

Düşünün; neredeyse tüm Manisa’nın katıldığı bir törenle Ferdi Zeyrek toprağa verilirken, X’e bir paylaşım düştü. Bir “cisim” köpekleri seviyor, itlaftan kurtarmaya çalışıyor diye, hem de cenaze günü hakareti zirveye taşımıştı: “Tapındığın sokak itleri kurtarıyor mu şimdi seni itoğluit..”
Nasıl bir yaratık böyle bir hakarete başvurabilir? Bunun annesi babası yok mudur “ne yapıyorsun” diye soracak.
Aslında mesele şu: Volkan Konak’a “sahnede gebermiş” diyen (güya) din adamı, İstanbul’a vaiz olarak atandı ya! “Yaratık” Saray’ın sevmediklerine hakaretin getirisi olduğunu anlamış belli ki.
“GETİRİ” demişken kimi zaman korunup kollanmaktan, kimi zaman da gerçek anlamından söz ediyorum.
Nitekim, Ferdi Zeyrek için “ÇARPILDI” manşeti atan AKİT, BirGün’den sevgili İsmail Arı’nın haberine göre, Vakıfbank, Halkbank, Ziraat Bankası ve Türk Telekom’dan aldığı ilanlarla bayramı rahat geçirmişti.
Doğrusu, başta Halk TV bağımsız medyaya ilan/reklam ambargosu uygulayan iktidar, kamu paralarını AKİT’e akıtmayacak da ne yapacak, değil mi!
AKİT yaşatılırken, Halk TV, Sözcü ve Tele 1’in boğazına çökülmesine şaşırır mısınız?
En son, görmüşsünüzdür;
“Suç örgütü lideri olma suçlamasıyla tutuklanan, ancak itirafçı olunca serbest bırakılan Aziz İhsan Aktaş’ın iddiaları sonrasında, Halk TV Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı ve yakalama kararı çıkardı.”
Artık çok net görünüyor ki, sorgularda zayıf halkalar tespit ediliyor. Her türlü yöntemle üzerlerine gidiliyor ve peş peşe “İTİRAFÇI” üretiliyor.
Cafer Mahiroğlu hakkındaki “ihaleye fesat karıştırma” iddiası da buna son örnek gibi.
Örnek bir değil ki! Aziz İhsan Aktaş’ın “İTİRAF / İFTİRA” sarmalı ile suçlananlardan biri de Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe.
Ortaya çıktı ki evi yoktu. Kira ödeyecek hali de olmadığı için halasının evinde oturuyordu.
İhalelerden aldığı rüşvetleri herhalde -eğer içiyorsa- sigarasını yakmak için kullanıyordu!!
Savcılığın, Saray medyasının tüm çabalarına rağmen Silivri dalgalarında sörf yapamadığı anlaşıldı. Şimdi geldiğimiz nokta, “kanıt olsa da olmasa da.. İddialar somut olsa da olmasa da elimdesin” terörü.
Cafer Mahiroğlu’nun ne yaptığını bilemem elbette. İhalelere girmiş midir, İBB ile nasıl ilişkiler içindedir, hiçbir fikrim yok.
Ancak şunu biliyorum; yıllarca olmadık suçlamalarla kanala ceza üstüne ceza verildi. Bazıları benim programım nedeniyle gelmişti. İçlerinden birini unutamam: Bir konuğum siyaset sosyolojisinden hareketle, “son veriler AKP’nin gençlerden uzaklaşıp seçmen kitlesinin giderek yaşlandığını gösteriyor” demişti de sırf bu cümle yüzünden para cezası almıştık.
Halk TV’nin suyu bulandıran kuzu olduğunu her an hissettiriyorlardı yani.
Ama bugün belli ki İmamoğlu’nu siyasetin dışına atmak, Özgür Özel’i de koltuğundan indirmek için hiçbir “fedakarlıktan kaçınmayacaklar.”
Bağımsız medya ve özellikle en kıdemlisi olan Halk TV’yi susturmak için ellerinden geleni, hatta gelmeyeni yapacaklar.
Yaptıkları yapacaklarının teminatı olacak zira!
İBB Medya A.Ş. Eski genel müdürü Elif Atayman’ın başına gelenler mesela. Ailesine ve avukatlarına haber verilmeden Afyon’a gönderilen Atayman, başına gelenleri tarihin kaydına geçirdi:
“Herhangi bir suçum olmadığı için adaletin tecelli edeceği inancıyla serbest kalmayı sükûnetle beklerken, Afyon’a sevk ile en somut halini alan fiziki ve psikolojik şiddet, yaşanan süreci paylaşmayı gerekli kıldı. 72 gün hücrede, ardından 5 gün koğuşta tutuldum. Sonra bir parça ekmekle, 7,5 saat bileklerim kelepçeli halde, bir metrekarelik zırhlı bir kabinin içinde Afyon’a sevk edildim. Bileklerim kelepçeden mor. Burada yerde yatıyorum. Eşyam çöp torbasında. Haftada sadece bir kez, 10 dakikalık görüşme hakkım var. Bu bir yargılama değil, şiddet ve açık bir cezalandırmadır.”
20 aylık genel müdürlük dönemine dair tüm belgelerin yargıya açık olduğunu söyleyen Atayman, hakkında hiçbir suçlayıcı soru yöneltilmediğini, MASAK ve HTS kaydının da bulunmadığını ifade etti:
“Şüpheli mal varlığım yok. Makam aracı olarak mütevazı bir araç kullandım. Genel müdürlük kartvizitimi dahi kuruma masraf olmasın diye kendim bastırdım. Bu mu suçum?”
Aslında suçunun ne olduğunu herkes biliyor.
Tıpkı Cafer Mahiroğlu’nun “ne yapılmak istendiğinin farkındayım” dediği gibi, Elif Atayman da kuşkusuz farkında.
Hemen belirteyim; Elif Atayman hala tutsak, hala Afyon’da.. Ama sosyal medyada gösterilen destek mi etkili oldu, bilmem, “MÜJDELER OLSUN RANZAYA ALINMIŞ”.. Evet, buna sevinmemiz bekleniyor. Yerde değil de ranzada yatınca adalet tecelli etmiş olacak anlaşılan!!
Elif Atayman’a ve haksız yere tutsak edilen tüm tutuklulara sonuna kadar sahip çıkmalıyız. Özgür Özel’in bu fotoğrafı da aklımıza mıh gibi çakılmalı.
Kardeşi, yol arkadaşı Ferdi Zeyrek’i toprağa kendi elleriyle koyan, üstü başı toz içindeki bu adamı yalnız bırakamayız.
Onu ve arkadaşlarını karanlığa teslim edemeyiz!