

Aralarında AK Parti’nin kurucularından ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ve eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın da bulunduğu 19 kişi, ‘Adalet Çağrısı’ adlı bir metin yayınladı.
Eski bakanlar, akademisyenler ve hukukçuların imzasını taşıyan bu metinde, “Adaletsizlik bir beka sorunudur” ve “Hukukun üstünlüğü yoksa adalet de yoktur” ifadeleri öne çıktı.
Açıklamasını sosyal medya üzerinden paylaşan Hüseyin Çelik, “Demokrasi Platformu’nda yayımladığımız Adalet Çağrısı’nı kamuoyuna arz ediyorum. Saygılarımla” şeklinde belirtti. Çelik, 2001 yılında AK Parti’nin kuruluşuna katkıda bulunmak üzere DYP’den ayrılmış ve partinin programını hazırlayan çekirdek kadro içinde yer almıştı. AK Parti meclis grubu kurulduğunda ise Grup Başkanvekili olmuştu.
Yayımlanan açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
‘Tüm Yöneticileri Hukukun Üstünlüğü İlkesine Uymaya Çağırıyoruz’
Ülkemizde hukuk devletine, eksiksiz bir demokrasiye ulaşmak; herkesin barış içinde, özgür, onurlu ve müreffeh bir yaşam sürmesi için, iktidara, tüm yöneticilere ve hukuk uygulayıcılarına hukukun üstünlüğü ilkesine uymaya ve adaletli olmaya davet ediyoruz.
Mevcut duruma kayıtsız kalmamak, duyarlı her yurttaşın sorumluluğudur. Çağrımız, bu sorumluluğun bir gereğidir. Antik çağın ünlü düşünürlerinden Herakleitos’un dediği gibi “adaletsizliği, bir yangından daha çabuk önlemek gerekir.” Bu nedenle, yöneticileri ve yetkilileri uyarmayı aciliyet gerektiren bir yurttaşlık görevi olarak görüyoruz.
Tüm sorunlarımızın temelinde adaletsizlik yatmaktadır.
Adalet, hukukun üstünlüğü ile, devlet yönetiminin hukuka bağlı olması ve hukuk önünde herkesin eşit olmasına dayalıdır. Hukukun üstünlüğü yoksa adalet de ortadan kalkar. Hukuk, yurttaşların haklarının teminatı ve devletin temelidir. Devlet, meşruiyetini hukuktan alır. Hukukun taraflı ve ayrımcı bir anlayışla uygulanması, devletin temelini zayıflatır; devletin meşruiyeti, halkın devlete güveni, adalet anlayışı ve birlikte yaşama isteği zarar görür. Hukukun ve adaletin olmadığı yerlerde barış ve huzur, barış ve huzurun bulunmadığı yerlerde ise üretim, verimlilik, gelişme ve kalkınma sağlanamaz. Ekonomi düzelmez, demokrasi sağlıklı işleyemez. Çünkü barışın ve bereketin temelinde adalet bulunmaktadır. Bertolt Brecht’in ünlü sözüyle “adalet, halkın ekmeğidir.”
Hukuki öngörülebilirlik ve güvenlik, insan haklarına saygı, her türlü ayrımcı uygulamanın sona ermesi, yolsuzlukların önlenmesi, yönetsel işlemlerin yargı denetimi ve adil yargılama, hukukun üstünlüğünün vazgeçilmez şartlarıdır.
‘Türkiye’de Hukuk Devleti Askıdadır’
Türkiye’de hukuk devleti askıya alınmıştır. Özellikle 2017 Anayasa değişikliğiyle yürütme erki kişiselleşmiş, yasama ve yargı da yürütmenin yönlendirmesi ve kontrolü altına alınmıştır. Demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığı, kuvvetler birliğine dönüşmüştür. Anayasa’nın açık hükümlerine rağmen AYM (Anayasa Mahkemesi) ve AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararlarına sıkça uyulmamaktadır. Yasaların uygulanmasında siyasi tercihler ve keyfiyet hüküm sürmüştür.
