reklam
reklam
DOLAR39,5415% 0.16
EURO45,4858% 0.12
STERLIN53,2050% 0.28
FRANG48,3984% 0.09
ALTIN4.298,13% -0,07
BITCOIN104.408,04-1.335
reklam

Beyin Gücü Göçü: Giden Gençler, Kalan Sessizlik

Yayınlanma Tarihi : Google News
Beyin Gücü Göçü: Giden Gençler, Kalan Sessizlik
reklam

Şahin Aybek

Son zamanlarda gözlemlediğim bir gerçek var: Gençler artık gelecek hedeflerini İstanbul, Ankara veya İzmir gibi büyük şehirlerde değil; Berlin, Almanya, Amsterdam, İtalya ve İngiltere gibi Avrupa kentlerinde inşa ediyorlar.

1950’lerdeki “Bir süre çalışıp geri dönerim” diyen ilkokul mezunları yerine, ülkemizin seçkin liselerinden mezun olan nitelikli gençler gidiyor. Bu gençler, “Eğer orada tutunabilirsem geri dönmeyeceğim” diye düşünen bireyler.

Yurt dışına çıkmak, gençler için bir kaçış planı hâline geldi. Bu durum o kadar sıradanlaştı ki, artık “Neden gitmek istiyorsun?” sorusu bile tuhaf geliyor. Gençler artık “Neden burada kalayım?” sorusunu sorup, çoğu zaman ikna edici bir cevap bulamıyorlar.

Çünkü burada kalmanın zorlukları artıyor.

Gençler sadece geçim derdiyle değil, aynı zamanda gelecek inşa edebilecekleri bir zemin arayışı içindeler. Eğitimli, yaratıcı ve çalışkan pek çok genç, burada emeğinin karşılığını bulamayacağını biliyor. Eğer liyakat yerini ilişkiler, özgürlük otosansüre, üretim tüketime terk ettiyse; neden bir genç bu topraklarda kök salsın ki?

Oysaki bir zamanlar bu topraklarda gençlik, ülkenin kaderini şekillendirmişti. 1920’lerde İstanbul Lisesi’nin son sınıfı, cepheye gidip hayatta kalmak için mücadele etti; o yıl mezun veremedi. Çünkü o gençler, idealist bir amaç uğruna can verdiler. Onların hayali özgürlük, adalet ve bağımsızlıktı. Geri dönemediler, ancak bizim dönebilmemiz için bir vatan bıraktılar.

Bugün o yaşlardaki gençler, sessizce vatanlarından ayrılıyorlar. Fiziksel bir mücadele vermeden, valizleriyle kaçıyorlar. Geçmişte vatanı savunmak ölüm demekti; günümüzde ise pek çok genç için hayatta kalmak, başka bir yere gitmek anlamına geliyor.

Ve belki de en acı gerçek şu ki: Ne gidenler gittikleri yerde gerçek bir aidiyet hissedip mutlu olabilecekler, ne de geride kalanlar onların yokluğuna alışabilecekler.

Onlar, köksüz ağaçlar misali farklı iklimlerde yeşermeyi bekleyecekler.

Gidenlerin ardından sessizlik hüküm sürüyor. Üniversitelerin sıraları boş, araştırma merkezleri faaliyetlerini duraklatıyor, kütüphaneler daha az ziyaret ediliyor. Zihni ve yüreği dolu gençlerin yerini umutsuz bir kuşak alıyor; “Zaten hiçbir şey değişmez” düşüncesine sahip gençler.

Bir ülke, gençliğini kaybederse yalnızca bugünü değil, geleceği de yitirir.

Kurtuluş Savaşı’nın gençleri bu ülkeyi var etti. Bugünün gençleri, yok sayıldığı bir ülkeden gitmeyi tercih ediyor. Şairin dediği gibi: Aslında giden değil, kalandır terk eden. Giden de bu yüzden gitmiştir zaten.

Şimdi sormak gerekiyor:

Bu gençlere “kal” demek için elimizde ne kaldı?

Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

reklam

YORUM YAP