reklam
reklam
DOLAR39,2305% -0.07
EURO44,8822% 0.3
STERLIN53,2742% 0.24
FRANG47,7780% 0.07
ALTIN4.209,06% 0,77
BITCOIN108.438,582.016
reklam

‘Kuyu Tipi Cezaevleri’ Kim İçin Hazırlanıyor?

Yayınlanma Tarihi : Google News
‘Kuyu Tipi Cezaevleri’ Kim İçin Hazırlanıyor?
reklam

‘Silivri soğuktur’, ifadesi artık bir deyim haline geldi. Kullanıldığı anda neyin kastedildiğini herkes anlıyor. İktidarın hoşuna gitmeyecek bir sözle bile aniden kendinizi Silivri Cezaevi’nde bulmanız mümkün. Birkaç yıl önce sosyal medyada dönen bir diyalog, durumu güzel bir şekilde özetliyor. Silivri’ye en hızlı nasıl ulaşabileceğini soran bir kullanıcıya gelen yanıtlardan biri şuydu: “Sabah saatlerinde Cumhurbaşkanı’nı eleştiren bir tweet at. İki saate oradasın.”
Mesele böylesine normalleşti.

Oysa Silivri, muhaliflere karşı bir cezalandırma mekanizmasının ötesinde, varlığına yönelik büyük bir ‘siyasi kırım’ politikasının ortaya çıkışının bir göstergesi. Hani derler ya, ‘cezaevi bir ülkenin aynasıdır’ diye. Silivri de geçmişin yansımasıydı. Şimdi ise daha kötü günler kapıda. Yeni ‘kuyu tipi cezaevleri’ bekleniyor. Yarının ne getireceği de oradan aşikar.
Peki, ne kadar duyuyoruz?

Silivri’nin resmi statüsü, ‘yüksek güvenlikli’ infaz kurumu olarak belirlenmiş durumda. Yani bir zamanlar insanların bedenlerini ortaya koyarak ‘ölüm orucuna’ yatıkları ‘F tipi’ cezaevlerinin en büyüğü. Peki, neden ve kime karşı bu ‘yüksek güvenlik’ ihtiyacı doğdu?
Uzun uzun açıklamaya gerek yok, mantığına bakalım yeter…

SİLİVRİ’Yİ YARATAN DEĞİŞİM

1980 darbesinin başaramadığını tamamlama çabasıyla, toplumu teslim almak adına en direngen, inatçı ve dayanıklı kesimlerini ezmek hedeflendi. 12 Eylül döneminin idamları, işkenceleri ve tıka basa doldurulan cezaevleri bile o ‘deli gömleğini’ toplumun üzerine giydirmeye yetmiyordu. 90’lı yıllar, aslında bu iki anlayışın her cephede çatıştığı yıllardı. Suikastlarla ve aleni linçlerle süregelen ‘politik kırım’, muhaliflerin varlığını ortadan kaldırmaya yönelik ‘F tipi’ cezaevleriyle zirveye ulaşıyordu.
Memleketin ‘terör’ sorunu, dönüp dolaşıp ‘koğuş sistemi cezaevine’ sıkışmış durumda. Devletin hapse attığı insanlar, dört duvar arasında sanki ülkeye yön veriyor gibiydi!
Acı bir gerçek; bu yaklaşım, daha sonra Silivri’nin soğuk yüzünü tatacak birçok siyasetçi, gazeteci, asker ve bürokrat tarafından da desteklenmişti. Devrimci mahkumların katledildiği bir operasyonu, “Sahte Oruç, Kanlı İftar” manşetiyle kutlayan bir medya düzeni ve imha harekatının, 70’lerin ‘halkçı Ecevit’i eliyle uygulanması, memleketin en büyük trajedilerinden biriydi. 2000’li yıllara girerken, ortamın ‘ayrık otlarından’ nasıl temizlendiği ve AKP iktidarına giden yolun nasıl inşa edildiği tartışılırken, ‘F tipi’ cezaevlerini gözden kaçıran herkesin yolu maalesef Silivri’ye çıkmıştır.

