reklam
reklam
DOLAR38,6326% -0.05
EURO43,8165% 0.2
STERLIN51,7048% 0.5
FRANG46,8160% -0.24
ALTIN4.163,53% -0,46
BITCOIN99.483,052.381
reklam

İmamoğlu’ndan Beyazıt’ta mektup: Seçimi çaldılar, diplomayı çaldılar, 60 milyar doları yaktılar!

Yayınlanma Tarihi : Google News
İmamoğlu’ndan Beyazıt’ta mektup: Seçimi çaldılar, diplomayı çaldılar, 60 milyar doları yaktılar!
reklam

6 Mayıs 1972 ve 2019 tarihlerinin Türkiye demokrasi tarihinin en karanlık günleri olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “İktidar sahipleri, bu milleti ‘sizden – bizden’ şekilde bölmek, vatandaşlar arasında kanlı bir duvar örmek istediler. Adnan Menderes ve arkadaşlarıyla, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarını karşı karşıya getirip, milleti düşmanlaştırmaya çalıştılar. Asker ya da sivil, tüm darbeciler hep bu ayrışmadan yararlandılar, hep bu bölünmeden güç aldılar. 6 Mayıs 2019’da yine bir yargı darbesiyle karşı karşıya kaldık” dedi.

“Milletimizin bize gösterdiği teveccüh, iktidarı korkuttu” diyen İmamoğlu, “Bu sebeple, siyasi tarihimize kara leke olarak yer edecek bir operasyona giriştiler. Öncelikle, 30 yıllık diplomamı, savcılık baskısıyla, yetkisiz bir kurula iptal ettirdiler. Ardından, hukuksuz bir girişimle sistemden silindim. Tarihimizde hiçbir siyasetçi, rakibinden bu kadar çok korkmamıştır. Tarihimizde hiçbir siyasetçi, korktuğu rakibini saf dışı bırakmak için devleti ve hukuku bu kadar ayaklar altına almamıştır” ifadelerini kullandı.

Gerçek siyasetçilerin millete saygı gösterdiğini ve onların fikirlerini esas aldığını belirten İmamoğlu, “Siz hiçbir vesayetçiyi, televizyonlarda siyasi rakibiyle milletin önünde tartışırken gördünüz mü? Göremezsiniz. Darbeciler, siyasi rakipleriyle ancak yargı ve polis aracılığıyla muhatap olabilirler; rakiplerinin karşısına çıkmaya ne akılları yeter ne de yürekleri. Beni Silivri’de bir hücreye kapattılar ama halen benden ödleri kopuyor. Bunlar artık siyasetçi değil; bunlar, vesayetçi… Seçimi çaldılar. Diplomayı çaldılar. Özgürlüğü çaldılar. 60 milyar doları yaktılar” şeklinde konuştu.

İmamoğlu’nun mektubunu, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik okudu. Mektubuna, “Kıymetli hemşerilerim, sevgili İstanbullular, meydan meydan umudu, dayanışmayı, iyiliği, güzelliği çoğaltan yoldaşlarım… Bu akşam, İstanbul’un tarihi ve sembolik meydanlarından birinde demokrasi nöbetindeyiz” sözleriyle başlayan İmamoğlu, Beyazıt Meydanı’nın tarihi önemine dikkat çektiği mektubunda şu ifadelere yer verdi:

“İstanbul’un muhafızları olarak, Beyazıt Meydanı’nı, tarihi dokusuna uygun olarak, yeniden İstanbul’a kazandırdığımız için gururluyuz. Hepiniz hoş geldiniz, safalar getirdiniz… Dün, 6 Mayıs’tı. Tarihimizin en karanlık günlerinden biri olan 6 Mayıs’ta Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde, tam bağımsız bir Türkiye mücadelesinde yaşamdan koparılan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı rahmetle anıyorum. Üç fidanı koparanlar, halkın tam bağımsızlık ve demokrasi talebini boğmayı amaçlıyordu. Bu amaçla hukuk hiçe sayıldı; iktidar sahiplerinin istekleri doğrultusunda yargı kararlar aldı. Ancak bu büyük adaletsizliğin vicdanlarda açtığı yara, asla kapanmadı. Tam bağımsız, demokratik Türkiye mücadelesinin ateşi ise sönmedi. İktidar sahipleri, bu milleti ‘sizden – bizden’ diye bölmek, vatandaşlar arasında kanlı bir duvar örmek istediler.”

