

Anlatacaklarım kişisel bir hikaye gibi görünse de pek çok insanı ilgilendiriyor.
Eski günlerde “bugün git yarın gel” derlerdi… Uzun kuyruklarda bekler, sonunda insanlar tedavi olabilirdi. Hatta Erdoğan, sabahın beşinde sıraya girip öğlene doğru doktorla görüşmekten şikayet etmişti.
Fakat şimdi durum çok daha kötü. Artık “bugün git yarın gel” yerine “git bir daha gelme” diyorlar.
Abarttığımı düşünmeyin, elimde belgeler var.
Başımda geçenleri anlatayım: Kan değerlerimde bir düşüklük görünce aile doktorum dışkı tahlili yapma gereği duydu. Dışkıda kan tespit edildi. Daha önce üç kez kolonoskopi geçirdim ve bağırsaklarımdan pek çok polip alındı. Ne anlama geldiğini biliyorum.
Polipler alınmazsa kansere dönüşme riski var. Kanserleşmemesi ve kolonların temizlenmesi için tek yol kolonoskopi.
Aile hekimim durumu ilçe sağlık müdürlüğüne iletti, o da kanserle mücadele merkezine raporladı. Yaklaşık 20 gün sonra merkezden arayıp Hamidiye Etfal Hastanesi için 15 gün sonraya randevu verdiler.
Gastroenteroloji bölümüne gittim. Randevum olmasına rağmen doktora ulaşmak için bir buçuk saat beklemek zorunda kaldım. Ardından kan tahlili, akciğer filmi ve EKG çekimi derken tüm işlemleri tamamladım. Sonuçları almak için anestezi onayı için kuyruğa girdim ve bir saatten fazla bekledim. Nihayet sıra geldi, o bölümdeki işim bitti. Evrakları tamamlamanın mutluluğuyla kolonoskopi randevusu almak için idari bölüme gittim.
Ve ilk şoku yaşadım…
İlgili kişi bir yıl doluyuz dedi. Bir yıl sonra randevu verin dediğimde, veremiyoruz yanıtını aldım. İki yıl sonra ver dedim, yine veremiyoruz dedi. Neden dedim?
Sağlık Bakanlığının emri var, bilgisayarlar işlemlere kapatıldı, kimseye tarih veremiyoruz dediler.
Torpil varsa durum farklı mı diyecektim ama kendi kendime çalışanın ne suçu var düşüncesiyle sustum. Doktorun yanına girdiğimde “Yapacak bir şey yok, başka hastaneye gidin” dedi.
İkinci şok buydu…
Özel hastaneye mi git diyorsunuz dediğimde, cevabı bile beklemeden kapıyı çektim çıktım…
Elimde Prof. Dr. Hüseyin Alkılı imzalı kolonoskopi olmam gerektiğine dair belge var ama kapının önündeyim. Bugün git yarın gel, bugün git önümüzdeki ay gel, bugün git altı ay sonra gel demiyorlar…
Ne yaparsan yap diyorlar.
Doktora soruyorum; yapacak bir şey yok diyor.
İdarecilere soruyorum; elimizden bir şey gelmez diyorlar.
Sağlık Bakanı’na sorsam, o da “yapılacak bir şey yok” mu der?
Gözlemlerime gelecek olursak… Ziyaret için pek çok kez gidip geldim ama itiraf etmeliyim ki bir devlet hastanesine kendim için ilk defa gidiyorum. Devlet hastanesiyle yaptığım ilk kişisel tanışmam. Seyrantepe’de o kadar büyük bir hastane yapmışlar ki, sanki stada girip çıkıyormuş gibi. O kadar yoğun ki, giren çıkan itiş kakış içinde. Aracımı park edecek yer bulamadım ve bir kilometre uzağa boş bir arsaya bırakmak zorunda kaldım.
Şimdi Sağlık Bakanı, hastaneyi metroya bağladık diyerek övünecek. Ama yürümekte zorlanan hastalar metroya mı binecek? Hastanın yakını arabayla getirse, hastayı bırakacak yer yok. Hastaya kapıda yardımcı olacak bir görevli yok. Hasta bakıcı yok.
Hasta Allah’a emanet…
Çalışanların tamamının yüzü asık. Ne yapsınlar, dakikada üç soruya maruz kalıyorlar. Hastaneye değil sanki mitinge gelmişim gibi hissettim. Doktorların hastaların yüzüne bakacak vakti bile yok.
Erdoğan, şehir hastaneleriyle övünüyor ama bir gün kılık kıyafet değiştirerek bir şehir hastanesine gitmeyi göze alsın. Gidemiyorsa güvendiği bir danışmanını yollasın. Hastaların çaresizliğini, doktorların ne kadar bunaldığını görsün veya dinlesin…
Devasa şehir hastanesi projesinin başarısız olduğunu birine Erdoğan’a anlatabilsin. O da artık inadı bırakabilsin…
Erdoğan’a soruyorum…
Sağlık Bakanı Memişoğlu’na soruyorum…
Övündüğünüz sistem, sadece 15-20 dakika süren kolonoskopi için bile
bir yıl, iki yıl sonrası için randevu veremiyor.
Ne yapayım?
Hadi söyleyin!