

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, terör örgütü PKK’nın düzenlediği 12. kongresinde aldığı silah bırakma sürecinin ABD ve İsrail güdümlü unsurlar tarafından zehirlenmeye çalışıldığını belirtti.
Perinçek, partisinin İstanbul Merkezinde düzenlediği basın toplantısında PKK 12. Genel Kongresi’nin, 12 Mayıs 2025 tarihinde kamuoyuna açıklanan kararının Öcalan’ın “devletle ve toplumla bütünleşme” hedefine açıkça tavır aldığını söyledi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’de DEM Parti heyetine ve terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan‘a yaptığı çağrının, PKK’nın silah bırakma kararı almasına yol açtığını ifade etti.
Terör örgütü 12 Mayıs Pazartesi günü, PKK 12. Genel Kongresi’nde silah bırakma ve örgütü fesh etme kararı aldıklarını duyurdu.
Terör örgütünün kararlarını değerlendiren Perinçek, “PKK 12. Kongresi’nin emperyalistlerin millî devlet düşmanlığına piyonluk yapan kararı, dünya halklarının iki yüzyıldır zaferlerle ilerleyen mücadelesine karşı zavallı bir diretmedir.” dedi.
PKK’nın açıkladığı kararın 27 Şubat’ta terör örgütü lideri Öcalan’ın çağrısında belirlenen karar olmadığını ifade eden Doğu Perinçek, “Rahmetli Sırrı Süreyya Önder’in bize açıkladığı karar da değildir. PKK 12. Kongresinde ağırlığı oluşturan ABD ve İsrail güdümlü unsurlar, PKK’nın kendisini feshetme ve silah bırakma sürecini zehirlemeye kalkmışlar, bunu başaramasalar da kirletmişlerdir.” dedi.
“PKK SİLAH BIRAKMAYA VE DAĞILMAYA MECBURDUR”
Perinçek, sözlerine şöyle devam etti:
“Öcalan’ın da belirttiği gibi PKK ömrünü bitirmiştir. Artık PKK’nın tarihsel zemini kalmamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Polisi, uzun yıllar süren bir mücadele sonucunda ABD ve İsrail gibi önemli devletler tarafından desteklenen, eğitilen ve silahlandırılan PKK’yı şehitler vererek etkisiz hale getirmiştir.”
PKK 12. Kongresi kararı, “PKK’nın tarihi misyonunu tamamladığını” itiraf ettikten sonra, örgütün faaliyetini sürdürmeye yönelik çırpınışları içeriyor: Örgütün PKK ismiyle devam etmeyeceğini söylüyor, başka isimlerle devam iddiasını taşıyor. “Özgürlük hareketi için yeni bir dönem başladığını” belirterek, “hareketin” bu yeni dönemde devam edeceğini ileri sürüyor. Önümüzdeki dönemde “daha örgütlü” olacakları umudunu yaymaya çabalıyor. Kürt kimliği temelinde “kadınların ve gençliğin öncülüğünde” ve “sosyalist demokratik toplum” lafları altında örgütlenmede ısrar ediyor.
“Hiçbir karar ve hiçbir güç, arkasında ABD, Avrupa ve İsrail olsa bile PKK’yı diriltemez. PKK ömrünü tamamlamıştır. Daha önemlisi, içine girdiğimiz süreç, PKK’nın etkilediği insanlarımızın ve Kürt vatandaşlarımızın, Öcalan’ın da belirttiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk milletiyle bütünleşme sürecidir. Bu süreç, iki yüzyıllık Türk devrimidir, milli demokratik devrimimizdir.”
Perinçek, “Bütün dünyada ABD emperyalizminin milli devletleri yıkıma uğratmak için gündeme getirdiği kimlik temelli programların iflas ettiği döneme girildi. Türkiye bu sürecin öncüleri arasındadır. PKK Kongresi’nin ayrılıkçı iddiaları, bu iddianın sahiplerini tarihin çöplüğüne taşımak dışında bir sonuç vermeyecektir.” dedi.
“PKK 12. KONGRESİ ‘SİLAH BIRAKMA’ KARARINI AĞZINA ALMAKTAN KAÇINIYOR”
Perinçek şunları söyledi:
“PKK 12. Kongresi, Öcalan’ın ‘silah bırakma’ kararını ağzına almaktan kaçınıyor, ‘Silahlı mücadele yöntemini sonlandırıyor’ gibi korkak ve sinsi ifadelere sığınıyor. Dahası kararda, ‘Saldırılar karşısında kendini savunma’ gibi ifadelerle silahlı örgütlenmede direteceğini ilan ediyor. Kongre, PKK’nın ABD ve İsrail’den alınan yüzbinlerce TIR silahla yürüttüğü mücadelenin ‘haklı’ ve ‘meşru’ olduğunu öne sürerek, emperyalizm güdümlü silahlı mücadeleye meşruiyet mirası bırakma çabası içindedir.
Bu ifadeler, kendi kâşanelerinde oturarak, insanları ateşe süren sorumsuz ve yeteneksiz lider kalıntılarının ifadeleridir. Bu ifadelerin arkasında, kardeşleri birbirine kırdıran İsrail ve ABD politikaları vardır. PKK Kongresi kararının geleceğe ilişkin silahlı mücadele iddiaları, artık ateşe süreceği delikanlı ve genç kız bulamayacaktır.”
