurrahman Şimşek’in ifşası, bu günlerde çok ciddi gelişmelere tanık olacağımızı gösteriyor. İddia, “kamudaki köstebeklerin” İmamoğlu’na bilgi sızdırdığı… Bu yüzden de Akın Gürlek’in kim olduğu ve sırtını kime dayadığı belli olmayan köstebekler için soruşturma başlattığı iddia ediliyor.
Acaba Murat Ongun’un evinde yapılan aramada oğlunun kumbarasındaki paraya el konması ve kızının küpesinin altın olup olmadığının kontrol edilmesi de köstebek işi mi? “Kumpas içinde kumpas” mı?
Peki ya Saray’daki büyük adamların karanlık ilişkileri?
Binali Yıldırım’dan Hakan Fidan’a kadar, oğullarının çok vahim iddialarla suçlandığına ve Saray’ın da adeta bu iddiaları doğrular şekilde KKTC büyükelçisini geri çektiğine ne demeli!!
Hakan Fidan’ın Erdoğan’ın yerine aday gösterildiği için hedef haline geldiği, Kıbrıs’taki kaset skandalının da bu yüzden “patlatıldığı” kulislerin son bombası.
Bu savaş boruları sizin de kulağınıza kadar geliyor mu?
Hani, eve yıldırım düşüp yangın çıkardı… Dua ettiğiniz yağmur geldi fakat sel olup evi sürüklemeye başladı… Peşinden koşarken kendinizi birden dalgalara kapılıp denizde buldunuz… Varsayıyorum!
İktidarın durumu tam da böyle.
Reis “MEMLEKET BENİM” diye plansız, hazırlıksız ve bilgisiz bir şekilde hareket etti. Sonuç ise ortada. Artık dikiş atıyor.
Kendisi hatırlıyor mu acaba? 2015 başında Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya faiz artışı nedeniyle nasıl yüklenmişti:
“Vatanı satmak, yüksek faizle, enflasyonla, kötü yönetimle, ülke kaynaklarını heba etmekle gerçekleşir. Çözüm süreci ile kanayan yaraya merhem olmak ülkeye hizmet olur.”
Peki o günlerde durum neydi?
Buyurun:
“2015 başında banka mevduat faizleri nominal olarak yüzde 9,5, Devlet tahvili faizi (gösterge faiz) yüzde 8 idi. 2015 sonunda enflasyon da yüzde 8,5 oldu.”
Ya şimdi?
Bugün itibarıyla bu oran 47.25.
Gerçekten Reis’in hakkını yememek lazım. Tüm bunlar CEHAPE YÜZÜNDEN. Hürriyet’teki haberi okuyunca ben de inandım:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özgür Özel’e depreme ilişkin tepki gösterdi: ‘İstanbul’a dayanışma için değil, yeni skandallar için geldi.’”
TÜRKİYE’NİN KAYYUMU haline gelen Erdoğan, bu meselede de sorumluluk cübbesini çıkarıp Özgür Özel’in sırtına atıyor. Yazık! Halini anlamak için daha neye ihtiyaç var!!!