

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Silivri'de tutuklu bulunan İBB Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, belediye başkanları Utku Caner Çaykara, Hakan Bahçetepe, Hasan Akgün, Rıza Akpolat, PM üyesi Baki Aydöner, Belediye Meclis üyesi Ali Rıza Yılmaz ve gazeteci Fatih Altaylı ile görüştü.
Görüşmeye dair bir değerlendirme yapan Emir, şu ifadeleri kullandı:
– “O kadar çok arkadaşımız tutuklu ki, Silivri'nin o kadar dolduğunu görünce ancak 7-8 arkadaşımızla görüşebilme imkanı bulabildik. Burası gazetecilerin, siyasetçilerin, belediye başkanlarının, seçilmişlerin fiilen tutuldukları, tutsak edildikleri bir yer. İddianame bekliyorlar, fakat yok. Atılı suçlara baktığınızda iftiralar ve gizli tanık ifadelerinden başka somut bir delil yok. Somut delil olmaksızın birilerini tutuklamak imkansız hale geliyor.
– Oysa ki, bu kişilerin delilleri karartma ya da kaçma ihtimali olduğunu iddia ediyorlar. Kim Ekrem İmamoğlu’nun kaçabileceğini söyleyebilir ki? Hakkında ileri sürülen suçların hepsi boş, içi doldurulamıyor. Delil bulamıyorlar, dosyayı ayakta tutamıyorlar. Bu nedenle sürekli operasyon üstüne operasyon yapıyorlar, toprakları kazıyorlar ama yine de bir şey bulamıyorlar. Bu nedenle iddianame yazma aşamasına dahi gelinemiyor.”
“ARKADAŞLARIMIZ MASUMDUR VE VEREMEYECEKLERİ TEK KURUŞ HESAP DAHİ YOKTUR”
– Burada bulunan arkadaşlarımızın hepsi moral bakımından güçlü, hepsi dimdik ayakta ve kararlı bir şekilde duruyorlar. Bu hukuksuz düzenin eninde sonunda biteceğini biliyorlar. Fakat yargılanmak istiyorlar. İddianame bekliyorlar ve yargılanmalarının TRT ekranlarından gösterilmesini talep ediyorlar. Çünkü herkes görsün ki burada bulunan arkadaşlarımız masumdurlar ve veremeyecekleri tek kuruş hesapları dahi yoktur.
– Yargılandıklarında masum oldukları açıkça ortaya çıkacaktır. Gazetelerde ve televizyonlarda, yandaş medyada olmayan deliller gerçekmiş gibi ortalığa yayımlanıyor, sanki savcılıkla koordineli bir şekilde kimlerin tutuklanacağı, kimlerin mahkemeye çıkacağı, kimlerin gözaltına alınacağı önceden belirleniyormuş gibi bir süreç yaşanıyor.
– Bir haysiyet onur cellatlığı yapılıyor ve buna itirazımız var. Adil yargılamanın bir an evvel gerçekleşmesini bekliyoruz, özellikle tutuksuz yargılama talep ediyoruz. Bu arkadaşlarımızın buraya hapsolması gerekmiyordu; çoğu seçilmiş. Fatih Altaylı, son derece etki gücü yüksek bir gazeteci. Kamusal bir görev üstleniyor ve bu kişiler tutuklanmadan yargılanabilecek durumdalar. Hiçbir yere kaçma olasılıkları yok, yargılandıklarında masum oldukları zaten ortaya çıkacaktır.
– Ancak hukuki dayanak olmaksızın Fatih Altaylı ile ilgili bir ceza maddesi bile gösterilemedi. Yani tehdit olabilecek bir ceza maddesine bile dayandıramadı savcılık bu tutuklama kararını. Bu durum, aslında halkın iradesini hapse koymak anlamına geliyor. Şu an Silivri'de halkın iradesi demir parmaklıklar arkasında tutuluyor. Biz bunu reddediyoruz, kabul etmiyoruz.”
“MUHALİF SAYDIKLARI MEDYA ORGANLARINA CEZA YAĞDIRMIŞLAR YİNE”
– Aynı şekilde bugün dışarı çıktığımda öğrendim ki, muhalif saydıkları medya organlarına ceza yağdırmışlar yine. Bu konu da bir baskı unsuru oluşturuyor. Yani nasıl seçilmişleri ve gazetecileri cezaevine koyuyorlarsa, muhalif saydıkları medyayı da susturmak, sindirmek, sansürlemek amacıyla aynı baskıları uyguluyorlar.
– O hale gelmişler ki, ‘Ferdi Zeyrek çarpıldı’ diye manşet atan Yeni Akit'e ceza vermek yerine eleştirdi diye ceza veriyorlar. Biz buradan Yeni Akit'in, yani Ferdi Zeyrek gibi herkesin tanıdığı ve vefatında tüm Türkiye'nin üzüldüğü bir kişinin yaralanmasını dahi 'çarpıldı' diyecek kadar aşağılık bir manşet ardında duruyoruz.”
“TÜRKİYE BU CENDERENİN İÇERİSİNE SIĞMAZ”
– Türkiye, gazetecisiyle, aydınıyla, siyasetçisiyle, belediye başkanıyla ve partileriyle bu cenderenin içine sığmayacaktır. Türkiye taşar. Bu yoldan bir an önce dönmelidirler. Kazananı olmayacak; ne AKP ne de Cumhur İttifakı kazanabilir, sonuçta Türkiye de kazanamaz. Türkiye'nin kazanmasının tek yolu adaletten geçer.
– Bir an evvel adalete dönülmelidir. Herkes adalet talep ediyor. Görevli infaz koruma görevlilerine teşekkür etmek isterim. İnfaz koruma memurlarının görevlerini iyi yapma çabası ve nezaketleri de göz ardı edilmemelidir. Türkiye bu cezaevini kapatmak zorundadır. Buradaki tutukluluklar sona ermelidir. Ancak Türkiye'yi bir açık hava cezaevine dönüştüren iktidar anlayışının da bir an evvel sona ermesi gerekmektedir.”
“Ekrem İmamoğlu'nun 30 Haziran'da görülecek mahkemeye ilişkin bir mesajı oldu mu?” sorusuna yanıt veren Emir, “Sayın İmamoğlu, bu konudaki görüşlerini bir yazı ile açıklayacağını bana ifade etti. Kendi düşüncelerini derli toplu şekilde iletecektir.” dedi.