reklam
reklam
DOLAR39,2256% -0.17
EURO44,7279% -0.58
STERLIN53,1506% -0.49
FRANG47,7429% -0.44
ALTIN4.182,02% -1,29
BITCOIN104.549,011.442
reklam

Evrim Rızvanoğlu yazdı: Gelecekte plastik olmalı mı?

Yayınlanma Tarihi : Google News
Evrim Rızvanoğlu yazdı: Gelecekte plastik olmalı mı?
reklam

Evrim Rızvanoğlu – DEVA Partisi İstanbul Milletvekili

Dünya tarihinin en şaşırtıcı gerçeklerinden biri, bir türün hem gezegeni hem de kendisini kirletmeyi başarmasıdır.

2018 yılında bilim insanları, kutup bölgelerinde bile mikroplastik izlerine rastladılar. Kar taneleriyle birlikte havadan düşen bu görünmez parçacıklar, insan türünün ironik başarısını gözler önüne serdi: Dünya’nın en ıssız yerlerinde bile insan izine rastlanmıştı, ama bu iz, bir ayak izi değil, bir plastik çöplüğü iziydi.

Bugün 5 Haziran. Birleşmiş Milletler tarafından her yıl kutlanan Dünya Çevre Günü. Bu yılın teması: Plastik kirliliğini ortadan kaldıralım. Ancak bu, sadece bir çevre romantizmi değil, aynı zamanda bir varoluş mücadelesi… Çünkü plastik kirliliği artık denizlerimizi, bedenlerimizi, gıdalarımızı ve geleceğimizi tehdit etmektedir.

Plastik: Ölümsüz Bir Madde

İnsanlık, yaklaşık 70.000 yıl önce Afrika’dan dünyaya yayılmaya başladığında, doğaya uyum sağlamaya çalışıyordu. Ancak 20. yüzyıldan itibaren denklemi değiştirmekle kalmadık; doğayı kendimize uydurmaya başladık. 1950’lerde hayatımıza giren plastik, Endüstri Devrimi’nin bir yan ürünü olarak, hafif, dayanıklı, ucuz ve her yerde kullanılabilir bir mucize olarak sunuldu. Ancak unuttuğumuz bir gerçek vardı: plastik çözünmez; sadece parçalanır. Yani doğada yok olmaz.

Bugün yılda 430 milyon ton plastik üretiliyor (UNEP, 2023). Bu miktarın yalnızca %9’u geri dönüştürülebiliyor. Peki ya kalan kısmı? Yakılıyor, gömülüyor veya doğaya bırakılıyor. Geri dönüşüm, sıklıkla sistemin çözümü değil; vicdanımızı rahatlatan bir yanılsama.

Mikroplastikler artık okyanuslarda değil, aynı zamanda anne sütünde, plasentalarda, akciğer dokularında ve hatta insan kanında tespit edilmektedir (Environmental International, 2022). Bir araştırmaya göre, ortalama bir insan her hafta bir kredi kartı büyüklüğünde plastik yutuyor (WWF, 2019).

Yani biz, kendi icadımızla kendimizi içeriden yavaş yavaş zehirliyoruz.

Türkiye: Avrupa’nın Çöplüğü mü, Yoksa Geleceğin Lideri mi?

Türkiye bu krizin merkezinde yer alıyor. Yılda yaklaşık 10 milyon ton plastik üretiyoruz. Kişi başına düşen tüketim neredeyse 40 kilogram. Bu tüketimin büyük bir kısmı, dakikalar içinde çöpe giden tek kullanımlık ürünlerden oluşuyor. Ancak asıl çarpıcı olan, sadece kendi plastik atığımızla değil, başkalarının atıklarıyla da baş etmek zorunda kalmamızdır.

Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2024 verilerine göre, Avrupa Birliği ülkeleri bir yıl içinde toplam 35,7 milyon ton atık ihraç etti. Bunun 12,3 milyon tonu Türkiye’ye yönlendirildi. Bu atığın 425 milyon kilogramı plastik atıklardan oluşuyor. Çünkü Çin, 2018’de plastik atık ithalatını yasakladığında, Avrupa yeni bir hedef aradı: zayıf çevre politikaları, gevşek denetim ve ucuz iş gücü sayesinde Türkiye yeni bir çöplük olarak belirlendi.

Sayıştay’ın 2022 raporuna göre, Türkiye’nin plastik atık ithalatı son 5 yılda neredeyse üç katına çıktı. Bu çöp, çoğunlukla geri dönüştürülemiyor. Ya yakılıyor, ya vahşi depolama alanlarına bırakılıyor, ya da toprağa gömülüyor.

Bunun sonucu olarak? Topraktan domatese, denizden balığa, gıdadan kana kadar uzanan görünmez bir plastik zinciri oluşuyor.

Doğa Artık Savaş Alanı

Ankara Üniversitesi’nin 2023 raporuna göre, Akdeniz topraklarında kilogram başına 300 adet mikroplastik, Marmara’da ise 160 adet tespit edilmiştir. Akdeniz’de her kilometrekarede ortalama 18 bin plastik parçası yüzüyor. Carettalar plastik poşetleri denizanası sanıp yutuyor, kuşlar yavrularına plastik taşıyor, balıklar mikroplastiği plankton zannediyor.

Yani, artık “doğal yaşamı” değil, sentetik bir felaketi tüketiyoruz.

Sağlık, Adalet, Gelecek: Her Şey Plastik Altında Eziliyor.

Plastik yalnızca fiziksel bir atık değil; aynı zamanda kimyasal bir tehdittir. İçeriğindeki BPA, ftalat ve ağır metaller, bağışıklık sistemini zayıflatıyor, hormonal dengesizliklere yol açıyor ve üreme sağlığını tehdit ediyor (WHO, 2023).

Bu mesele yalnızca çevresel bir sorun değil; bu, kadın sağlığı meselesi. Bu, çocukların geleceği meselesi. Bu, yaşama hakkı meselesidir.

Üstelik bu kriz, herkesi eşit etkilemiyor. Yoksul mahalleler, kırsal bölgeler ve sanayi çevreleri en büyük bedeli ödüyor. Plastik yalnızca doğayı değil, adaleti de kirletiyor.

Türkiye’nin Önünde Tarihi Bir Dönemeç Var

Geçtiğimiz yıl Meclis’e tek kullanımlık plastiklerin 2 yıl içinde yasaklanması için bir kanun teklifi sundum. Bu teklif, pipetlerden plastik çatal ve bıçaklara kadar uzanıyor. Ancak bu yalnızca bir çevre düzenlemesi değildir; bu, bir insanlık onuru düzenlemesidir.

Dünya bizden önce harekete geçti:

  • AB, 2021’de bu ürünleri yasakladı.
  • Kanada, 2022’de ithalatı durdurdu.
  • Hindistan ve Kenya, sert yasaklar uygulamaya başladı.

Peki Türkiye? Bekleyecek zaman kalmadı. 5–14 Ağustos 2025’de Cenevre’de Birleşmiş Milletler Plastik Anlaşması müzakereleri yapılacak. Bu toplantı, sadece bir diplomatik etkinlik değil; Türkiye’nin samimiyetinin testi olacak.

Bugün Alınan Kararlar, 100 Yıl Sonranın Dünyasını Belirleyecek

Türkiye bu masada yalnızca izleyen değil, yön veren bir ülke olmalıdır.

Tek kullanımlık plastikler yasaklanmalı.

Plastik atık ithalatı durdurulmalı.

Ulusal mevzuat, bilimsel verilere ve uluslararası sorumluluklara dayanmalıdır.

Çünkü bu mesele artık bir politika değil, bir medeniyet tercihidir.

İnsanlık, plastikle başlayan bir çağın sonunda kendi sınavıyla karşı karşıya: Ya çöplüğü yöneteceğiz, ya çöplük bizi yutacak.

reklam

YORUM YAP