Geçtiğimiz günlerde merhum TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder anısına düzenlenen törene katılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Selçuk Tengioğlu tarafından saldırıya uğradı.
Partisinin grup toplantısında açıklama yapan Özel, yaşadığı saldırının önceden planlandığını ve Tengioğlu’nun derin bağlantıları bulunduğunu ifade etti.
TBMM Genel Kurulu’nda, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan fiziksel saldırının tüm yönleriyle araştırılmasına yönelik öneri, AKP ve MHP tarafından reddedildi.
CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, yaşanan saldırının tesadüfî değil, organize bir planın parçası olduğunu vurgulayarak, Genel Kurul’daki konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Bu saldırı yalnızca bir güvenlik zafiyeti değil, doğrudan politik bir anlamı olan organize bir eylemdir. Siyasi iktidarın sınırlarını kimlerin zorlayabileceği, hangi tepkilerin gelişeceği ve kimin ne kadar direneceği gibi unsurları test eden bir girişimdir ve bu girişim, CHP lideri üzerinden İstanbul’un tam merkezinde gerçekleştirilmiştir. Bu durum ne ilk ne de münferit bir olaydır.”
“Birinci derece güvenlik önlemlerinin alınması gereken bir zamanda, MİT, Emniyet ve Jandarma’nın koordineli bir şekilde çalışması gerekirdi. Ancak geçmişte iki evladını katletmiş olan bir kişi, hiçbir engelle karşılaşmadan tüm güvenlik protokollerini aşarak alana girebildi. Olayın detayları, saldırının rastgele olmadığını gösteriyor.”
Saldırganın, sıcak havaya rağmen fiziksel koruma sağlamak için deri ceket giymesi ve bu tür kıyafetlerin genellikle istihbarat eğitimi almış ya da organize suç unsurları tarafından tercih edilmesi, ayrıca Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafını yakasına takarak kendini gizlemeye çalışması, saldırının önceden planlandığına dair alarm işaretleri taşıyor.
Özgür Özel: Tengioğlu’nun derin güçlerin kontrolünde olacağı aşikar
Bakan, saldırganın 2020 yılında verdiği bir sokak röportajında, “Derin devlete ihtiyacımız var, yanlış adamlara terbiye verir.” ifadesini kullandığını hatırlatarak, “Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi Yasin Hayal ile ilgili ‘Cezaevinde Yasin Hayal’i korudum’ demiştir. ‘Sedat Peker ‘Git canlı bomba ol’ derse, olmazsam şerefsizim’ ifadesini de kullanmıştır. Bu ifadeler, saldırganın sadece ideolojik değil, aynı zamanda bir aparata dönüştüğünü ve belirli bir çizgiye bağlı olduğunu göstermektedir.” dedi.
Böyle bir saldırı, muhalefetin meşruiyetine, kurumsal denge gücüne ve halk nezdindeki temsil gücüne yönelik bir saldırıdır. Siyasi bilimde veto oyuncuları teorisi, rejimi denetleyen aktörleri tanımlar. Türkiye’de medya, yargı ve bürokrasinin zayıflatıldığı bir ortamda, siyasi parti liderlerinin, özellikle Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun cezaevine atıldığı bir dönemde CHP ve onun liderliğinin son kurumsal denge odağı haline gelmesi hedef alınmıştır. Siyaseti düşmanlaştıran, muhalefeti hedef gösteren ve tehditleri normalleştiren bu siyasal iklim, saldırganlara cesaret vermektedir. Bugün, bu saldırının arkasındaki gizli el, yalnızca bir fail değil, onu cesaretlendiren ve yönlendiren sistemin kendisidir. Bu gerçekle yüzleşilmediği sürece yeni saldırılar kaçınılmaz olacaktır.”
