Son aylarda Hindistan ile Pakistan arasında artan gerginlikler, Hindistan’ın Keşmir bölgesinde meydana gelen ve birçok turistin hayatını kaybetmesine sebep olan saldırıdan Pakistan’ı sorumlu tutmasıyla savaşa dönüşme aşamasına geldi. İki ülke, en son 2019 yılında yine Keşmir üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle bir çatışmanın eşiğine gelmişti.
Hindistan, önceki gece Pakistan yönetimindeki Keşmir’deki dokuz bölgeye gerçekleştirdiği füze saldırısıyla en az 26 kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Hindistan yönetimi, bu saldırının terörle mücadele için planlanan “terörist altyapı”yı hedef aldığını savundu. Ülkenin açıklamalarına göre, bu operasyon yalnızca askeri tesisleri hedef alırken sivillerin zarar görmemesi gerektiği ifade edildi. Ancak saldırı sonucunda 30’a yakın sivilin hayatını kaybettiği belirtildi. Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, bu durumu “savaş eylemi” olarak değerlendirirken, Pakistan, Hindistan’a ait beş savaş uçağını ve bir insansız hava aracını düşürdüğünü duyurdu. Bu durum, iki ülke arasındaki savaş olasılığını açıkça ortaya koyuyor.
Her iki ülke de nükleer silahlara sahip olmalarına rağmen, birbirlerine karşı büyük konvansiyonel askeri güçler kullanmaktan çekinmeyen güçlü ordulara sahip. Gerilimin artabileceği de oldukça aşikar.
İki ülke arasındaki çatışmanın ilk etkisi, kuşkusuz ithalat üzerinde olacaktır. Hindistan ekonomisi, Güneydoğu Asya ile giderek daha fazla bağlantılı hale geliyor. Bölgedeki birçok ülkenin, Hindistan’da yatırımları bulunmakta. Özellikle pirinç gibi temel gıda maddeleri konusunda bu ülkelere bağımlı olan birçok devlet var.
Malezya, pirincinin yaklaşık %40’ını Hindistan ve Pakistan’dan ithal ederken, Endonezya da pirinç üretimindeki açığını gidermek için Hindistan’a bağımlı. Bu ülkeler, potansiyel bir savaş durumunda gıda temininde zorluk yaşayabilirler. Ayrıca bu çatışma, sürekli değişen küresel düzene daha fazla belirsizlik getirecek. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de belirttiği gibi, “dünya yeni bir savaşı daha kaldıramaz.”
Güney Asya Bölgesel İşbirliği Teşkilatı (SAARC), belirsizliğin ortasında pek yararlı bir örgüt olarak değerlendirilmiyor. Nisan ayında devreye girmiş olsaydı belki de bu gerilimin çatışmaya dönüşmesine engel olabilirdi. Bölgedeki ülkelerin, “Terörizmin Bastırılması Sözleşmesi” anlaşmasına rağmen etkili bir işlevsellik sergileyememesi dikkat çekiyor. Üye ülkelerin birbirleriyle olan siyasi çekişmeleri de bu durum üzerinde etkili olsa da, çözüm bulmak için varlar. Bu çelişkili durum ise anlaşılır gibi değil.
Peki, bundan sonra ne olacak? Sorunlar hâlâ mevcut, silahlar ise bir çözüm sunmuyor. Geçmişteki savaş deneyimleri, bunun farkına varsalar dahi, görünüşe göre bu sefer de anlamamışlar. Savaş daha da tırmanabilir; belki nükleer silahlara başvurulmaz ama nükleersiz bir çatışma da büyük tehlikeler taşıyor. Bölgeyi ateşe atabilir. Üstelik Hindistan’da büyük bir Müslüman nüfus bulunuyor ve bu durum yeni bir Müslüman-Hindu çatışmasını tetikleyebilir. Her iki ülkede de fanatik gruplar mevcut.
Hindistan, yıllardır Hindu milliyetçisi Narendra Modi tarafından yönetiliyor ve bu tür krizler onun vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş durumda. Modi şimdi, Keşmir stratejisini değiştirmiş durumda ve Hindistan’ın Keşmir’deki Müslüman nüfusu, toplu cezalandırma tehlikesiyle karşı karşıya. Masum Müslüman aileler, ciddi bir baskı altında kalıyorlar.
Her ne kadar nükleer güçlere sahip olsalar da, her iki ülkede de milyonlarca insan yoksul. Savaşın uzaması durumunda hayatlarını kaybedenler olacak; hayatta kalanların durumu ise daha da zorlaşacak: Evlerindeki yiyeceklerden olacaklar.
Her savaş, en çok yoksulları etkiliyor.
Warning: Undefined array key "basin_ilanno" in /home/izmirme1/karsimedya.com/wp-content/themes/theHaberV8/thewp/single_resmiilanlar.php on line 54