

Şampiyonluk, bir sezonun haritasına işlenen kaderin nakışıdır. Her galibiyet bir zaferin kıvılcımı; her puan kaybı, bilgelik taşıyan bir yara izidir. Şampiyonluk, sadece puan tablosunda zirveye ulaşmak değildir. Bu, emeklerin şiiridir, terle ıslanmış formaların kutsal nişanesidir.
Kupa, geçici bir yıldız patlaması olabilir ama asıl kalıcı olan insanın sınırları aşma iradesidir. Galatasaray bugün o sınırları aştı, beş yıldızlı bir destan yazdı.
Bu üst üste üçüncü, toplamda 25’inci şampiyonluk. Üstelik istatistikleri, rekorları paramparça ederek.
Galatasaray, sezonun en fazla kazanan, en az yenilen, en çok gol atan ve en az gol yiyen takımı. Savunma, zaman zaman eleştirilse de, çoğu zaman kaleyi geçilmez bir sura dönüştürdü. Orta saha, bir İsviçre saati gibi kusursuz çalıştı. Hücum hattı ise rakip ağlara fırtına gibi esti. Her atak, her şut, rakiplerin üstüne çöken bir gölgeydi.
Sarı-Kırmızılılar, sadece rakiplerini yenmekle kalmadı, oyunun ruhunu da fethetti. Ligin gol kralını çıkaran takım oldu. O isim Osimhen’di ve sahaya çıktığı her maçta rakip savunmaların kabusu, taraftarın ise umudu oldu. Onun ayaklarından çıkan goller sadece skoru değil, tarihe kazınan anları da yazdı.
Elbette bu zafer, tek bir futbolcunun eseri değildi. Bu, terle yoğrulmuş bir kolektif emeğin zaferiydi. Muslera’nın kurtarışları, bir duvar gibi yükseldi; Sanchez’in kritik müdahaleleri, adeta bir kalenin kapısını kapadı. Yunus ve Barış Alper, bitmeyen enerjileriyle sahayı bir savaş alanı gibi arşınladı. Torreira, orta sahada bir sihirbaz gibi rakiplerini görünmez iplerle bağladı. Mertens ve Sara, duran toplarda, ince paslarda birer şiir yazdı. Ve diğerleri… Hepsi bu zaferin öyküsüne kendi satırını ekledi.
Çünkü Galatasaray, bir yıldızın değil, beş yıldızlı bir destanın adıdır.
Bu gece 3-0’lık Kayserispor galibiyeti, sadece 3 puan değil, malumun ilanıydı. Barış Alper ve Osimhen’in gollerinden sonra penaltıyı Muslera’nın kullanması, takım ruhunun ete bürünmüş haliydi.
Ve Okan Buruk… Zaman zaman sendeledi belki ama bir satranç ustası gibi taşları yerli yerine koydu. Strateji ile sezgiyi harmanladı, bazen sessiz bir hamleyle, bazen bir çığlıkla takımı ateşledi. Bu nedenle, bu şampiyonluk sadece bir zafer değil, bir felsefedir.
Sarı-Kırmızılı formanın ağırlığı, bir efsanenin mirası ve bir camianın tutkusu bu şampiyonlukta hayat buldu. Ve şimdi, beş yıldızın altında parlayan bu formayla, Galatasaray bir kez daha sadece bir futbol takımı değil, bir efsane olduğunu dünyaya hatırlatıyor. Çünkü bu, tarihin altın sayfalarına yazılmış bir zaferin beş yıldızlı destanıdır.
Sezonun finaline bakar mısınız?
Çifte kupa ve beşinci yıldız.
Tebrik etmek yetmez, alkışlamak gerekir.