

Hülya Özmen- Muhalif- Özel
DEM Parti’nin Anayasa ve Adalet Komisyonu üyeleri, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 15 üyesinin seçimine dair Karma Komisyon Raporu’na muhalefet şerhi düşmüştür. Şerh metninde, “Karma Komisyon’daki seçim prosedürü, iktidarın açıkça Anayasa’yı ihlal ederek kendi adaylarını belirlemesine yol açmıştır” ifadesine yer verilmiştir. Gelecek hafta Meclis Genel Kurulu’nda 15 üyeden 5’inin belirleneceği seçimlere dikkat çekilerek, “Aday adaylarının TBMM Genel Kurulu’nda meclis çoğunluğunca belirleneceği düşünüldüğünde, HSK üyelerinin ‘seçilmemiş’ de çoktan ‘belirlenmiş’ olduğu açıktır” denilmiştir.
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Şerhinden bazı bölümler şöyle:
HSK ve Yargı Bağımsızlığı
Hukuk devleti, tüm devlet organlarının hukuk kurallarına bağlı olduğu ve hukukun üstünlüğü prensibi üzerine kurulu bir yönetim biçimini ifade eder. Bu çerçevede, yargı hukuk devletinin vazgeçilmez güvencesidir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, adil yargılanma hakkının yanında kuvvetler ayrılığı ilkesinin temelini oluşturur. Türkiye’de, yargı organının idari yapısı içinde kritik bir rol oynayan Hâkimler ve Savcılar Kurulu, söz konusu ilkelerin ne ölçüde uygulanabileceğini doğrudan etkileyen bir kurumdur.
Anayasa’nın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu ifade etmektedir. Ancak hukuk devletinin sağlanabilmesi yalnızca şeklen Anayasa’ya bu ifadenin eklenmesiyle mümkün değildir; yargının bağımsız bir biçimde işlemesi ve denetim mekanizmalarının etkinliği de gereklidir. HSK, hâkim ve savcıların mesleğe kabulü, atamaları, terfileri, disiplin işlemleri ve görevden alınmaları gibi hayati kararları alarak yargı mensuplarının mesleki kariyerini belirleyen bir yapıdadır.
Bununla birlikte, HSK üyelerinin çoğunluğunun yürütme organı tarafından doğrudan veya dolaylı olarak belirlenmesi, bu kurumun siyasi etkilerden bağımsız hareket etme kapasitesini sorunlu hale getirmektedir. Özellikle 2017 Anayasa değişiklikleri sonrasında Cumhurbaşkanı’nın HSK üyelerinin yarısını atayabilmesi, bu yapıyı yürütme karşısında bağımlı hale getirmiştir.
Yargı bağımsızlığı, hâkimlerin kararlarını yalnızca Anayasa ve kanunlara göre alabilmelerini ifade etmektedir. Bu ilke Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu kararlarında da korunmaktadır. Türkiye’de HSK’nın yapısal bağımsızlığının zayıflamasıyla yargı kararlarına duyulan güven de azalmaktadır.
Son yıllarda, özellikle siyasi davalarda verilen yargı kararlarının siyasi baskılarla şekillendiği, iktidarın görüşleriyle çelişen kararlar veren hâkimlerin görev yerlerinin hızla değiştirilmesi ve AİHM ile AYM’nin önemli kararlarının uygulanmaması HSK’nın tarafsız olmadığını ve yargı mensuplarının siyasi göndermelere boyun eğdiğini göstermektedir.
Venedik Komisyonu, Türkiye’de yargı bağımsızlığına dair 2024 raporunda, HSK’nın yapısının yürütmeye bağımlı olduğunu, liyakat yerine sadakatin ön plana çıktığını belirtmiştir.
