reklam
reklam
DOLAR39,4288% 0.08
EURO45,7132% 0.19
STERLIN53,6879% 0.09
FRANG48,4443% 0.06
ALTIN4.294,60% 0,23
BITCOIN108.521,023.15
reklam

Saray’dan DEM Parti’ye sert çıkış: Bu işin pazarlığı yok

Yayınlanma Tarihi : Google News
Saray’dan DEM Parti’ye sert çıkış: Bu işin pazarlığı yok
reklam

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, yeni İmralı sürecinin başlangıcından beri dikkat çekici yazılarını paylaşmaya devam ediyor. Bugün sosyal medya hesabından “Terörsüz Türkiye hedefi demokratik siyasetin münakaşa konusu olamaz!” başlıklı bir yazı paylaştı.

Uçum, DEM Parti’nin yeni İmralı sürecine dair açıklamalarına karşılık verdi. Uçum, DEM Parti’nin teknik konularda muhatap olmayışı üzerine vurgu yaptı.

DEM Parti’nin pazarlık peşinde olduğunu belirten Uçum, “Teknik uygulamalar üzerinden herhangi bir konuda pazarlık yapılmamalıdır. Bu konu demokratik siyaset ortamında dahi tartışmaya açılmamalıdır. Terörsüz Türkiye hedefinin pratik ve teknik konulardaki muhatabı legal aktörler değildir. Hiç kimse, muhatabı olmadığı bir teknik sürecin tarafı gibi davranmamalı, gereksiz yere durumdan çıkarım yapmamalıdır. Terörle ilişkisini reddeden legal siyasetin, örgütün yerine kendini koyan mesajlardan kaçınması zorunludur.” ifadelerini kullandı.

Mehmet Uçum‘un yazısı şu şekilde devam ediyor:

“Terörsüz Türkiye hedefi, kayıtsız ve şartsız bir şekilde uygulanmaya başlanmış bir devlet politikasıdır.

İmralı çağrısı ve fesih kararı bu hedefin muhataplarının üzerlerine düşeni yapmasını sağladı. Fesih kararının sonuçlarının pratikte gerçekleşmesi gereken bir sonraki aşamadır.

Silahların teslimi ve münfesih terör örgütü mensuplarına yönelik uygulamalar teknik konular arasındadır. Teknik süreç siyasi gündemde malzeme olarak değerlendirilemez. Teknik uygulamalar üzerinden herhangi bir konuda pazarlık arayışına girilemez. Terörsüz Türkiye hedefinin pratik ve teknik konulardaki muhatapları legal aktörler değildir.

Hiç kimse, muhatabı olmadığı bir teknik sürecin tarafıymış gibi davranmamalı, durumdan kendine yeni bir rol çıkarmamalıdır. Terörle bağını reddeden legal siyasetin, örgütün yerine geçerek kendini ifade eden mesajlardan uzak durması gerekmektedir.

Silahın ve terörün sorumluluğunu üstlenmeden bu konularla ilgili söz söylemek kimse tarafından kabul görecek bir durumu oluşturmaz. Aksi takdirde, bu legal kesim daha ağır bir meşruiyet sorunu ile karşılaşmak zorunda kalır.

Terörsüz Türkiye hedefinin son aşaması uygulamaya konana kadar, ilgili legal siyasetin terör vesayetine karşı durmadığı ve terörün tasfiyesi için yeterli çabayı göstermediği, terör örgütünün varlığının anlamsız hale gelmesi konusunda açık bir muhasebesinin gerçekleşmediği gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bugünkü Devlet İnisiyatifi ve Öcalan’ın çağrısının gündeme gelmesinde bu etkenlerin de katkısı vardır. Dolayısıyla hem münfesih örgütün unsurları hem de legal siyasetin temsilcileri, her fırsatta dile getirdikleri Öcalan’ın nihai karar iradesine dair şüphe doğuracak yaklaşımlardan kaçınmalıdır.

Öte yandan, bazı legal siyasi yapılar üzerindeki terör vesayetinin sona erdiği İmralı çağrısı ve fesih kararı ile ilan edilmiştir. Buna rağmen bazı unsurlar hala terör vesayeti varsayımıyla siyaset yapmayı teşvik ederse, ciddi bir yanılgıya düşerler. Bu alışkanlıktan uzaklaşılmalıdır. Bağımsız demokratik siyaset yapma imkanına saygı gösterilmeli ve bu fırsatlar etkili bir şekilde kullanılmalıdır.

Terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda fikri provokasyonlara karşı sorumluluk sahibi herkesin dikkatli olması gerekmektedir. Kullanılan dilde ve yapılan açıklamalarda istismara açık ve çarpıtılabilecek yaklaşımlardan uzak durulması son derecede önemlidir.

Demokratik siyaset yapan herkesin Terörsüz Türkiye hedefine tam destek vermesi ve pratik sonuçların meydana gelmesi konusunda kararlılık göstermesi tarihsel bir sorumluluktur. Bugün terör devleti ve soykırımcı İsrail’in bölgeye yönelik artan tehditleri de göz önünde bulundurulduğunda, bu tarihsel sorumluluk noktasında tereddüt yaşayanlar büyük bir hata yapmış olurlar.

Terörsüz Türkiye hedefinin pratik sonuçları tamamlandıktan sonra, demokrasi ve hukuk reformu sürecinin daha ileri bir aşamaya geçeceği bilinciyle hareket etmenin önemi büyüktür.

Bir diğer önemli konu; Sayın Bahçeli’nin TBMM’de kurulması için çağrıda bulunduğu Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonunun pratik sonuçlar gerçekleştirildikten sonra gündeme geleceği bilinse de, bazılarının bu teklifi teknik süreçlerin bir ön şartı olarak ifade etmesi tam bir çarpıtmadır. Sayın Bahçeli’nin tarihsel önemdeki Komisyon çağrısı ve bu tür yapıcı yaklaşımlar özenle ele alınmalı ve istismar edilmemelidir.

Terörsüz Türkiye hedefine ulaşılmasının ardından, Meclisin ve siyasi partilerin halkla birlikte yeni anayasa çalışmalarına yönelmesi, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin bu yeni anayasa ile tamamlanması için daha somut adımların atılacağı öngörülmektedir. Bu sorumluluk meşru olanlar dışında hiçbir aktörle paylaşılamaz.

Sonuç itibarıyla, Türkiye’nin coğrafi bütünlüğünü, siyasi birliğini, iç ve dış güvenliğini koruyan ve güçlendiren, Cumhuriyetin ilkelerine ve demokratik birikime dayanan; herkesin sahiplenebileceği yeni bir anayasa için Terörsüz Türkiye’ye geçişle birlikte daha uygun koşulların oluşacağı aşikardır.”

reklam

YORUM YAP