“Siyasi tarihimize kara leke olarak kalacak bir operasyona başladılar”

“Uzun yıllar boyunca siyasi kamplara ayrıldık. Birbirimizin acılarını yeterince hissedemedik. Demokrasi ve adalet temelli buluşup büyük bir diriliş gerçekleştiremedik. Asker ya da sivil, tüm darbeciler hep bu ayrışmadan yararlandılar, hep bu bölünmeden güç aldılar. 6 Mayıs 2019’da bir yargı darbesiyle karşı karşıya kaldık. İstanbulluların iradesini beğenmeyenler, seçimi iptal ettirdiler. ‘Sandıktan bizim çıkmadığımız seçim, geçerli sayılmaz’ dediler. Ama 23 Haziran’da, demokrasi ve adalet için taviz vermeyen milyonlar sandıkta birleşerek yargı darbecilerine büyük bir demokrasi tokadı attılar. 2024 seçimleri, Türkiye’nin geleceğini milletin sandıkta gerçekleştirdiği demokrasi ve adalet ittifakının belirleyeceğini ortaya koydu. Milletimizin bize gösterdiği teveccüh, iktidarı korkuttu. Bu sebeple, siyasi tarihimize kara leke olarak kalacak bir operasyona başladılar. Önce 30 yıllık diplomamı, savcılık baskısıyla, yetkisiz bir kurula iptal ettiler. Ardından, hukuksuz bir girişimle sistemden sildiler.”

“Tarihimizde hiçbir siyasetçi rakibinden bu kadar çok korkmamıştır. Hiçbir siyasetçi, rakibinin korkusundan bu kadar hukuksuz ve ahlak dışı işlere tevessül etmemiştir. Tarihimizde hiçbir siyasetçi, korktuğu rakibini saf dışı bırakmak için devleti ve hukuku bu denli çiğnememiştir. Devletin verdiği resmi diplomanın siyasi amaçlarla zorla, hukuku hiçe sayarak geçersiz sayıldığı bir ülkede, altında devletin imzası ve mührü olan bütün belgeler değerini yitirir. En başta da milli paramız, Türk Liramız değerini kaybeder. Paramız işte bunun için pul oldu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, kendi kişisel mülkü olarak gören bir şahıs, devletimizin verdiği belgeleri kendi siyasi çıkarı için gerektiğinde geçersiz ilan edebildiği için paramızın kıymeti düşüyor. Böyle giderse, daha da düşecek. Çünkü devleti milletin koruyucusu değil, milletin kazanılmış haklarına karşı bir konumda tutmak istiyorlar.”

“Darbeciler, siyasi rakipleriyle ancak yargı ve polis aracılığıyla muhatap olabilirler”

“Vesayetçilerle siyasetçiler arasında çok temel bir fark vardır. Siyasetçiler, milletin gözü önünde olmayı, rakipleriyle milletin önüne çıkmayı arzular. Rakipleriyle sandıkta yarışmak, milletin huzurunda canlı yayında tartışmak isterler. Çünkü gerçek siyasetçiler millete saygı gösterir, milletin fikrini esas alır ve milletin fikrini kendi fikirleriyle etkilerler. Vesayetçiler ise siyasi rakipleriyle milletin önünde yüzyüze gelmekten korkar, kaçarlar. Siz hiçbir vesayetçiyi, televizyonlarda rakibiyle milletin önünde tartışırken gördünüz mü? Göremezsiniz. Darbeciler, siyasi rakipleriyle yalnızca yargı ve polis aracılığıyla muhatap olabilirler; rakiplerinin karşısına çıkmaya ne akılları yeter ne de yürekleri. Beni Silivri’de bir hücreye kapattılar ama halen benden ödleri kopuyor.”

“Günlerdir, ‘Benim mahkememi televizyondan canlı yayınlayın, millet gerçekleri görsün,’ diyorum; tek kelime edemiyorlar. ‘Tabii yayınlarız’ diyemiyorlar, ‘Asla yayınlanamaz’ da diyemiyorlar. Susup kalıyorlar. Çünkü bunlar artık siyasetçi değil; bunlar vesayetçi… Bunlar, milletin gözü önünde olmaktan korkar, her işlerini milletten gizli yapmak isterler. Seçimi çaldılar. Diplomayı çaldılar. Özgürlüğü çaldılar. 60 milyar doları yaktılar. Ama şunu unutmayın: Millet, tüm vesayetçilerden, darbecilerden büyüktür. Acı çekeceğiz, bedel ödeyeceğiz ama umudumuzu hiçbir zaman kaybetmeyeceğiz. Güler yüzümüzü asla soldurmayacağız. Tam bağımsız, demokratik Türkiye için genç ömrünü ortaya koymuş evlatlarımıza, 19 Mart’ta Beyazıt’tan Saraçhane’ye korku dağlarını yıkarak gelen o günden beri meydanlarda demokrasiye, geleceklerine sahip çıkmak için gençlerimize sözümüz var: Bu ülkeye adalet gelecek. Bu ülkeye özgürlük gelecek. Bu ülkeye eşitlik gelecek… Ve her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu. Silivri Zindanı.”

reklam

YORUM YAP