reklam
reklam
DOLAR39,4044% 0.11
EURO45,6570% 0.24
STERLIN53,5271% 0.19
FRANG48,4982% 0.26
ALTIN4.300,93% 0,38
BITCOIN105.807,19-1.122
reklam

DEM Parti’den Saray’ın O İsmine Bahçeli Hatırlatması! “Saygı Göster”

Yayınlanma Tarihi : Google News
DEM Parti’den Saray’ın O İsmine Bahçeli Hatırlatması! “Saygı Göster”
reklam

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, İmralı süreci konusunda “teknik süreç siyasi malzeme yapılamaz” diyen Saray Danışmanı Mehmet Uçum’a dolaylı bir yanıt verdi.

Sezai Temelli, Uçum’un İmralı Süreci’ne dair “teknik süreç siyasi gündeme malzeme yapılamaz” açıklamasına isim vermeden tepki gösterdi. Temelli, 27 Şubat’ta terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’dan gelen çağrıyı ve 12 Mayıs’ta PKK’nın fesih kararıyla birlikte silah bırakma açıklamasını hatırlatarak, sürecin ilerlemesi için Meclis’in sorumluluk alması gerektiğini ifade etti.

“Bir an önce harekete geçilmeli, Meclis bu meselenin çözümü için bir komisyon kurmalıdır,” dedi.

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu konuda inisiyatif alacağını belirttiğini hatırlatan Temelli, “Bekliyoruz. Yapılması gereken, bir araya gelmek ve bu meselenin çözümüne kendisini adres olarak gösterecek komisyonu hayata geçirmektir” ifadelerini kullandı.

Temelli, teknik süreci siyasetin dışında tutma girişimlerine karşı da çıktı.

“Ayar Vererek Yol Alınmaz” Bahçeli’ye Saygı Göster Çağrısı

“Ayar vererek yol alınmaz,” diyen Sezai Temelli, Meclis Komisyonu’nun MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli‘nin çağrısı olduğunu hatırlattı.

Temelli, Uçum’un bu çağrıya saygı göstermesini istedi. Temelli şu şekilde konuştu:

Bir de tabii meseleleri birbirine karıştırmamamız gerekiyor. Çalışma yapacak olan komisyon kendisini bu konuda yetkinleştirmeli ve etkili bir çalışma ortaya koymalıdır. Yok, anayasa çalışmasıymış, yok başka meseleler… Her şeyi birbirine karıştırıp hareketsiz hale gelmememiz gerekiyor. Evet, anayasa çalışmaları da muhakkak yapılabilir, diğer çalışmalar da yapılabilir ama bu meseleye özgü bir çalışma için Meclis komisyonu olması önemlidir. Bu, siyasetin en önemli sorumluluğudur. Siyaset bu konuda inisiyatif aldığında iki meseleyi birlikte harekete geçirmelidir: Bir, işin teknik boyutu, bir de işin hukuki boyutu. Her iki boyutu da harekete geçiren ve her iki boyutun birlikte hareketini sağlayacak yerden konuya yaklaşmalıdır. Dolayısıyla, sadece teknik boyuta indirgenemez ya da teknik boyutu ihmal edilerek de yürütülemez. Üstüne vazife olmadan sürekli siyasete ayar verenlere şunu söylemek istiyorum: Mesele sadece teknik olsaydı, o zaman siyasete ne hacet vardı? Çağırırdık teknokratları, her meseleyi onlar mühendislik hesabıyla çözerlerdi. Ama hayat öyle bir şey değil. Hayat, siyasetle ilerler ve siyasetin alacağı inisiyatifle yol alır. Dolayısıyla Meclis’e ve parlamenterlere saygı göstermek gerekir. Hatta bu meselede rol almış siyasetçilerin dile getirmiş olduğu şekliyle saygı göstermek gerekir. Ayar vererek, meseleyi teknik meselelere indirgeyerek yol almamız mümkün değil. Mesele siyasette, burada var olacak olan komisyonun yaratacağı konsensüstedir ve tabii ki bir müzakere zemininde atılacak adımlardadır.

Uçum Ne Demişti?

Mehmet Uçum dün (16 Haziran) X hesabından şunları paylaşmıştı:

TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİ DEMOKRATİK SİYASETİN MÜNAKAŞA KONUSU OLAMAZ!

Terörsüz Türkiye hedefi kayıtsız, şartsız ve pazarlıksız bir şekilde yürürlüğe girmiş bir devlet politikasıdır.

İmralı çağrısı ve fesih kararı ile bu hedefin muhatapları isteneni yaptı. Bundan sonraki boyut, fesih kararının sonuçlarının pratikte gerçekleşmesidir.

