reklam
reklam
DOLAR39,2860% 0
EURO44,7841% -0.54
STERLIN53,1658% -0.45
FRANG47,7932% 0.01
ALTIN4.177,00% 0,00
BITCOIN106.289,970.468
reklam

Ayşe Barım ve PKK’lı Avni Özgürel

Yayınlanma Tarihi : Google News
Ayşe Barım ve PKK’lı Avni Özgürel
reklam

Günümüzde daha çok gündeme gelen Ayşe Barım’ın adını yazmış olsam da, yazının esas kahramanı Avni Özgürel’dir; zira Barım’ın dosyasında “silahlı terör örgütü kurma, yönetme” gibi ağır iddialar yer alıyor.
Ayşe Barım’ı tanımıyorum, ama Avni’yi iyi tanırım. Kendisi, eşi Ayfer ve kızlarıyla birlikte tanıdığım en güzel ailelerden birine sahip. İyi bir insan.
Tek eleştirip söylediğim şey, sağcı olmasıdır!!
*. *. *
Tarih Mayıs 2012.
CNN Türk’te Medya Mahallesi programını yapıyordum. Gündemi takip ederken, bir yandan da konuklarla irtibat halindeydim.
Mayıs ayının sonuna doğru beni hiç kırmayan Avni’yi aradım.
“Gelirim ama haftaya. Çünkü Kuzey Irak’tayım” yanıtını verdi.
Gazetecilerin “neden” diye sorması gereksizdi; ben de sormadım.
Kim bilir, etkileyici bir kitabı veya araştırması ya da belgeseli için gitmiştir kapan. Telefon konuşmamız hafta sonuna denk gelmişti.
Sonraki hafta, pazartesi günü için randevulaştık. Ancak hafta sonunda beni aradı..
“Kusura bakma, pazartesi Ankara’da olmam gerekiyor. Salı geleyim” dedi.
Ne ben bir şey sordum ne de o bir açıklama yaptı..
Ve böylece…

*. *. *

Arşivime bakınca anımsıyorum: 30 Mayıs 2012’de programda buluştuk.
Günü kapatırken, Kuzey Irak’ta ne yaptığını sordum.
Küt diye “Kandil’e gittim” deyince!
Hani bir gazeteci olarak “hazır buradayken Kandil’e bir uğrayayım” diyemezsiniz; önceden planlanmış bir randevu olmalıydı. Nitekim PKK’lıların sıkı kontrolü altında çıkıp Karayılan ile görüşmüştü.
Olan bitenler hakkında hiçbir bilgim olmadığından konuyu nasıl derinleştirebileceğimi kestiremiyordum. Bu yüzden, dikkatlice sordum:
“Kuzey Irak’tan sonra Ankara’ya gittiğini biliyorum. Nereye gittin, ne anlattın diye sormayacağım ama en azından devlet kurumları olup olmadığını söyleyebilir misin?”
Avni beni şaşırtmaya devam etti.
“Sakınca yok.. Anlatayım: Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa, MİT Müsteşarlığına gittim. Kandil izlenimlerimi anlattım.”
O an CNN Türk Haber Merkezi’nde bir karmaşa yaşanmış: “Ne anlatıyor bu Avni.
Ayşenur ne yapıyor..”
O gün önemli bir şey yaptığımın farkında değildim.
Daha sonra hem Avni ile konuşarak hem de bazı ipuçlarını takip ederek durumu anladım.
Aslında işaretler neredeyse bir yıl önce verilmişti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Yakında çok güzel şeyler olacak” diyerek bir imada bulundu; Milliyet’te küçük bir haber olarak yer aldı:
“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Derneği (Ekopolitik) Danışmanı Prof. Dr. Vamık Volkan ve beraberindeki heyeti Tarabya Köşkü’nde kabul etti. Görüşme basına kapalı olarak gerçekleşti. Çeşitli alanlarda uzman isimlerin katıldığı bu toplantıda, Kürt meselesi hakkında çok sayıda araştırma yapmış isimler de yer aldı.”

Aslında Vamık Volkan isminin dikkate alınması lazımdı. Ama bunu yapamamıştık!
Çünkü kritik bir kişi. ’90’larda, Oslo’da FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) ile İsrail arasındaki barış görüşmelerini Beyaz Saray adına takip etmiş ve müdahale etmiş bir isimdi. Hatta tarafların oturumu için düzeni bile o belirlemişti.
Nihayetinde önemli mesafe kaydetmiş ve Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmişti.
Ne yazık ki barış süreci, İsrail Başbakanı Rabin’in suikasta uğramasıyla sona erdi.

