reklam
reklam
DOLAR39,7310% 0.15
EURO45,6129% -0.37
STERLIN53,2027% -0.4
FRANG48,5767% 0.18
ALTIN4.314,54% 0,40
BITCOIN101.216,40-1.398
reklam

İş aramada ‘iyi hal’ belgesinin yerini ‘dijital sicil’ aldı: Yeni kriter sosyal medya geçmişi

Yayınlanma Tarihi : Google News
İş aramada ‘iyi hal’ belgesinin yerini ‘dijital sicil’ aldı: Yeni kriter sosyal medya geçmişi
reklam

Kamu ve özel sektör iş başvurularında, savcılıklardan alınan ‘sabıkasızlık kaydı-iyi hal belgesi’ önemini korurken, artık şirketlerin İnsan Kaynakları (İK) departmanları için önemli bir kriter sosyal medya paylaşımlarında yer alan görüşler ve retweet edilen içerikler haline gelmiş durumda. Dünyada yaygınlaşan bu yeni kriter, birçok ülkede kalıcı sicil ve geçmiş analizi olarak kabul edilmeye başlanmış; özellikle ABD, Kanada, İngiltere, Avustralya gibi göçmen kabul eden ülkelerde yasal bir zorunluluk haline gelmiştir. Bazı ülkelerin vize politikaları da, sosyal medya paylaşımlarının belgelenmesi ve dijital sicil geçmişine göre şekillenmektedir.

Yeni medya, sosyal medya yerleri ve yapay zeka konularında uzman olan Dr. İlke Atik Taşkıran, bireylerin farkında olmadan yazdığı ‘sessiz sicillerin’ aslında bir ‘dijital ayak izi’ niteliğinde olduğunu vurgulayarak; “Artık geçmişinizi yansıtan belgeler, diploma fotokopileri veya referans mektupları ile sınırlı değil; sosyal medya profilleriniz de kim olduğunuzu belirten bir dijital nüfus cüzdanı haline geldi. Devletler, üniversiteler, emlakçılar ve tanıştığınız insanlar dahi sosyal medya geçmişiniz üzerinden bir karakter analizi yapabilmektedir. Dijital izler artık yalnızca iletişim geçmişi değil; bir potansiyel, bir sicil ve zamanla oluşmuş bir iletişim hafızası olarak değerlendirilmektedir” dedi.

Özellikle Z kuşağı gençler tarafından yoğun bir şekilde kullanılan X, Facebook, Instagram, Bluesky, Telegram gibi platformlar dikkatlice izlenmekte; devletler ile birçok kamu ve özel kurum, bu alanlardaki paylaşımlardan siyasi görüş, kişilik, ilgi alanı ve hedef analizleri yapmaktadır. Büyük özel sektör şirketleri, çok uluslu ve uluslararası firmalar için bu tür izleme ve derlemeler eleman alım süreçlerinde standart hale gelmiştir.

İK BİRİMLERİNİN CV’LERDEKİ ÖNCELİĞİ SOSYAL MEDYA GEÇMİŞİ VE ARAMA MOTORLARINDA İSİM ARATMAK

Dr. İlke Atik Taşkıran, konu ile ilgili güncel gelişmeleri ve araştırma sonuçlarını değerlendirdiği makalede ‘dijital sicil’ kriterinin günümüzde kişilerin kariyer planlamalarında önemli bir rol oynadığını vurguladı. “Bir iş başvurusunda sunduğunuz özgeçmiş kadar, arama motorlarına adınız yazıldığında çıkan sonuçlar da değerlendirme sürecine dahil edilmektedir. Eğitim kurumları, insan kaynakları uzmanları ve yurt dışı başvuru komiteleri, sosyal medya geçmişinizi bir referans dosyası olarak ele alıyor. Mezuniyet belgeleri ve mülakat performansınız kadar, geçmişteki bir tweet veya eski bir paylaşım da kariyerinizin önünde açılan ya da kapanan bir kapı haline gelebiliyor. ABD merkezli CareerBuilder’ın araştırmasına göre, işverenlerin yüzde 70’i adayların sosyal medya profillerini inceliyor; yüzde 54’ü bu hesaplar sebebiyle bir adayı işe almadığını söylemektedir. 2024 verileri, bu oranın artmaya devam ettiğini göstermektedir: İşverenlerin yüzde 73’ü sosyal medya taramasını işe alım sürecinin standart bir parçası olarak görmekte ve yüzde 67’si bu sayede adayın beyan ettiği nitelikleri doğruladıklarını belirtmektedir. Ayrıca Harvard Business Review’da yayımlanan bir çalışma, işverenlerin yüzde 55’inin çalışanları sosyal medya etkinlikleri nedeniyle işten çıkardığını ortaya koymaktadır.”

