

Dikkat edin, başlıkta geçen ifade bana ait değil; AKP’nin eski ve önemli milletvekillerinden Metin Külünk’e ait.
Çok daha azını ifade ettiğimde başımıza gelenlere baktıkça, “ben demedim O dedi” diyerek eleştirileri Metin Bey’e yönlendiriyorum: Sayın savcılar, RTÜK yetkilileri!!!
Savaşın, bizi de yakmaya yozlaşma yönünde ilerleyişine baktığımda, savaş hakkında yazmak kaçınılmaz hale geliyor. Ancak, bu yorumu daha önce yapmış biri olarak tekrarlamak da pek iç açıcı değil:
“Büyük Ortadoğu Projesinde sona yaklaşılıyor. Suriye düştü. İran ya bölünecek ya da molla rejimi devrilene kadar dövülecek. Ardından sıra Türkiye’ye gelecek..”
Muhtemelen son cümle yüzünden başta RTÜK olmak üzere, Saray’ın DEMİR KUBBESİ hemen devreye girdi. Halkı endişelendiren ve dezenformasyon içeren açıklamalar yapılıyor; böyle olacak-mış!
Unutmayın ki, CUMHUR ortağınız MHP lideri Bahçeli bile bu görüşe tamamen katılıyor.
Diğer konular için halâ bir bahane aramaya gerek yok. Bütün sopaları savurun gitsin.
Ülkenizi, İslam dünyasını ÇÖP haline getirin! “İsrail karşısında diz çökmesini seyredin.”
Bütün bunlar Metin Külünk’ün ifade ettiği görüşler.
Kendisi şöyle diyor:
“2 milyar nüfusa sahip Müslüman kimlikli bir dünya var.
Bu dünyayı yöneten, ‘İslam devleti’ olarak tanımlanan 54 ülke bulunuyor.
Bu ülkeler, yeraltı kaynakları bakımından dünyanın en güçlü potansiyeline sahip.
Ancak sonuç ortada: Küçücük, 9 milyonluk İsrail karşısında bu model adeta çökmüş durumda.
İki yıla yakın süredir devam eden kan, gözyaşı, katliam ve soykırıma rağmen,
İslam dünyasının durumu içler acısı.
Batı dünyasında vicdanlar ayağa kalkmışken,
bizde tepkiler ya cılız ya da tamamen sembolik kalıyor.
Batıda sokaklar, konserler, üniversiteler, sanatçılar, öğrenciler, siyasetçiler birçok alanda bizden çok daha güçlü bir şekilde tepki verirken, İslam dünyası sessiz.
Türkiye kamuoyuna baktığımızda ise tablo daha da düşündürücü:
Sivil toplum örgütleri ise (bazı istisnalar dışında) adeta sinema filmi izler gibi gelişmeleri seyrediyor.”
Metin Bey’in gözleri yakını pek seçemiyor galiba.
“AKP’yi destekleyenler dışında hangi STK, hangi gençlik örgütü sokağa çıksa gaz bombaları ve coplarla karşılanıyor.”
Entelektüel geçinen bazı kimseler, en ılımlı bir şekilde, “SİZE NE OLUYOR” diyerek ümmet dersi vermeye kalkışıyor.
Fakat şunun farkında değiller: Bölgesel ve küresel meseleleri dini argümanlarla, hatta mezhep yaklaşımıyla inceleyenler bu sorunları asla çözemezler.
İran, İsrail, Suudi Arabistan ve hatta şimdi Diyanet fetvalarını yasaların yerine koymaya çalışan Türkiye..
Her biri “Dinci” sıfatını şu ya da bu ölçüde hak etmiyor mu?
2025 yılında Tevrat’tan, Kuran’dan örneklerle savaşmıyor mu?
Hele Netanyahu, kafasında Kipa ile, Ağlama Duvarı’nda poz vererek Rabbini (daha doğrusu ABD’yi)yardıma çağırmıyor mu?
Nitekim Metin Külünk yazısına Kuran’dan örnekle devam ediyor. Çözümü orada buluyor:
“Çözüm var mı?
Elbette var.
İsrail, İsra Suresi’nde belirtilen ilahî uyarıya ve cezaya mutlaka muhatap olacaktır.
Bu kaçınılmazdır.
Ancak bizim görevimiz, İsrail’i bu kadar pervasız ve kontrolsüz hâle getiren akıl, zekâ ve sistemsel stratejiyi doğru okumak, çözümlemek ve buna devrim niteliğinde yeni bir model geliştirmektir.