‘Kayyum Atamaları ve KHK Gibi Uygulamalar Anayasayı İhlal Etmektedir’
Makul gerekçelerden yoksun tutuklamalar, yargılama sürelerini uzatmak ve uydurma delillerle yeni suçlar icat etmek, gizli tanık kullanılarak suç isnat etmek, mahkeme kararı olmaksızın suçlu ilan edilenlerin mülklerine el koymak, AİHM kararlarını yok saymak, kayyum atamaları ve KHK gibi uygulamalar, anayasayı, uluslararası hukuku ve insan haklarını doğrudan ihlal etmektedir.
Hukukta öngörülebilirliğin zedelenmesi, yasal engeli bulunmayan insanların haksız yere işinden ve geçim kaynaklarından mahrum bırakılması, çalışma hakkının ve mülkiyet güvencesinin ortadan kalkmasına neden olmakta ve giderek bir “korku ortamı” yaratmaktadır. Bu durum, içte toplumun huzur ve refahına, dışta ise ülkemizin prestijine zarar vermektedir.
Adaletsizlik, bir beka sorunudur. Özellikle ceza yasalarının öngörülemez biçimde yorumlanması, gazetecilere, yazarlara, iş insanlarına ve siyasilere yönelik keyfi gözaltı ve tutuklamalar, yargıya güveni ve devlete saygıyı zedelemektedir.
‘Yargının Siyasi Hesaplaşmaya Alet Edilmesi Demokrasinin Sonunu Getirir’
Yargı üyelerinin inançlarını, siyasi görüşlerini ve ideolojik yaklaşımlarını kararlarına yansıtmaları, çözülmesi gereken en önemli bağımlılık ve taraflılık sorunudur. Yargının, siyasi hesaplaşmalara ve keyfiliğe yol açacak uygulamalara alet edilmesi, hukuk devletinin, demokrasinin ve özgürlüklerin sonunu hazırlayacaktır. Hak ve özgürlüklerin evrenselliği gözetildiğinde, hiçbir devlet hak ihlallerini “iç işimiz” savunmasıyla geçiştiremez.
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile “hesap verebilirlik” arasındaki denge sağlanmadan, yargı ile yasama ve yürütme organları arasındaki sorun çözülemez. Bu nedenle, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını güvence altına alacak köklü bir yargı reformu kaçınılmazdır.
Vatandaşların en temel anayasal hakkı olan, her türlü kaygı ve korkudan arındırılmış güvenli bir yaşam sürmeleri sağlamak, devletin varlık nedenidir. Bu açıdan, siyasi hedefler taşıdığı açıkça görülen yargı uygulamalarına son verilmelidir. Devlete yapılacak en büyük kötülük, hukukun işleyişine siyasetin ayrımcı bir şekilde müdahale etmesidir.
‘AYM ve AİHM Kararlarının Objektif Bağlayıcılığı Esastır’
Güncel adaletsizliklerin çözümü için AYM ve AİHM kararlarının objektif bağlayıcılığı sağlanmalıdır. “Gizli tanık”, “iltisak” ve benzeri istismara açık uygulamalarla adil yargı ilkesinin zedelenmesine son verilmelidir.
Ciddi biçimde daraltılan ifade özgürlüğü alanının genişletilmesi, demokratik hukuk devleti olma iddiasının vazgeçilmez gereğidir. İfade özgürlüğünün ve çoğulculuğun birliğimizin pekiştireceği ve çoklukta birliğin gücümüzü artıracağı açıktır.
Devlet güç kullanır. Ancak bu gücün sınırlandırılmadığı ve denetlenmediği yerlerde keyfiyet ve hukuksuzluk hâkim olur. Yargı, bu tür olumsuzluklara karşı insanların son sığınağıdır. Hukukun ve adaletin olmadığı yerde özgürlük yoktur. Özgürlük, yalnızca adalete dayalı bir hukuk sisteminin varlığında korunabilir.
Bu bağlamda ilk adım, kuvvetler ayrılığı ilkesine gerçeklik kazandırmak, devlet organları arasında denge ve denetimi sağlayan bir yönetim biçimine geçmektir.
