

Evrim Rızvanoğlu – DEVA Partisi İstanbul Milletvekili
Dünya tarihinde ilk kez bir canlı türü, hem gezegeni hem de kendi bedenini kirletmeyi başardı.
2018 yılında bir grup bilim insanı, kutuplarda bile mikroplastik izlerine rastladı. Kar taneleriyle birlikte gökyüzünden yağan bu görünmez parçacıklar, insan türünün yani Homo sapiens’in ironik başarısının bir yansımasıydı: Dünya’nın en ıssız bölgelerinde bile insan izine rastlanmıştı ama bu iz, bir ayak izi değil, plastik çöp iziydi.
Bugün 5 Haziran. Birleşmiş Milletler tarafından her yıl kutlanan Dünya Çevre Günü. Bu yılın teması: Plastik kirliliğini ortadan kaldırmak. Ancak bu çağrı, çevre romantizmi değil, bir varoluş çağrısı… Çünkü plastik kirliliği yalnızca denizleri değil, bedenlerimizi, gıdamızı, geleceğimizi de tehdit ediyor.
Plastik: Ölümsüz Bir Madde
İnsanlık, yaklaşık 70 bin yıl önce Afrika’dan dünyaya yayılmaya başladığında, doğaya uyum sağlayarak hayatta kalmaya çalışıyordu. Ancak 20. yüzyıldan itibaren denklemi değiştirdik: doğayı kendimize uydurmaya başladık. Endüstri Devrimi’nin bir yan ürünü olarak 1950’lerde hayatımıza giren plastik, hafif, dayanıklı, ucuz ve çok yönlü bir malzeme olarak sunuldu. Ancak unutulan bir gerçek vardı: plastik çözünmez; sadece parçalanır, yani doğada yok olmaz.
Bugün yılda 430 milyon ton plastik üretiliyor (UNEP, 2023). Bu miktarın yalnızca %9’u geri dönüştürülüyor. Kalanı? Ya yakılıyor, ya gömülüyor, ya da doğrudan doğaya bırakılıyor. Geri dönüşüm, çoğu zaman sistemin çözümü değil; vicdanımızı rahatlatan bir yanılsama.
Mikroplastikler artık yalnızca okyanuslarda değil; anne sütünde, plasentalarda, akciğer dokularında, hatta insan kanında tespit ediliyor (Environmental International, 2022). Bir araştırmaya göre, ortalama bir birey her hafta bir kredi kartı büyüklüğünde plastik yutuyor (WWF, 2019).
Yani biz, kendi icadımızla kendi türümüzü içeriden yavaşça zehirliyoruz.
Türkiye: Avrupa’nın Çöplüğü mü, Yoksa Geleceğin Lideri mi?
Türkiye bu krizin tam merkezinde. Yılda yaklaşık 10 milyon ton plastik üretiyoruz. Kişi başına düşen tüketim neredeyse 40 kilogram. Bu tüketimin büyük kısmı, dakikalar içinde çöpe giden tek kullanımlık ürünlerden oluşuyor. Ancak asıl çarpıcı olan, bizlerin yalnızca kendi plastik atığımızla değil, diğer ülkelerin çöpüyle de baş etmeye çalışması.
Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2024 verilerine göre, Avrupa Birliği ülkeleri bir yıl içinde toplam 35,7 milyon ton atık ihraç etti. Bu atığın 12,3 milyon tonu Türkiye’ye gönderildi. Bunun 425 milyon kilogramını plastik atıklar oluşturdu. Çünkü Çin, 2018 yılında plastik atık ithalatını yasakladığında, Avrupa yeni bir hedef aradı: zayıf çevre politikaları, gevşek denetim ve ucuz iş gücü sayesinde Türkiye yeni bir çöplük haline geldi.
Sayıştay’ın 2022 raporuna göre, Türkiye’nin plastik atık ithalatı son 5 yılda neredeyse üç katına çıktı. Bu çöp çoğu zaman geri dönüştürülemiyor. Ya yakılıyor, ya vahşi depolama alanlarına atılıyor, ya da toprağa gömülüyor.
Ve sonuç? Topraktan domatese, denizden balığa, gıdadan kana kadar uzanan görünmez bir plastik zinciri.
Doğa Artık Savaş Alanı
Ankara Üniversitesi’nin 2023’te yaptığı çalışmada, Akdeniz toprağında kilogram başına 300 adet mikroplastik, Marmara’da 160 adet bulundu. Akdeniz’de her kilometrekarede ortalama 18 bin plastik parçacığı yüzüyor. Caretta carettalar plastik poşetleri denizanası zannedip yutuyor, kuşlar yavrularına plastik taşıyor, balıklar mikroplastiği plankton sanıyor.
Yani biz artık “doğal yaşamı” değil, sentetik bir felaketi tüketiyoruz.
Sağlık, Adalet, Gelecek: Her Şey Plastik Altında Eziliyor
Plastik yalnızca fiziksel bir atık değil; kimyasal bir tehdittir. İçeriğindeki BPA, ftalat ve ağır metaller, bağışıklık sistemini zayıflatır, hormonal dengesizlik yaratır, üreme sağlığını tehdit eder (WHO, 2023).
Bu konu çevre değil sadece; bu bir kadın sağlığı meselesidir.
Bu, çocukların geleceği meselesidir.
Bu, yaşama hakkı meselesidir.
Üstelik bu kriz herkesi eşit etkilemiyor. Yoksul mahalleler, kırsal bölgeler, sanayi çevreleri en büyük bedeli ödüyor. Plastik yalnızca doğayı değil, adaleti de kirletiyor.
Türkiye’nin Önünde Tarihi Bir Dönemeç Var
Ben geçtiğimiz yıl Meclis’e tek kullanımlık plastiklerin 2 yıl içinde yasaklanması için bir kanun teklifi sundum. Bu teklif pipetlerden plastik çatal ve bıçaklara kadar uzanıyor. Ancak bu yalnızca bir çevre düzenlemesi değil; bu, bir insanlık onuru meselesidir.
Dünya bizden önce harekete geçti:
- AB, 2021’de bu ürünleri yasakladı.
- Kanada, 2022’de ithalatı durdurdu.
- Hindistan ve Kenya, sert yasaklar uygulamaya başladı.
Peki ya Türkiye?
Bekleyecek zaman kalmadı. 5–14 Ağustos 2025’te Cenevre’de Birleşmiş Milletler Plastik Anlaşması müzakereleri yapılacak. Bu toplantı, yalnızca bir diplomatik etkinlik değil; Türkiye’nin samimiyetinin bir sınavı olacak.
Bugün Alınan Kararlar, 100 Yıl Sonranın Dünyasını Belirleyecek
Türkiye bu masada yalnızca izleyen değil, yön veren bir ülke olmalıdır.
Tek kullanımlık plastikler yasaklanmalı.
Plastik atık ithalatı durdurulmalı.
Ulusal mevzuat, bilimsel veriye ve uluslararası sorumluluğa dayanmalı.
Çünkü bu mesele artık bir politika değil, bir medeniyet tercihi. İnsanlık, plastikle başlayan bir çağın sonunda kendi sınavıyla yüzleşiyor: ya çöplüğü yöneteceğiz, ya çöplük bizi yutacak.