HSK Üye Seçim Usulünün Anayasa’ya Aykırılığı
Öncelikle Anayasa, TBMM’nin HSK’ye 7 üye seçmesini öngörürken, bu üyelerin tek tek değil, “kurul olarak” belirlenmesini ifade etmektedir. Önceki dönemde, süresi dolmadan istifa eden veya herhangi bir sebeple görevden ayrılan üyelerin yerine seçilenlerin görev süresinin 4 yıl mı yoksa selefinin kalan süresi mi olacağı konusunda net bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durum, bu üyeliklerin “tam süre” esas alınarak yeniden başlaması gerektiği anlamına gelmez. Zira bu durum, TBMM’nin Anayasa ile belirlenen 7 üyeyi seçme yetkisini fiilen HSK’ya devreder; çünkü hangi üyeliklerin sona erdiği ve hangilerinin devam edeceği kararını Meclis değil, Kurul belirlemektedir. Ayrıca bu yaklaşım, ileride görev süresi dolan üyelerin istifası yoluyla demokratik meşruiyeti tartışmalı bir kurul oluşumuna yol açabilir. Bu nedenle TBMM, 7 üyeyi bir bütün olarak seçmelidir.
Anayasa’nın 159. maddesi, “Komisyon her bir üyelik için üç adayı, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla belirler. Birinci oylamada bu işlemin sonuçlandırılamaması durumunda ikinci oylamada üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu sağlanmalıdır” demektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Komisyon tarafından belirlenen adaylar arasından, her bir üye için ayrı ayrı gizli oyla seçim yapar.
Bu düzenleme, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin azami mutabakatla seçimini sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak 6 Mayıs 2025’te Alt Komisyon’da gerçekleştirilen aday belirleme süreci, oylama usulüne uyulmadan ve Anayasa’nın ruhuna ters olarak blok oylama ile gerçekleştirildiği için Anayasa’nın 159. maddesine aykırı olmuştur. Her bir üyelik için oy pusulalarında 3 adayın belirtilmesi gerekirken, bu, oylamanın uzun süreceği gerekçesiyle blok olarak yapılmıştır.
Ayrıca blok oylamanın ilk turunun ardından hiçbir aday üçte iki oy alamamış ve ikinci turda yalnızca Fuzuli Aydoğdu ile Ömer Faruk Aydıner beşte üç çoğunluğu sağlamıştır. Üçüncü aday adayı için üçüncü tur oylama yapılması istenmiştir. Ancak en çok oyu almış aday adayları Mustafa Yapıcı ve Lütfü Aksoy arasında kura çekilmesi gerekirken Anayasa’ya aykırı şekilde üçüncü tur oylama gerçekleştirilmiştir.
Sonuç
HSK üyelerinin seçimindeki Anayasa’nın 159. maddesinde belirtilen her bir üyelik için ayrı ayrı ve nitelikli çoğunlukla oylama kuralı, seçimlerin blok oy şeklinde yürütülmesi nedeniyle ihlal edilmiştir. Bu durum, yalnızca anayasal hükmün lafzına değil, Anayasa’nın ruhuna, özüne, yani hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yargının siyasi etkilerden arındırılması gerekliliğini belirtmiş olup, HSK seçimlerinin yürütme ve yasama çoğunluğunun iradesiyle belirlenmesi, bu kurulu siyasi denetim altına sokmakta, böylelikle yargı bağımsızlığını ve demokratik meşruiyeti ciddi şekilde zedelemektedir.
Karma Komisyon’daki seçim usulü, iktidarın açıkça Anayasa’yı ihlal ederek kendi adaylarını belirlemesini sağlamıştır. Aday adaylarının TBMM Genel Kurulu’nda meclis çoğunluğunca belirlenmesi düşünüldüğünde HSK üyelerinin “seçilmemiş” de çoktan “belirlenmiş” olduğu açıktır.
Bu sebeple, 6 Mayıs 2025 tarihinde Alt Komisyon’da gerçekleştirilen aday belirleme sürecinin blok oy ve üçüncü tur oylama ile hem lafzen hem de öz olarak Anayasa’ya aykırı olduğunu, ayrıca anayasal uzlaşma yerine siyasi çoğunluğun öncelendiğini belirtmekteyiz. Bu durum, yalnızca yasal değil, aynı zamanda kültürel ve kurumsal anlamda yargı bağımsızlığını besleyen yapıya aykırı bir şekilde iktidara bağımlı bir yargıya hizmet ettiğinden, Komisyon raporunu, belirlenen aday adaylarını ve yapılan tüm işlemleri kabul etmediğimizi ifade ediyor ve muhalefet şerhimizi sunuyoruz.