‘Cezalandırma Amacı Taşıyan Tutuklama ve Adli Kontrol Uygulamalarına Son Verilmelidir’
Temel hak ve özgürlükleri gereksiz yere kısıtlayan idari uygulamalardan vazgeçilmeli; adil yargılama ilkesinin gerekliliklerine tam olarak uyulmalı, kayyum atamalarına ve KHK uygulamalarına son verilmelidir. Anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanan vatandaşlara yönelik orantısız müdahalelerden kaçınılmalıdır. Adalet sağlanmadığı için on binlerce insan mağdur durumdadır. Mağduriyetlerin giderilmesi için cezaevlerindeki koşullar iyileştirilmeli; hasta ve yaşlı tutukluların tahliyesi sağlanmalı; denetimli serbestlik ve şartlı tahliye uygulamalarındaki keyfiyet sona ermelidir; kötü muamele ve işkence iddiaları ciddiyetle araştırılmalıdır.
Keyfi ve hukuksuz uygulamalarla adından söz ettiren, tekel niteliğindeki sulh ceza hakimliği sistemi kaldırılmalı; koruma tedbirlerine karar verme yetkisi genel mahkemelere devredilmelidir. Tutuklama, ceza değil; belirli koşullarda uygulanabilecek bir önlem olarak değerlendirilmelidir. Cezalandırma amacı taşıyan tutuklama ve adli kontrol uygulamalarına son verilmelidir. Kadınlara ve çocuklara karşı işlenen cinsel suçlar, cana ve mala kast eden şiddet suçları ile uyuşturucu ticareti dışındaki tüm suçlar için bir kısmi genel af çıkarılmalıdır. Bireylere karşı suç işlememiş tüm siyasi tutuklu ve hükümlüler derhal serbest bırakılmalıdır.
“Demokratik Hukuk Devleti” ve “evrensel hukuk ilkelerine” bağlılık, yurttaşların esenlik ve güven içinde yaşaması kadar, devletin varlığının ve saygınlığının da temeldir. Bu nedenle herkesi, iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasi tarafları, hukukun üstünlüğü ve adalet ilkesini yüksek tutmaya ve hukuka, adalete bağlı kalmaya davet ediyoruz.
Çağrımızı tüm duyarlı vatandaşların bilgi ve katılımına sunar, kamuoyuna saygıyla iletiriz.
‘Adalet Çağrısı’ Başlıklı Metni İmzalayan İsimler
Hüseyin Çelik – Prof. Dr., Milli Eğitim Eski Bakanı
Haşim Kılıç – Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı
Ertuğrul Günay – Kültür ve Turizm Eski Bakanı, Hukukçu
Bahattin Yücel – Turizm Eski Bakanı, Tarihçi, Turizmci
Ertuğrul Yalçınbayır – Başbakan Eski Yardımcısı, Hukukçu
Figen Çalıkuşu – Avukat, Yazar
Hakan Tartan – Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı, Gazeteci, Yazar
Haluk Özdalga – Ankara Eski Milletvekili, Mühendis, Yazar
Nesrin Nas – İstanbul Eski Milletvekili, İktisatçı
Mehmet Altan – Prof. Dr., İktisatçı
Doğu Ergil – Prof. Dr., Sosyolog
Abdulbaki Erdoğmuş – Diyarbakır Eski Milletvekili, İlahiyatçı
Beyhan Aslan – Denizli Eski Milletvekili, Hukukçu
Müslim Doğan – Kalkınma Eski Bakanı, Mühendis
Sırrı Özbek – İstanbul Eski Milletvekili, Hukukçu, Yazar
Suat Kınıklıoğlu – Çankırı Eski Milletvekili, Uluslararası İlişkiler Uzmanı
Erdal Türkkan – Prof. Dr., İktisatçı, Rekabet Hukuku Uzmanı
Ali Rıza Çoban – Doç. Dr., Hukukçu
Helün Fırat – İşletmeci, Yönetici