

ŞEHRİBAN KIRAÇ / NEFES
Türkiye’de enflasyon, sıkı para politikasına rağmen yüksek kalmaya devam ediyor. Bu süreçte vatandaşı en çok zorlayan faktör belirsizlik. Fiyatların nereye gideceği belli olmuyor. Başkent Üniversitesi Finans ve Bankacılık Bölümü Öğretim Üyesi ve Ziraat Bankası’nın eski Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Şenol Babuşcu’ya göre, önümüzdeki günlerde özellikle dar ve sabit gelirli kesim için ekonomik şartlar oldukça zor olacak. Yıl sonuna doğru doların 44 – 46 TL dolaylarına ulaşacağını belirten Babuşcu ile ekonomideki son durumu ele aldık.
– İsrail-İran gerilimi Türkiye ekonomisine nasıl yansır?
İsrail ve İran arasındaki gerginlik, Türkiye ekonomisini özellikle petrol fiyatları ve döviz kurları üzerinden olumsuz etkileyebilir. Petrol fiyatlarının artması, Türkiye’nin enerji maliyetlerini yükselterek enflasyonu körükleyebilir. Bunun yanı sıra, yabancı yatırımcıların Türkiye’den uzaklaşmasına yol açabilir ve bu durum döviz kuru üzerinde baskı oluşturabilir.
Kayıplar Artıyor
– Ekonomideki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son iki yıl içinde ekonomide kaydedilen olumlu gelişmelerin önemli bir kısmı 19 Mart’ta gerçekleşen operasyonla kayboldu. Mevduat ve kredi faizleri yaklaşık 10 puan yükseldi, Merkez Bankası’nın rezervleri 50 milyar doları aşan bir erime yaşadı. İki yılda elde edilen kazanımlar kayboldu.
– Batık kredi miktarı 400 milyar lirayı geçti. Yüksek kredi maliyetleri firmaları ve bireyleri nasıl etkiler?
Kredi faizlerindeki yaklaşık 10 puanlık artış, firmalar ve bireyler için geri ödemelerde zor bir dönemi tetikledi. 17.6 trilyon TL’lik toplam kredinin yaklaşık 400 milyar TL’si takipte. Aynı zamanda 1.3 trilyon TL’lik yakın izleme altında olan krediler de göz önünde bulundurulduğunda, bankaların kredi riskleri belirgin bir şekilde artmış durumda.
Reel Sektör Zor Durumda
– Büyüme durakladı, iflaslar hızla artıyor. Reel sektör neler bekliyor?
Reel sektörün zorlu bir yıl geçirmesi bekleniyor. Ekonomik büyümenin zayıf olduğu ve finansmana erişimin neredeyse imkânsız hale geldiği bu süreçte reel sektör önemli bir darboğaz ile karşı karşıya. 2025’in ilk beş ayı içinde konkordato başvurusu yapan firma sayısı 2 bin 235’i buldu. İflas ve konkordato süreçlerinin hızla arttığı görülüyor. Krediye erişim sorunları, yüksek maliyetler ve daralan iç talep, özellikle KOBİ’lerin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Artan işsizlik oranları durumu daha da olumsuzlaştırıyor. Bu durum, yalnızca konkordato talep eden firmaları değil, onlarla iş yapan ve alacaklı durumda olanları da etkiliyor. İflas kararlarının ortalama 413 günde sonuçlandığı bir sistemde, önümüzdeki dönemde ticari ilişkilerde güven kaybı derinleşebilir. Eğer makroekonomik istikrar ve finansmana erişim koşulları hızla iyileşmezse, reel sektörde iflas ve kapanma dalgası büyüyebilir.
– 19 Mart sonrasında İmamoğlu operasyonuyla ekonomideki kriz nasıl yaşandı? Hatalar neydi?
19 Mart sonrası yaşanan kriz, ekonomi ile siyaset arasındaki kırılgan ilişkiyi yeniden gözler önüne serdi. Yapılan en önemli hata, ekonomi politikalarının öngörülebilirliğini zedeleyen siyasi adımların kamuoyuna yansıması ve kurumsal bağımsızlık algısının zayıflamasıdır. Ekonomi yönetimi, siyasi istikrar ve kurumsal özerkliğin desteklenmesiyle güçlenmelidir.
En Büyük Sorun: Enflasyon
– Türkiye ekonomisinin en büyük 3 sorunu nedir ve çözüm için ne önerirsiniz?
Yüksek enflasyon, gelir dağılımındaki dengesizlik ve işsizlik. Enflasyon, alım gücünü aşındırıyor ve özellikle dar gelirli kesimi zor durumda bırakıyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik toplumsal huzursuzluğu arttırıyor. İşsizlik durumu da olumsuz sinyaller veriyor. Çözüm için yalnızca faiz artırmak yeterli değil. Güçlü bir yapısal reform programı, adil ve öngörülebilir bir vergi sistemi, bağımsız kurumlar ve hukukun üstünlüğü gerekmektedir.
Sıkıntılı Günler Bekliyor
– Enflasyonda düşüş sağlanamıyor. Yıl sonu enflasyon öngörünüz nedir?
Türkiye’de enflasyon, sıkı para politikasına rağmen yüksek kalmaya devam ediyor. Bu durum, maliyet yönlü baskıların ve bozulmuş fiyatlama davranışlarının halen etkili olduğunu gösteriyor. Kur geçişkenliği ve kamu fiyat ayarlamaları göz önüne alındığında, enflasyonun %30 civarında devam etmesi muhtemel. Kalıcı bir iyileşme sağlanabilmesi için para politikasıyla birlikte maliye politikası, kurumsal güven ve beklenti yönetiminin bir arada ele alınması gerekiyor.
– Hayat pahalılığı ve gelir kayıplarını düşündüğümüzde vatandaşları ileride neler bekliyor?
Önümüzdeki dönem hayatta pahalılığın hissedilir bir şekilde devam etmesi bekleniyor. Fiyatlar yüksek seviyelerde kalacak ve bu durum, sabit ya da sınırlı geliri olan vatandaşların alım gücünün daha da daralması anlamına geliyor. Özellikle gıda, kira, eğitim, ulaşım ve enerji gibi temel harcamalarda yaşanan gerçek enflasyon, hissedilen düzeyde daha yüksek. Ücret artışları bu alanlardaki fiyat artışlarını telafi edemediği sürece, halkın yaşam standardı düşmeye devam edecektir. Eğer gelir artışları enflasyonun gerisinde kalmaya devam ederse, önümüzdeki aylarda geçim sıkıntısı daha yaygın hale gelebilir. Bu süreçte vatandaşı zorlayan ana unsur belirsizlik. Fiyatların yönü belirsiz ve planlama yapmak zorlaşıyor. Özellikle dar ve sabit gelirli kesim için ekonomik zorlukların artarak devam etmesi bekleniyor.
İşsizlik Daha Da Yükselecek
– 2025 sonu için kur, faiz, büyüme ve işsizlik öngörüleriniz nelerdir?
Döviz kuru yıl boyunca kontrollü olarak yukarı yönlü bir seyir izleyebilir; yıl sonunda dolar/TL’nin 44 – 46 bandına ulaşması sürpriz olmaz. Faiz oranları enflasyon yeterince düşmediği sürece yüksek kalmaya devam edecek ve yıl sonuna kadar politika faizinde sınırlı bir düşüş beklenebilir. Politika faizinin %35 civarında olacağı tahmin ediliyor. Büyüme oranı yaklaşık %3 olabilir. Ancak bu büyümenin istihdam üzerinde güçlü bir etkisi olması beklenmiyor.