*. *. *
Gül’ün kabul ettiği ekip işte böyle oluşmuştu.. Psiko-politik kavramıyla bilinen Vamık Volkan başkanlık ediyordu.
Avni’ye de bu toplantılardan birinde, Kandil’e gidip PKK yöneticileriyle temasa geçme görevi verilmişti.
Elbette o günlerde Aysel Tuğluk’un da belirttiği gibi “DEVLET ADINA”..
Fakat bu girişim, devlet içindeki “güç çatışmasına” dönüşmüştü.
Süreç içinde anlaşıldı ki, Erdoğan, Gül’ün bu kadar önemli bir konuda öne çıkmasını hoş karşılamamıştı.
Sonraki gelişmeler de bunu teyit etti.
Prof. Volkan neredeyse silindi.. Onun ekibindeki bazı isimler yerlerini “AKİL İNSANLAR” adı altında Orhan Gencebay, Hülya Koçyiğit, Abdurrahman Dilipak gibi isimlere bıraktı!
Sonrasını biliyoruz.
Hazırlıksız bir şekilde “Top benim, ben oynayacağım” düşüncesiyle çıkılan yolda birçok sorun yaşandı.

Aradan yıllar geçti.. Çözüm sürecinin yerini çatışmalar aldı..
Bir süre sonra Bahçeli “güzel şeyler göreceğiz” dedi. Öcalan’ın fotoğrafıyla “son halini” gördük.
Ve..
Kendi adıma, gülmekle ağlamak arasında gidip geldiğim haberi okudum.
Ayşe Barım hakkındaki ağır iddialar arasında Avni Özgürel’in adı da anılmıştı. “Kurduğu örgüte üye olmak” gibi ilginç bir suçlama ile….

Bir yandan yeni bir sürecin yaşandığı izlenimi oluşturmak, diğer yandan “Hayatım boyunca MHP’ye oy verdim” diyen Avni Özgürel’e PKK’lı damgası vurup Ayşe Barım dosyasının içine yerleştirmek..
Bu, başta İMAMOĞLU olmak üzere diğer dosyalar hakkında da fikir veriyor.
Gazetecilerin peşine düştüğü, kısa sürede yalanları deşifre ettiği içi boş dosyalar gibi “sayfa sayısı artsın, ne bulursanız atın içine” denilen bir karışım.
Peki boş olması sonucu etkiler mi? Belki ileride.. Ama şimdi “TÜRKİYE’NİN KAYYUMU” ne derse o!
Nitekim, bu sayfadaki haberde göreceksiniz. Fatih Altaylı’nın Ayşe Barım ile ilgili bir iddiası mevcut. Dünkü programında şöyle dedi:
“Ayşe Barım’ı da yakından tanıyan, aynı zamanda da AKP’ye, hatta Beştepe’ye yakın bir isim, Beştepe’de tanıdığı birini arıyor. Ve diyor ki: Bizim çok yakın tanıdığımız, hiç bu işlerle bir alakası olmayan birisiyle ilgili bir ricam olacaktı diyor. Karşısındaki muhatap diyor ki: Ayşe Barım’sa, hiç açma o konuyu. Bu konuda sana kimse yardım edemez, Ayşe Barım’a da kimse yardım edemez.”
Başta Osman Kavala olmak üzere, bu durumu birçok örnekte gördük.
Delil olmasına gerek yok.
Gizli tanık bulmak zorunda da değilsiniz.
“İpi çekilecek… Çek.”

*. *. *

Dedim ya, Ayşe Barım’ı hiç tanımıyorum.
Ama onu tanıyanlardan biri olan Fatih Altaylı, dünkü programında Gezi sürecinde yaşananları anlatırken öyle bir profil çizdi ki, bu durum insanların utanma cezası almasını sağlar.

*. *. *
Ayşe Barım: Gezici.
Avni Özgürel: PKK’lı.
Biz gazeteciler elimizden geldiği kadar tarihe ışık tutmaya çalışıyoruz.
Ya, o tarihin içinde yer alanlar..
Mesela Abdullah Gül.
Hiç mi inisiyatif almadan, sorumluluğunu yerine getirmeden bu dünyadan çekip gidecek?
O ve diğer tanıklar; başlarını secdeye koyduğunda hiç mi utanç duymayacaklar?
Kendi adıma, Gül’ün açıklamalarını bekliyorum.
Tabii eğer o günleri hatırlayabiliyorsa!!!!

reklam

YORUM YAP