

Ülke sorunlarını çözmesi beklenen iktidar, maalesef çözüm yerine yeni sorunlar üretiyor ve krizler yaratıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, hem hukuki hem de siyasi açıdan önemli bir sorun teşkil ediyor.
Bu karar, hukuki ve siyasi boyutlarıyla sorunlu olduğu kadar, Türkiye’nin uluslararası arenada imajına da ciddi zarar vermiştir.
Bu durum, dış politikada da pek çok soru işareti oluşturuyor.
Yarattığı ekonomik krizi aşmak için uluslararası kaynak arayışında olan Türkiye, demokratik siyaseti ve hukukun üstünlüğünü göz ardı eden tavrı nedeniyle gerekli kaynakları bulmakta güçlük çekiyor.
Ekonomik problemleri çözmekle görevlendirilen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, vatandaşların cebinden yerli ve yabancı yatırımcılara faiz yoluyla kâr aktarması neticesinde elde edilen döviz rezervi giderek azaldı.
İmamoğlu’nun tutuklanmasının döviz ve altın fiyatlarındaki artışa etkisi ve bunun ekonomiye olumsuz yansımaları, 55 milyar dolar kullanılarak engellenmeye çalışıldı.
Ancak ne ekonomik, ne hukuki ne de siyasi kriz çözülmedi, aksine durumu daha da ağırlaştırdı.
Enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek adına 2 yıl önce göreve gelen Şimşek’in ilk yılında enflasyonun yüzde 38 olarak açıklandığı unutulmamalıdır. Geçen iki yılın ardından, enflasyon rakamları 60’lara, 70’lere yükseldi ve 2024 Nisan itibarıyla tekrar yüzde 38 olarak duyuruldu.
Türkiye ekonomisi, iki yıl önceki seviyesine geri dönmüş durumda.
Bir ilerleme sağlanamadığı gibi, ekonomik kriz çözülmeden Türkiye dış dünya ile daha fazla bağımlı hale geldi.
İmamoğlu ve ekibinin cezaevinde tutulmasının yanı sıra, CHP lideri Özgür Özel’e yapılan fiziki saldırı da ciddi bir güvenlik sorununu gündeme getirdi.
Özel’e yönelik saldırı, Türkiye’ye duyulan güveni daha da olumsuz etkileyecek.
Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğu inancını hem iç kamuoyuna hem de dış dünyaya aktarmak, her geçen gün zorlaşıyor.
Burada unutulmaması gereken bir gerçek var; CHP liderlerine yönelik suikast girişimleri ve saldırılar, CHP’yi asla sindirmemiştir.
İnönü, Ecevit, Baykal ve Kılıçdaroğlu geri adım atmadığı gibi, Özgür Özel de kararlı duruşunu sürdürüyor.
Bu cesaret, Atatürk’ten bu yana CHP’nin genlerinde mevcut.
Özel’e yapılan saldırı sonrası, CHP’nin İmamoğlu’nun tutuklandığı gün başlattığı mitingleri durdurmayı düşünmek büyük bir yanılgı olacaktır.
Nitekim Özel, partisinin grup toplantısında, CHP’nin korkup geri adım atacağını düşünenlere, bu akşam İmamoğlu’nun diplomasını iptal eden İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu Beyazıt meydanında yapılacak miting ile, önümüzdeki Cumartesi günü Van’da ve 19 Mayıs’ta İzmir’de gerçekleştirilecek mitinglerle karşılık vereceklerini açıkladı.
CHP, erken seçim kararı alana kadar bu mitingleri sürdürmeye kararlı.
Bu mitinglere yalnızca CHP’lilerin katılacağını düşünmek de büyük bir yanılgıdır.
İktidarın benimseyip uyguladığı ekonomik politikaların yarattığı kriz, işçiyi, memuru, emekliyi ve çiftçiyi perişan etmiş durumda.
Bu gerçek, Türkiye’nin muhafazakâr seçmenin yoğun olduğu Yozgat ve Konya gibi illerde bile CHP’nin düzenlediği mitinglerde açıkça gözlemlendi.
Yerel seçimler ve mitingler, Türkiye’de bir değişim talebinin var olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
Bu talebin baskı ve fiziki saldırılarla yok edilmesi mümkün değildir.