Nasıl başardılar sorusunu sorup;
Bilimsel, entelektüel ve ekonomik boyutlarıyla bu modeli çözümleyemediğimiz; bu mağlubiyetten nasıl bir galibiyet çıkaracağımızı AKLİ VE ZEKAYI BİLİMSEL ÖZGÜRLÜĞÜ MERKEZE KOYUP sormadığımız ve bu sorulara cevap vererek hızlı adımlar atmadığımız sürece bu gidişat değişmeyecek.
Türkiye’de ise para düzenine, hizmete ve güce teslim olmuş bir siyaset modeliyle; buna paralel bir sivil ve entelektüel hayatla bu sorunu çözmek mümkün görünmüyor.”
Eğer sözü paraya teslim olduklarını alenen sergileyen AKP’li muhafazakarlara ise katılıyorum. Güce teslim olan siyaset modelinden kastı, “TEK ADAM REJİMİNE BİAT” ise zaten arif olanın tarifine gerek yoktur.
Ama yalnızca kadına bakışlarından yola çıkarak bile akıl ve zekayla bağlantılarını sorguladığımız kesim, örneğin Taliban, mollalar vs. ile işbirliği içinde nasıl bir araya gelebilir bilmiyorum!
Kaldı ki, ayağa kalkmaktan kast, Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın bugün önerdiği gibi Gazze İntifadası ise, yangının nasıl büyüyeceğini tahmin edebilirsiniz.
Yeni Şafak demişken, anımsadığım kadarıyla genel yayın yönetmenliği yaptığı 2015 yılında İbrahim Karagül coşmuş, “İran’ın, daha doğrusu Fars emperyal arzularının son noktada tanklarını Kabe’nin kapılarına dayamak istediğine dair hiçbir kuşku kalmamıştır.” diye yazmıştı.
İran tankları Kabe’nin kapılarına dayanacak.. Yıkıp yakacak öyle mi!
Bunu pekala düşünebiliyor ve yazabiliyor İbrahim Bey.
Bugün o ve benzerleri sessizse, emin olun bunun sebebi Erdoğan’ın sıkışmışlığıdır!
İki gündür izliyoruz çünkü.. Erdoğan yine mavi boncuk dağıtımında. Bir yandan İsrail’e kızıyormuş gibi yapıp, diğer yandan İsrail’e istihbarat sağlayan Kürecik Radar Üssü’nü kapatma çağrısına kulak tıkıyor. Bir yandan da İran’a sükunet tavsiye ediyor.
Sonuç mu?
* “AB’de zaten yokuz.. NATO’da dış kapının mandalına dönmüşüz.. Trump’ı seviyoruz ama bir türlü buluşup iki kelam edemiyoruz. Putin ile zaten selam bile alıp vermiyoruz.”
* “Adı 3. Dünya Savaşı mı, kimbilir. Ama zaten isimlere takılmıyoruz. Barış sürecimsi gelişmeleri savaşın alevleri yutuvermiş gibi, artık konuşmuyoruz.”
* “Savaş, terör dalgası gibi sıcak hallerde toplumlar iktidara yönelir.. Erdoğan’ın masasında şimdi, kendisinin kumpas dalgalarını aşmasını beklediği, bu hesaplar raporlar var.”
Elbette ekonomiyi unutmamak lazım. Masada bulunan raporlar arasında kaybolabilir; fakat durum hiç olmadığı kadar kötü durumda. Düşünün, 18-24 yaş aralığında, yani tam da çalışma çağında her üç gençten biri işsiz.
Savaşın etkileri, bu oranı daha da yukarı çıkaracaktır. Dövizin ateşi şimdiden hissedilmeye başlandı. Petrol fiyatları tırmanıyor.
Sadece Türkiye’de değil; aslında, Metin Bey’in andığı İslam Dünyası’nın, birkaç istisna dışında neredeyse tamamında yoksulluk pandemic gibi yayılıyor.
Erdoğan şimdi sorumluluğu, suçu savaşa yükleyecek. Hem bu konuda, hem de siyasi arenada savaştan medet umacak.
Burnumuzun dibinde nükleer sızıntı yaşanmış.. İsrail bombaları 30 km kadar yakınımıza düşmeye başlamış.. Ne gam!
Başkanlığının daha ilk günlerinde Suudi Arabistan’a gidip milyar milyar dolarlık silah satışı için el sıkışan Trump mutlu ya!!
İsrail’e kızsalar da İran’dan nefret edenler gülümsüyor ya!!
Zaten çöp ithalatı konusunda dünyaya örnek ve “haber” olmuşuz.
Metin Bey’in dediklerine mi bu kadar takılacağız!!