

Avukat Burak Saldıroğlu, kamuoyunun dikkatini, ana muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olan ve X hesabında paylaşımları engellenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, paylaşımlarını sokaklarda dağıtmasıyla çekmişti.
Saldıroğlu, 92 yaşındaki bir kişinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elini öpmesiyle ilgili yaptığı paylaşımda, “Erdoğan aklı yerinde bir insan olsa utana sıkıla iki büklüm olurdu burada” ifadesini kullandığı gerekçesiyle tutuklanmıştı. Suçlama ise ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ olarak belirtilmişti.
Burak Saldıroğlu’nun avukatları, müvekkillerinin ciddi sağlık sorunları nedeniyle acilen tahliye edilmesi gerektiğini vurgulayan bir başvuru gerçekleştirdi.
Avukatlar Mehmet Can Seyhan, Mehmet Turgay Bilge ve Hasan Yiğithan Erim tarafından yapılan başvuruda, Saldıroğlu’nun 37 gündür tutuklu olduğu ve “yaygın değişken immün yetmezlik sendromu (CVID)” tanısı taşıdığı belirtilerek, bu bağışıklık sistemi hastalığının cezaevi koşullarında hayati bir risk taşıdığı ifade edildi.
‘Hayati Risk Yaratıyor’
Başvuruda, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 6 Şubat 2025 tarihli Sağlık Kurulu Raporu’na atıf yapılarak, avukat Saldıroğlu’nun Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği çerçevesinde askerlikten muaf tutulduğuna dikkat çekildi.
Ayrıca, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 4 Ekim 2023 tarihli raporunda da bağışıklık sistemiyle ilgili ciddi bulgular yer aldığına dikkat çekildi.
Başvuruda şu ifadeler yer aldı:
– “CVID hastalığı; bağışıklık sisteminin bakteri ve virüslere karşı etkin bir savunma geliştirememesiyle karakterizedir. Bu nedenle hastalar enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelir ve sıradan mikroorganizmalar bile hayati tehlike yaratabilir.
– Müvekkilin düzenli olarak immünoglobulin replasman tedavisi alması, steril ve kontrollü ortamlarda yaşaması, enfeksiyondan korunması ve sürekli uzman hekim gözetiminde tutulması hayati önemdedir.
– Ceza infaz kurumları, kalabalık yapısı, sınırlı hijyen imkanları, yetersiz havalandırma ve sağlık hizmetlerine erişimdeki kısıtlar nedeniyle, müvekkilin sağlık durumu ile asla bağdaşmayan ortamlardır.
– Bu koşullarda enfeksiyon riski oldukça yüksek olup, müvekkilin hastalığı hızlı ve geri dönülemez şekilde kötüleşebilir. Basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu bile zatürreye, sepsise ve çoklu organ yetmezliğine yol açabilecek komplikasyonlara neden olabilir.”
‘İlaçlarına Erişemiyor’
Başvuruda, müvekkilin 3 Haziran ile 10 Haziran 2025 tarihlerinde ilaçlarının teslim edilmesi için yaptığı başvurulara rağmen, cezaevi idaresi tarafından ilaçlarına henüz erişemediği kaydedildi.
Avukatlar, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın müvekkilinin ifadesini almak için herhangi bir çağrı yapmadan doğrudan yakalama kararı çıkardığını belirterek, “Müvekkil, her gün duruşmalar ve dosya işlemleri için adliyeye giden, sabit ikametgahlı bir avukattır. Kaçma veya delil karartma ihtimali bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.
Başvuruda, tutukluluğun sadece müvekkili değil, onun hukuki temsilciliğini yürüttüğü birçok kişinin de mağduriyetine yol açtığı vurgulandı. Genç bir avukat olan müvekkilin, mesleğinin başında kendi ofisini kurmuş ve aktif olarak adliyede çalışırken tutuklandığı, bu durumun kariyerinde geri dönülemez bir kırılmaya neden olduğu ifade edildi.
‘HAGB Uygulanabilir’
Başvuruda ayrıca, isnat edilen suçun TCK 299/1 kapsamında bir yıldan başlayan bir ceza öngördüğü, sabıkasız olan müvekkil hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının verilmesinin yüksek ihtimal olduğu belirtildi.
Tutuklama kararının gerekçesinin “soyut ve kalıplaşmış” ifadelere dayandırıldığı ifade edilerek, bunun ölçülülük ilkesine aykırı olduğu kaydedildi.
Avukatlar, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 103 ve 104. maddeleri uyarınca Saldıroğlu’nun acilen tahliyesini ya da adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasını talep etti.