“ABD VE İSRAİL DAHİL HİÇBİR GÜÇ DURDURAMAZ”
Öcalan, 27 Şubat 2025 günlü çağrısında PKK’nın “devlet ve toplumla bütünleşme” kararı almasını istiyordu. Buna bağlı olarak “bağımsız Kürt devleti, federe devlet, idari özerlik ve kültüralist talepler” gibi programların tarihsel zemininin olmadığını vurguluyordu.
PKK 12. Kongresi kararı, Öcalan’ın stratejik hedef olarak koyduğu Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk milletiyle bütünleşme programına cepheden tavır alıyor: “Kürt demokratik ulusallaşması” iddiasını öne sürüyor. ABD emperyalizminin “Küresel demokratik toplum” köleliğine teslim oluyor. Lozan Antlaşmasıyla emperyalist devletlere imzalatılan milli devlete ısrarla karşı çıkıyor. Emperyalizmin gelişen dünyaya dayattığı “demokratik modernite” gibi milli devrim düşmanı teorilerden medet umuyor. “Ulus devletçi sosyalizm” gibi sosyalist devletin büyük zaferler kazanmış, biricik ve zorunlu devlet modeline tavır almaya kalkıyor.
PKK 12. Kongresi’nin emperyalistlerin millî devlet düşmanlığına piyonluk yapan kararı, dünya halklarının iki yüzyıldır zaferlerle ilerleyen mücadelesine karşı zavallı bir diretmedir. Türkiye, bu büyük mücadelenin öncü ülkeleri içinde özgün bir konumdadır.
“PKK KONGRESİ İNSANLIK DÜŞMANI KÜRESELCİ PROGRAMIN HİZMETİNDE”
PKK 12. Kongresi kararı baştan sona liberaldir, özel çıkarcıdır, kamuculuğa karşıdır, insanlık düşmanı küreselci programın hizmetindedir. Bu yönden tutarlıdır, “erkek egemenliğe karşı” feminizm bayrağını bile dalgalandırmaktadır. PKK Kongresi, yalnız günümüzde değil, tarihsel olarak da emperyalizmin güdümündedir. Millî devlet düşmanıdır. Lozan’a kin beslemektedir. Turgut Özal üzerinden Amerikancı 12 Eylül liberalizminin ve zorbalığının yandaşıdır. Özal’ın ünlü ABD güdümlü “Türkiye himayesinde Kürdistan” programına bağlılığını ilan etmektedir. O programda Kürt halkına emperyalizmin kuklası ve fedaisi olmak dışında bir pay yoktu ve bugün de yoktur.
PKK 12. Kongresi kararı, “küresel özgürlük hamlesine öncülük yapan dostları” önünde selama duruyor ve sözde “küresel demokrasi’nin hizmetinde olduğunu ilan ediyor. Kimdir “Küresel özgürlük hamlesine öncülük yapan dostlar?” ABD ve Avrupa emperyalistleri dışında bu tanıma uyan bir ülke var mı? PKK Kongresi, sinsiliği bir kimlik olarak özümlemiştir ve dostlarını bile göğsünü gere gere belirtemiyor. Çünkü Kürt halkından korkuyor ve bütün insanlıktan korkuyor.
Öcalan, 27 Şubat 2025 günlü, “Barış ve Demokratik Toplum” başlıklı çağrısında, PKK’nın kendini fesih ve silah bırakma sürecine uygun olarak “yeni bir dil” kullanılmasını istiyordu ve kendisi de bu dilin özenli örneklerini veriyordu. PKK 12. Kongresi’nin dili ise Türk ve Kürt kardeşliğini zehirlemeye kalkan yılan dilidir. Emperyalistlerin yüz yıllık ağzıyla Türkiye’yi dönüp dolaşıp soykırımcılıkla suçluyor. Kongre kararının dilinde kinden, düşmanlıktan, hakaretten, kibirden, sinsilikten başka bir şey yok. Kongre kararını yazanlarda, ateşe sürdükleri insanların fedakarlıkları üzerinden kan dökücülüğünü sürdürme telaşı var.
“PKK ÖRGÜTÜNÜN DAĞILMASI VE SİLAH BIRAKMASI YÖNÜNDEKİ HER ADIMIN ÖNÜNDE OLACAĞIZ”
AK Parti iktidarının “Terörsüz Türkiye” sloganının yaşadığımız stratejik süreci yönetmede yetersiz olduğunu ısrarla belirttik. Çünkü terörün de zeminini kurutacak olan köklü tarihsel çözüm, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milletiyle bütünleşme stratejisidir. Öcalan’ın “devletle ve toplumla bütünleşme hedefine” işaret ettiği bir tarihsel fırsatta, AK Parti iktidarının bu stratejinin gerisinde kalmasının sonuçlarını yaşamaya başladık ve eğer ısrar ederlerse ciddi sonuçlarla karşılaşacağız.
Gelinen aşamada Öcalan’ın çağrısının çok gerisinde olmakla birlikte yine de bir mevzi kazanılmıştır. Vatan Partisi olarak, PKK örgütünün dağılması ve silah bırakması yönündeki her adımın önünde olacağız. Bu yöndeki her girişimin başarısı için en anlamlı çabayı göstereceğiz ve en önemlisi köklü çözüm için Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk milletiyle bütünleşme stratejisinin yön göstermesi için görev ve sorumluluk üstleneceğiz. Bu amaçla devletimizin zaaflarını yenmesi ve güçlenmesi için çalışacağız. Vatan Partisi’nin Milli Devlet Bildirgesi’nde açıkladığı programın uygulanması günün görevidir. Türkiye’nin Türk ve Kürt kardeşliğinden güç alan birliği, yükselen Asya uygarlığındaki öncülüğümüzün güvencesidir.