PAYLAŞIMLAR VİZE İÇİN DİJİTAL PASAPORTA DÖNÜŞTÜ

ABD Başkanı Donald Trump tarafından birçok ülke vatandaşına uygulanan ABD’ye giriş yasağı ve son başkanlık kararnamesi ile birlikte, göçmenlik ve vize başvurularında sosyal medya geçmişinin taranması zorunlu hale gelmiştir. Türk vatandaşlarının AB ülkelerine seyahat, eğitim, iş gezisi, fuar ziyareti gibi nedenlerle yaptığı Schengen vize başvurularında da sosyal medya paylaşımları resmen ilan edilmemiş bir kriter haline gelmiştir.

Dr. İlke Atik Taşkıran Kısa Dalga’da yayımladığı makalede, sosyal medya paylaşımlarının iş başvurularında iyi hal belgesine alternatif dijital bir sicil ve vize başvurularında da ‘dijital pasaport’ haline geldiğini belirtmiştir. Dr. Taşkıran, şunları kaydetti:

“Sadece okula veya işe başvuru değil; bir ülkeye girmek için bile dijital izlerinizin onaylanması gerekiyor. Bir zamanlar pasaportunuza basılan damga kimliğinizi belgeliyorken, günümüzde birçok ülke, kim olduğunuzu öğrenmeden önce dijital ortamlarda ‘nasıl davrandığınızı’ değerlendiriyor. 2019’da ABD, vize başvurularında sosyal medya hesaplarını zorunlu kıldığında bu durum geçici bir güvenlik uygulaması olarak düşünülmüştü. Fakat artık Kanada’dan İngiltere’ye kadar birçok ülke, dijital geçmişi bir göç kriterine dönüştürdü. Sosyal medya, sınır kapılarında taranan bir dijital sicil işlevi görebiliyor. Bu, vize retlerinin bir nedeninin basit bir siyasi içerik paylaşımınız, yıllar önce şaka niyetine retweetlediğiniz bir karikatür ya da sosyal medya platformlarında fazla görünür veya tartışmalı olmanız olabileceği anlamına geliyor. Bu durum, dijital izlerin yalnızca bir ‘izlenim’ değil; giderek bir karar verme unsuru haline geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Üstelik dijital izlerin eğitim, kariyer, göç ya da toplumsal itibara etkisi yalnızca belirli ülkelerle sınırlı kalmayıp, küresel ölçekte gelişen bir denetim mekanizması olarak işliyor.”

Ya kimliğini gizleyip algoritmalara hoş görün ya da kendin ol, sonuçlarına katlan

Dr. Taşkıran, sosyal medya izlerini ve dijital sicil kriterini aşmanın mümkün olduğunu belirtirken, bunun için kişinin gerçek kimliğini saklayarak, farklı birisi gibi davranması gerektiğini vurgulamıştır. Bunun yöntemi, ‘algoritmaların hoşuna gidecek içerikler üretmek’ olarak tanımlanmıştır.

Bunun sonucunun ‘kişinin kendisi olmaktan vazgeçmesi’ olacağına dikkat çeken Dr. İlke Atik Taşkıran,

“Otantik kimliğinizi gizleyerek hedeflediğiniz işe veya almak istediğiniz vizeye ulaşabilirsiniz. Algoritmaların hoşuna gidecek içerikler üretip, izleyenin görmek isteyeceği bir dijital persona oluşturabilirsiniz. Tabi ki bunun devamlılık gerektirdiğini ve yıllar süren bir stratejik inşa gerektiğini unutmamak gerekir. Çünkü dijital izler, profillerinizden silseniz dahi ortadan kalkmıyor. Sistemi baştan sona kandırmaktan bahsediyoruz. Bu, uzun süreli bir performans gerektiriyor. Sistemin beğeneceği bir versiyonunuzu ön plana çıkarmanız lazım. Olmadığınız biri gibi görünerek sistemden onay almak mümkün hale geliyor. Ancak bu noktada asıl sorular büyüyüyor. Kendinizden vazgeçerek oluşturduğunuz bir görünürlükte, kendinize ne kadar yer kalır? Her gün kendinizi gizlemek zorunda kaldığınız bir iş ortamında veya dijital kimlikte, uzun vadede ne kadar varlık gösterebilirsiniz? Kim olduğunuzdan daha çok nasıl göründüğünüzün değerlendirildiği ve bu görünürlüğün ölçümünün sizin değil, başkalarının gözünden belirlendiği bir sistemde seçim sizin” ifadelerini kullandı.

reklam

YORUM YAP