

İLKAY AKKAYA / NEFES
Çalışanlar için “son güvence”, Türk-İş’in ise “dokunulursa grev nedeni sayarız” şeklinde ifade ettiği kıdem tazminatı, hükümetin uzun yıllardır izlediği düşük gelir politikalarının bir başka mağduru haline geldi. Enflasyonun dinmek bilmediği ve alım gücünün her geçen gün daha da düştüğü bu ortamda sadece maaşlar değil, tazminatlar da olumsuz etkilendi. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı Sosyal Haklar Genelgesi’ne göre, 2025’in Temmuz-Aralık döneminde işçilere ödenecek kıdem tazminatı tavanı 53.920 TL olarak belirlendi.
SADECE ADI KALDI
Resmi enflasyon oranı yüzde 35’lere yaklaşırken, kıdem tazminatı tavanı yalnızca yüzde 15.6 oranında bir artış gösterdi. Bu limit ile birlikte, çalışanların gerçek maaşı ne olursa olsun, işveren tazminat ödemesini bu tavanı aşamayacak şekilde yapmak zorundadır. Yani çalışan ne kadar yüksek maaş alırsa alsın, işveren işçinin tazminatını 53 bin 919 TL üzerinden hesaplamakta ve ödemektedir. Bu rakama göre, 25 yıl boyunca brüt 100 bin lira maaşla çalışan bir işçi alacağı tazminat olarak yalnızca 1 milyon 347 bin TL alacaktır. Örneğin, 50 bin lira maaş alan bir işçi 25 yıl çalıştığında alacağı tazminat 1 milyon 250 bin TL ile sınırlı kalacaktır. Geçmişte kıdem tazminatları ile ev sahibi olunabiliyorken, bugün en yüksek maaşı alan bir işçinin bile İstanbul’daki ortalama 5 milyon TL’yi aşan evlerin yanına bile yaklaşması mümkün değil. Asgari ücretli işçinin durumu ise daha da kötü. 25 yıl çalışan bir asgari ücretli, brüt 26 bin 5 TL olan maaşıyla ancak 650 bin 125 TL tazminat almaya hak kazanıyor.