Silahların teslimi, münfesih terör örgütü mensuplarına ilişkin uygulamalar teknik konudur. Teknik süreç siyasi gündeme malzeme yapılamaz. Teknik uygulamalar üzerinden herhangi bir konuda pazarlık arayışına girilemez. Bu husus demokratik siyaset ortamında konu bile edilmemelidir. Terörsüz Türkiye hedefinin pratik ve teknik konulardaki muhatabı legal aktörler değildir.

Hiç kimse muhatabı olmadığı bir teknik sürecin tarafı gibi davranmamalı, yersiz bir şekilde durumdan vazife çıkarmamalıdır. Terörle bağını reddeden legal siyasetin kendini örgütün yerine koyan mesajlardan kaçınması gerekir.

Silahın, terörün sorumluluğunu üstlenmeden silah adına söz söylenmesi kimsenin kabul edeceği bir durum değildir. Aksi halde anılan legal kesim bundan sonra çok daha ağır bir meşruiyet sorunuyla karşı karşıya kalır.

Terörsüz Türkiye hedefinin son aşaması yürürlüğe konuncaya kadar, ilgili legal siyasetin terör vesayetine karşı çıkmadığı ve terörün tasfiyesi için yeterince çaba göstermediği, terör örgütünün ise varlığının anlamsızlaşması konusunda açık bir muhasebe yapmadığı bir gerçekliktir. Bugünkü Devlet İnisiyatifinin ve devamında Öcalan’ın çağrısının gündeme gelmesinde bunların da etkisi vardır. Dolayısıyla hem münfesih örgütün unsurları hem de legal siyasetin temsilcileri, her fırsatta ifade ettikleri Öcalan’ın nihai karar iradesine ilişkin kabullerinde şüphe oluşturacak yaklaşımlardan kaçınmalıdır.

Öte yandan bazı legal siyasi yapılar üzerindeki terör vesayetinin bittiği İmralı çağrısı ve fesih kararıyla ilan edildi. Buna rağmen kimi unsurlar halen daha terör vesayeti varsayımıyla siyaset yapılmasını teşvik ve tercih ederlerse ciddi yanlışa düşerler. Bu alışkanlıktan uzaklaşılmalıdır. Bağımsız demokratik siyaset yapma imkanına değer verilmeli ve bu imkan etkili kullanılmalıdır.

Terörsüz Türkiye hedefine yönelik fikri provokasyonlara karşı sorumluluk sahibi herkesin teyakkuzda olması gerekir. Yine kullanılan dilde, yapılan açıklamalarda, tercih edilen söylemlerde istismara açık ve çarpıtılacak yaklaşımlardan uzak durulması son derece önemlidir.

Demokratik siyaset yapan herkesin Terörsüz Türkiye hedefine tam destek vermesi ve pratik sonuçların gerçekleşmesi konusunda kararlılık göstermesi tarihsel sorumluluktur. Bugün terör devleti ve soykırımcı İsrail’in bölgeye yönelik artan tehditleri de dikkate alındığında bu tarihsel sorumluluk konusunda tereddüt yaşayanlar büyük hata yaparlar.

Terörsüz Türkiye hedefinin pratik sonuçları tamamlandıktan sonra, demokrasi ve hukuk reformu sürecini çok daha ileri taşıyacak bir döneme girileceği bilinciyle hareket etmek doğru olandır.

Bir diğer önemli konu; Sayın Bahçeli’nin TBMM’de kurulması çağrısı yaptığı Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonunun pratik sonuçlar gerçekleştikten sonra gündeme geleceği bilinmesine rağmen bazılarının bu teklifi teknik süreçlerin bir ön şartı olarak dile getirmesi tam bir çarpıtmadır. Sayın Bahçeli’nin tarihsel önemdeki Komisyon çağrısı ve bu tip yapıcı yaklaşımlar özenle ele alınmalı ve istismar edilmesi önlenmelidir.

Terörsüz Türkiye hedefini takiben Meclis’in ve siyasi partilerin halkla birlikte yeni anayasa çalışmasına odaklanacağı, Türkiye’nin demokratikleşme sürecini yeni anayasa ile tamamlamak için daha somut çalışmalar yapılacağı öngörülmektedir. Bu sorumluluk meşru olanlar dışında hiçbir aktörle paylaşılamaz.

Sonuç olarak Türkiye’nin coğrafi bütünlüğünü, siyasi birliğini, iç ve dış güvenliğini koruyan ve güçlendiren, Cumhuriyetin ilkelerine ve demokratik birikime dayanan, herkesin eksiklik duymadan sahiplendiği yeni bir anayasa için Terörsüz Türkiye’ye geçişle birlikte çok daha uygun koşulların oluşacağı açıktır.

Mehmet Uçum

reklam

YORUM YAP