

Çayönü Tepesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinin 7 kilometre güneybatısında bulunan bir yerleşim yeridir. Neolitik Dönem’in en eski dönemlerinden biri olarak kabul edilen bu bölge, yaklaşık 12.000 yıl önce yerleşik yaşama geçişin ilk izlerini taşımaktadır. Çayönü, hem Anadolu hem de Yakındoğu ile Levant coğrafyasında Neolitik Dönem kültür tarihine dair önemli bilgiler sunan bir nokta olarak tanınmaktadır.
İlk olarak 1964 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya (Tarih Öncesi Arkeolojisi) kurucularından Prof. Dr. Halet Çambel ve Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert John Braidwood tarafından başlatılan kazı projesi, daha sonra 1987-1992 yılları arasında Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ve 2015-2023 yılları arasında Prof. Dr. Aslı Erim-Özdoğan tarafından yürütülmüştür.
Cumhurbaşkanlığı destekli kazılar kapsamında, Çayönü Tepesi Kazı ve Araştırma Projesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Müzecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Sarıaltun liderliğinde sürdürülmektedir.
Son iki yılda kazılara katılan kadın işçi sayısının 37 kişiden 32’si olması dikkat çekmektedir. Bilimsel ekipte ise 39 kişilik kadrodan 21’i kadınlardan oluşmaktadır.
Doç. Dr. Sarıaltun, Çayönü Tepesi’nin uluslararası düzeyde tanınan bir neolitik yerleşim olduğunu ve kazıların 1964’te başladığını belirtti. Bu kazıların aralıklarla 61 yıldır sürdüğüne işaret eden Sarıaltun, son iki yıldır projelerin kendi başkanlığında devam ettiğini vurguladı.
Sarıaltun, Çayönü’nün M.Ö. 10.000’lerden M.Ö. 6.000’lere kesintisiz yerleşim gören bir alan olduğunu belirterek, “Bu yerleşim, ilgili dönem verilerini katkılı bir şekilde gün yüzüne çıkarıyor. Geleceğe Miras Projesi ile bu çalışma yoğunluğumuzu artırdık. Çayönü’nün bir ören yeri olması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İlk iki yıl bölgedeki tarım işçileri olan kadınlarla çalışmayı tercih ediyoruz, çünkü yerelde istihdam ve aile ekonomisine katkı sağlamak bu projenin temel amaçları arasında. Ayrıca kadınların kültürel mirası koruma ve geleceğe taşıma konusundaki eğiticilik özellikleri de bizim için önemli.” dedi.
“Kadınlar İlk Başta Kazıda Fark Ediyor”
Son iki yılda kadın işçilerin sayısının önceki yıl yüzde 90, bu yıl ise yüzde 87 oranına düştüğünü söyleyen Sarıaltun, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Kadınlarla çalışmanın deneyimlerimiz oldukça olumlu; daha temiz ve düzenli bir çalışma ortamı sağlıyorlar. Daha detaylı verilere ulaşmamıza yardımcı olmuyorlar. Evlerinde pirinçten taş ayıklayan kadınlar, şimdi topraktan buluntu ayıklıyorlar. Sonuç olarak daha fazla verim almaya başladık. Eğitim açısından da önemli bir süreçteyiz. Neden ve ne yaptığımızı sıkça anlatıyoruz. İlk kazmada kadınlar zaten fark ediyor, ‘Burada daha fazla buluntu var’ gibi yorumlarda bulunuyorlar ve adeta arkeolog olmaya başlıyorlar.” ifadelerini kullandı.
“Kadına Vefa Borcumuz Var”
Sarıaltun, çalışma hayatinde önemli bir noktaya dikkat çekerek, “25 yıldır bu alanda çalışıyorum, bu yıl ilk defa işçilerimden ‘Bizi müzeye götürmüyorsun, orada bulduğumuz eserlerin sergilenişini görmek istiyoruz’ şeklinde bir talep geldi. Bu benim üzerimde büyük bir etki bıraktı. Çayönü’nde bulunan en yaşlı birey 64 yaşında bir kadındır. Bu nedenle ona büyük bir vefa borcumuz olduğunu düşünüyorum. Ayrıca kazıların başlatılmasında büyük katkısı olan Halet Çambel, bir kadın arkeologdur ve bu bağlamda Çayönü’nde kadın proverbiyel bir önem taşımaktadır. Bilim heyetinin de önemli bir kısmını kadınlar oluşturuyor, bu noktada birlikte daha güçlü olduğumuza inanıyorum.” dedi.
İşçilerden 51 yaşındaki Suna Pala, artık kazılarda çalıştığını ve işinden mutlu olduğunu ifade ederek, “Tarihi eserleri buluyor ve hocamızla birlikte müzeye götürüyoruz. Çok meraklıyız, ne çıkacak diye düşünüyoruz. Bazen kemikler, dişler, çömlek parçaları veya taşlardan yapılmış baltalar buluyoruz.” şeklinde konuştu.
Keriman Türk ise, “Burada tarihi değerlere ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Boncuk veya çömlek parçaları bulduğumuzda adeta en mutlu insan oluyoruz. Ben burada büyüdüm, geçmişte ailem de burada çalışıyordu.” ifadelerini kullandı.