reklam
reklam
DOLAR38,7107% -0.16
EURO43,4659% 0.17
STERLIN51,6870% 0.35
FRANG46,2611% 0.46
ALTIN4.008,45% 1,20
BITCOIN104.057,120.854
reklam

Buğra Gökce: Millet bu kamburu sırtından atacak

Yayınlanma Tarihi : Google News
Buğra Gökce: Millet bu kamburu sırtından atacak
reklam

İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökce, İBB operasyonunda gözaltına alınıp tutuklanan isimlerden biri. 23 Mart’tan bu yana Silivri’de ve bilirkişi soruşturmasında tutuklanan Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’tan boşalan koğuşta kalıyor.

23 Nisan’daki depremin hemen ardından, İstanbul’u depreme hazırlayacak eğitimli, donanımlı kadroların tamamının cezaevinde olduğunu konuşulurken Buğra Gökce’ye gönderdiğim soruların yanıtları, cezaevi koşulları nedeniyle bugün elimize ulaştı.

Gökce, kent rantıyla mücadele eden tüm isimlerin tutuklu olmasının -ki bu isimlere ikinci dalga operasyonda İBB İmar Müdürü Ramazan Gülten başta olmak üzere yeni isimler de eklendi- sistematik bir mantıkla kararlaştırıldığını söyledi, “İstanbul’da kent suçlarıyla mücadele eden arkadaşlarımızı tutukluyorlar” dedi.

Gökce, “Bu rejimin milleti fazla hafife aldığını, fazla küçümsediklerini düşünüyorum. Milletin kendilerine gösterdiği teveccühü yanlış anlayıp, ülkenin tapusunu üstlerine yaptıklarını sandılar. Öyle olmadığını görecekler” dedi.

“BİZİM ÇALIŞMALARIMIZLA REJİMİN YALAN PERDESİ ÇÖKTÜ”

–İPA Başkanı iken, İBB’ye dönük operasyonda tutuklandınız. 1 ayı aşkın süredir cezaevindesiniz. Neden tutuklandınız? (İddiaları ve mahkeme gerekçesini değil, sizin bu soruya kendi cevabınızı merak ediyorum)

Çek Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Vaclav Havel’ın bir kitabında belirttiği gibi: “Bu rejim, kendi yalanlarının tutsağıdır. Her şeyi tahrif eder, değiştirir bu rejim. Geçmişi de… Bugünü de… Geleceği de… İstatistikleri de… Bireyler bütün bu yalanlara inanmak zorunda değillerdir. Ancak inanıyormuş gibi yapmak kendi haklarında daha hayırlı olur.”

Otoriter rejimler, hakikat üzerinde tekel kurmak ister ve bunun üzerinden rıza üretir. Bizim çalışmalarımız; rejimin tekeline güçlü bir alternatif oldu ve yalan perdesi çökerken rejim panik halinde bu adımı attı. Tamamen siyasi sebeplerle yürütülen bir operasyonla özgürlüğü gasp edilen insanlarız. Ne anayasaya göre, ne de mevcut kanunlara göre tutuklanmamızı gerektirecek hiçbir sebep yok. Aynı deliller dünyadaki herhangi bir demokrasi mahkemesine sunulsa hepsinde beraat ederiz. Dolayısıyla alnımız ak, başımız dik. Milletimiz de bu durumu görüyor ve büyük bir destek veriyor. Biz de milletimizin özgürlük, adalet ve ekmek mücadelesinde parçası olmaktan gurur duyuyoruz.

“BU DÖNEM SİLİVRİ’DE ÜLKEDEKİ KİRİ PASI TEMİZLEMEKLE GÖREVLİYİZ”

–Cezaevinde günleriniz nasıl geçiyor, neler okuyor, neler yapıyorsunuz? Sağlığınız, moraliniz nasıl?

Günlük rutinlerimi eksiksiz yerine getiriyorum. Temizlik, bulaşık, spor yapmaya çalışıyorum ve en çok okuyor, yazıyorum. Geleceğe dair projeler ve stratejiler geliştirmeye devam ediyorum. Çok fazla kitap okuyorum. Gramsci’den, Livaneli’ye, planlamadan, ekonomiye, hukuktan tarihe kadar aynı anda 3-4 kitap okuyorum. Bir ayda 15’ten fazla kitabı bitirdim bile! Şu anda Lefebvre ve Niyazi Berkes okurum. Bir anekdot: Cuma sabahı Halk TV’de İsmail Küçükkaya’yı izlerken, İsmail bey benim “22 metrekare gökyüzü” başlıklı yazıma değinerek, “Tanırım, vatanı, milleti seven çok parlak bir beyindir” dedi. Çok duygulandım. Koğuşu “paspaslıyordum!” Bu bence çok ironik. Ama Silivri’de topluca paspas yaparak bu ülkedeki kiri temizleyecek insanlarız bence. Bizim görevimiz bu!