Coşkuyla inşa edilen ‘F tipi’ cezaevleri, ‘terör ve organize suç’ gibi ağır suçlara ayrılmıştı görünürde. Gerçekte ise Susurluk çeteleri bu cezaevlerinin kapısından içeri girmedi. Çete liderlerine otel konforu sunuldu. Günümüzde ise çeteler, bırakın cezaevini, mahkeme salonlarını bile görmüyor!
‘F tipi’ işte böyle bir değişimin merkezindeydi ve bu değişimin somut bir örneği Silivri’dir. Ancak kötü haber; Silivri bile artık geride kaldı. Yerini daha korkunç bir sistem alıyor. Rejimin sınırlarını zorlayanlara karşı herkes için yeni bir ‘politik kırım’ harekâtı başlatılmışken…

YENİ POLİTİK KIRIM, YENİ CEZAEVİ

Şu anda cezasını çeken mahkumlar tarafından ‘kuyu tipi’ olarak adlandırılan ‘Y tipi’ 22 cezaevi ile ‘S tipi’ 7 cezaevi inşa edilmiş durumda. 2021’den itibaren bir kısmı kullanılmaya başlandı. Yeni ‘F tipi’ cezaevinin sayısı ise 22.

(Mahkumların insan hakları kurumlarına gönderdiği çizimler.)

‘S’ ve ‘Y’ cezaevleri niye ‘kuyu tipi’ olarak anılıyor?
Bazı özellikleri şöyle sıralanabilir:
* Çoğu tek kişilik hücrelerden oluşuyor. Çok az sayıda üç kişilik hücre mevcut.
* Mimari yapısı ve uygulamaları tamamen ‘tam izolasyonu’ sağlamaya yönelik.
* İçeriden edinilen bilgilere göre, mahpuslar günün neredeyse %95’ini hücrede geçiriyor.
* Her blok beş ayrı koridorla inşa ediliyor. Hücrelere ‘modül’ adı veriliyor. Hücre kapıları uzaktan açılıp kapatılabiliyor.
* Modüller banyo, tuvalet ve mutfak tezgahıyla birlikte 6 adım uzunluğunda, 5 adım genişliğinde. ‘Güneşlik’ adı verilen alan, yüksek bir apartmanın boşluğuna benziyor ve havalandırma yeri olarak kullanılıyor. Üzeri çelik ağlarla kapatılmış. Adeta bir kafesi andırıyor. Tüm modüllerin tek penceresi buraya bakmakta.
* Mahkumların her hareketi 24 saat izleniyor. Her yerde kamera sistemi mevcut. Görevliler iletişimi uzaktan ses sistemi ile sağlıyor.

Bu bilgiler, sınırlı resmi açıklamalar ve orada bulunan mahkumların anlatımları doğrultusunda elde edilmiştir. Türk Tabipler Birliği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği’ne cezaevlerinden ulaşan bilgiler manzaranın çok daha vahim olduğunu gösteriyor. Nitekim mahkumların yazdığı mektuplardaki ifadeler, ‘kuyu tipinin’ ne olduğunu özetliyor:
“Hücrelerin havalandırmaları yok ve ağır müebbet hükümlüsü olmayan tutsaklara bile ağır müebbet koşulları uygulanıyor. Anlayacağınız, bu hapishaneler yavaş yavaş öldürmek için yapılmış.”
“Teksiniz. Gardiyanlar artık tek başınasınız diyorlar. Öyle bir ruh hali sokup sizi zayıflatmak, direncinizi kırmak istiyorlar. Belli saatlerde çıkabildiğiniz, kuyudaymışsınız hissi uyandıran bir havalandırma var sadece.”
“Düşünün, en alt katta zorlayarak bakarsanız, belli bir çizgi halinde gökyüzü görünüyor. Teller zaten görmenizi imkansız kılıyor. Yani burada adeta ‘kafes hayvanı’ muamelesi var.”

***
Muhalefetin seçilmiş siyasetçileri çeşitli bahanelerle cezaevlerine atılmakta. Onlara destek çıkanlar da benzer muamelelere maruz kalıyor. Türkiye, yine bir eşikte. Tıpkı 80 ve 90’lı yıllarda olduğu gibi. O eşikte yeni tip cezaevleri bizi bekliyor. Orada şu anda, belki de düşüncesi size çok uzak olan tutsaklar yatıyor. Ancak bilin ki, hücreler sadece onlara mahsus değil. Tıpkı bir zamanlar Silivri’de olduğu gibi. Yapılan onca cezaevine kimin doldurulacağını sanıyorsunuz?

reklam

YORUM YAP