“6,2’LİK DEPREM SON UYARIYDI”

–İstanbul yine deprem korkusu yaşadığı günlerden geçiyor. Siz bu depremi Silivri’deki hücrenizde, tam da depremin merkez üssünde yaşadınız. Ne hissettiniz, ne düşündünüz o anda?

Tek kişilik koğuşum yerinden gitti geldi. Çok korkutucuydu. Dışarı çıkmak istiyorsunuz ama çıkacak bir yer yok! Çaresizlik içinde kalıyorsunuz. Televizyondan yıkım olmadığını öğrenene kadar yerinde duramadım. Canım yandı. Dışarıda önemli görevler yapabilecek tüm arkadaşlarımla içerdeyiz. Eğitimli ve donanımlı isimlerin böyle bir ortamda eli-kolu bağlı olması halk için haksızlık. Bu devlet bizleri hizmet edebilmemiz için yetiştirmedi mi? Ne yazık ki bu süreçte özgürlüğümüz bu dört duvar arasında ihtiyaç oldu!

Ailemden gece 11’de haber getirebildi avukatım. İyi olduklarını öğrendim ve rahatladım; ama sevdiklerine ulaşma konusunda çaresizlik tarif edilemez. Yıkımın olmaması şükür ama bu aslında son bir uyarıydı. Yüzde bir ihtimal bile olsa büyük bir deprem olabilir, buna hazırlıklı olmamız şart. İstanbul’u büyük hale getirenlerin hala Kanal İstanbul’u gündemde tutmaya çalışması, şu an için düzeltilmesi gereken tartışmaların yapılması gerektiğini vurguluyor.

“AKP MİLLETLE İNATLAŞIYOR, SEN DEĞİL EGEMEN OLAN BENİM DİYOR”

—Sizlerin tutuklanmasının hemen ardından Kanal İstanbul projesinin hız kazandığı ortaya çıktı. Oysa seçim döneminde Murat Kurum ‘İstanbullunun gündeminde olmayan hiçbir şey bizim de gündemimizde olmayacak’ demişti. Sizin için şaşırtıcı oldu mu projenin hız kazanması?

2019 yılında AKP, Kanal İstanbul projesini yürütmek için eski Başbakan Binali Yıldırım’ı aday gösterdi ama halk hayır dedi ve Ekrem İmamoğlu’nu iş başına getirdi.

Sindiremediler. 4 oy pusulasından 1’inin hileli olduğunu iddia ettiler, seçimleri iptal edip yenilediler. Ama halk 800 binden fazla oy farkıyla Ekrem İmamoğlu’nu daha güçlü bir şekilde iş başına getirdi.

Bundan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni engellemek için her yolu denediler ama başaramadılar.

31 Mart 2024 seçimlerinde, Kanal İstanbul projesinin mimarı olan Murat Kurum’u AKP adayı olarak gösterdi. Sayın Ekrem İmamoğlu da “Ya Kanal Ya İstanbul” diyerek sokağa çıktı. Yine 1 milyondan fazla oy farkı ile seçimleri kazandık.

Yani halkımız Kanal İstanbul projesini 3 kere büyük bir güçle reddetti. Normal koşullarda bu projenin rafa kaldırılması gerekiyordu ama AKP halka saygı duymuyor, kendisini halkın üstünde görüyor. Bu projeyi gündeme getirmeleri beklenen bir durumdu. Üstelik Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nu tutuklayarak, darbe sonrası çok büyük bir kaynak harcadı. Kanal İstanbul’u bir finansman projesi olarak görüyorum. Ancak bu süreçte binlerce şehir plancısı, mühendis ve toplum odaklı düşünen meslek adamı var. Yok öyle yağma!

Onların unuttuğu şey şu ki, millet buna izin vermeyecek. Millet kendisine verilen emaneti kötü kullandıklarını görüyor. Şimdi emaneti hak edene verecek. Kanal İstanbul projesi gerçekleşmeyecek ama süreç içinde halka zararın verilmemesi için gereken adımlar atılmalıdır.

“AKP DİYOR Kİ RANT ÜRETMEMİZE ENGEL OLANLAR HEDEFTEDİR”

—İstanbul’u depreme hazırlayacak isimlerin neredeyse tamamı şu anda cezaevinde. Tayfun Kahraman tutuklandığında İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı’ydı. İstanbul’un sokak sokak deprem haritasını çıkarmıştı. Tayfun Kahraman’dan sonra göreve gelen Gürkan Akgün de tutuklu. Siz şehir planlama uzmanısınız ve buradasınız. İPA’nın sizden önceki başkanı, yine şehir plancısı olan Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan tutuklu. Can Atalay ve uzun süre tutuklu kalan Mücella Yapıcı’yı da sayabiliriz bu grupta. Hepinizin Silivri’de buluşması tesadüf mü?

Burada sistematik bir mantık var. İstanbul’da kent suçlarıyla mücadele eden arkadaşlarımızı tutukluyorlar. Çünkü AKP İstanbul’a bir rant üretim merkezi olarak bakıyor. Erdoğan “İstanbul’a ihanet ettik” derken samimiydi. İstanbul’u betona gömmekle 85 milyar dolar rant sağladılar. Bugün Elon Musk Twitter’ı 44 milyar dolara satın aldı ama bu rakamla İstanbul’da tek bir riskli konut kalmaz.

Aynı yöndeki bir TOKİ raporunda da sadece 76 mega projede 12 milyon 400 bin metrekare fazladan inşaat yapıldığı ortaya konuldu. Kent hakkını koruyan herkes AKP’nin hedefi. Yani AKP diyor ki, kentlere ihanet edip rant üretmemize engel olanlar hedeftir. Biz de diyoruz ki kent hakkını koruyacağız. Milletimiz büyüktür ve kendisine hizmet edenlerin arkasında sapasağlam duruyor.

“MİLLET BU KAMBURU SIRTINDAN ATACAK”

—İstanbul Planlama Ajansı, halkın gerçek sorunlarına odaklandı ve düzenli olarak veriler açıkladı. İstanbullunun gerçek durumunu gözler önüne serdi. Rant haritasından eve giren sebze-meyve miktarına kadar ayrıntılı araştırmalar yaptınız. Bu araştırmaların size anlattığı İstanbul’u tasvir eder misiniz?

Mithat Cemal Kuntay meşhur romanında “Üç İstanbul”dan bahseder. Şimdi ise “İki İstanbul” var. Bir tarafta giderken yoksullaşan, barınma ve gıda krizleriyle mücadele eden insanların İstanbul’u var. Orta sınıf eriyor, konut sahipliği düşüyor, geleceğinden yiyerek bugünü geçirmeye çalışan insanlar var. Bu İstanbul’da çocuklar okula aç gidiyor, emekliler günü tek öğünle geçirmeye çalışıyor. Diğer tarafta ise bir avuç insanın yaşadığı İstanbul var. Bunlar varsıllar ve bunlar sadece rantlarla hayatını sürdürüyorlar. Bu iki grubun çıkarları çatışıyor. Bu durum, artık toplumun sesini yükseltmesi gerektiği anlamına geliyor.

Milletimiz sırtındaki kamburu görüyor ve bu kamburu atacak. Zenginlere daha fazla prim vermeyecek. Umut burada!

“DÜNYA DEMOKRASİ TARİHİNE GEÇECEK GÜNLERDEN GEÇİYORUZ”

—Bu operasyonun ardından sizlere verilen desteğin bu ölçülere varacağını, Türkiye genelinde milyonların sokağa çıkacağını -zira Türkiye’de bunu neredeyse hiç görmedik- bekliyor muydunuz? Sizlere yönelik operasyonun halkta böyle tepki yaratacağını öngörmüş müydünüz?

Milletimizin hür yaşama arzusu asla göz ardı edilmemeli. İstiklal Marşı’nda “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım” diyerek vurgulanan bir millettir. Bu dönemde, gençler, emekliler ve herkesi ayağa kaldıran bu aziz millete teşekkür ederim. Dünya demokrasi tarihine geçecek günlerden geçiyoruz. Otoriter bir rejimi demokratik yöntemlerle değiştirip geleceği inşa eden bir millet nasıl olunur bunu göstereceğiz.

Gelecek güzel günler yakındır. Birlikte çalışarak, hukuk ve adaletin sağlandığı, yoksulun da güldüğü, çocukların aç girmediği bir ülke inşa edebiliriz. Bu eşsiz halk bu güzel ülkeyi daha iyi hak ediyor. İnanıyorum ki başaracağız. Biz kazanacağız. Bu asil halk kazanacak!

reklam

YORUM YAP