

Devrimci İşçiler Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Tüm Mimar-Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nı kutlamak amacıyla Kadıköy İskelesi’nde bir araya gelerek ortak bir manifesto duyurdu.
Ayrıca CHP, DEM Parti, TİP, Türkiye Komünist Partisi (TKP), Emek Partisi (EMEP) ve SOL Parti gibi siyasi partilerin temsilcileri de etkinlikte yer aldı.
Kutlamalar sırasında Filistin’e destek vermek amacıyla Filistin bayrağı açıldı ve “Nehirden denize özgür Filistin” sloganları atıldı.
Etkinlikte Ruhi Su Dostlar Korosu ve piyanist Dengin Ceyhan sahne alarak birçok şarkı seslendirdi.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz ve TTB Genel Başkanı Alpay Azap, kutlamalar çerçevesinde oluşturulan platformda yerlerini aldı. Bu dört meslek örgütü ve diğer katılımcılar, “gelecek hedeflerini tanımlayan ve mücadele hattını belirleyen” manifestoyu okudu.
“TÜM RENKLERİMİZLE TÜRKİYE’YİZ”
Manifestoda, “Biz bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenleriz. Biz, işçiler, kamu emekçileri, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, hekimler, emekliler, gençler, kadınlar” ifadeleriyle vurgulandı:
– Bugün ülkenin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında buluştuk. İl il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, sokak sokak, 1 Mayıs meydanlarına aktık. Kendini bu ülkenin sahibi sananlara, halkın büyük bir güç olduğunu bir kez daha gösterdik. Biz, tüm renklerimiz ve farklılıklarımızla Türkiye’yiz.
– Bugün, 1 Mayıs meydanlarında, başka bir yaşamın, farklı bir Türkiye’nin müjdesini vermek için bir aradayız. Bugün 1 Mayıs alanlarından yine bir kez daha tanık oluyoruz ki ülkemizde yepyeni bir güneş doğuyor. Mutlu bir hayat filizleniyor. 1 Mayıs alanlarından bir kez daha duyuruyoruz ki zorbaların değil; işçilerin, emekçilerin, halkın egemen olduğu bir ülke mümkün.
“86 MİLYONU İNSANCA YAŞATMAK MÜMKÜN”
– Ürettiğimiz değeri adaletli bir şekilde paylaştığımız, asgari ücrete ve zorla yaşamaya mahkum kalmadığımız bir hayat mümkün. Demokratik haklarımızı kullanabildiğimiz, sendikalı olabildiğimiz ve grevlerin yasaklanmadığı bir ülke mümkün.
– Çalışırken ölmediğimiz, sağlığımızı kaybetmediğimiz, tükenmediğimiz, tacize, şiddete, ayrımcılığa uğramadığımız, 8 saat insanca çalışıp 8 saat insanca dinlenip 8 saat insanca yaşadığımız bir yaşam mümkün. Uzun yıllar çalıştıktan sonra emekli olabildiğimiz, emeklilik hakkımızın yok edilmediği, emeklilik sonrası çalışmak zorunda kalmadığımız, emeklisini insanca yaşatan bir ülke mümkün.
– Sokaklarda, iş yerlerinde, şiddetin ve tacizin olmadığı, kadınların güvencesiz ve esnek çalışmaya zorlanmadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; İstanbul Sözleşmesi’nin uygulandığı, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) 190 sayılı Sözleşmesi’nin onaylandığı bir yaşam mümkün. Ülke kaynaklarının sermaye için, rantçılar için, savaş için değil; 86 milyonu insanca yaşatmak için kullanıldığı bir ülke mümkün.
– Kimsenin ikinci sınıf vatandaş olmadığı; dilimize, inancımıza, kimliğimize, kökenimize bakılmadan, tüm renklerimizle eşit yurttaşlar olduğumuz; özgürce siyaset yapabildiğimiz ve örgütlenebildiğimiz bir hayat mümkün. Çocuklarımızın okula aç gitmediği, öğretmenlerin bir gecede sürgün edilmediği, diplomaların keyfi bir şekilde iptal edilmediği bir ülke mümkün.
“HALKIN SÖZ SAHİBİ OLDUĞU DÜZEN MÜMKÜN”
– Yıllarca çalışıp en zorlu sınavları aşarak mülakat adı verilen tek adama sadakat testine maruz kalmadığımız, KHK ile bir sabah işsiz kalmadığımız, çalışma hakkımız ve kazanılmış haklarımızın güvence altına alındığı bir hayat mümkün. Gazetecilerin, sendikacıların, sanatçıların, akademisyenlerin, belediye başkanlarının, muhalif siyasetçilerin ve gençlerin hapsedilmediği, özgür bir Türkiye mümkün.
– Büyük bölümü deprem riski taşıyan bir ülkede, felakete çaresizce beklemediğimiz; rantı değil, doğayı ve yaşamı inşa etmeyi hedefleyen bir ülke mümkün. Herkesin başını sokabileceği, depreme dayanıklı ve insana saygılı güvenli şehirlerde yaşadığı bir Türkiye mümkün.
– Bebeklerin sağlığının para hırsına kurban edilmediği, boğmaca ve kızamık gibi hastalıklardan çocukların ölmediği; insanları hastalıklardan koruyan ve hastalandıklarında kolayca ulaşabildikleri nitelikli bir sağlık sistemi mümkün. Tek bir kişinin değil; kayyumcuların değil; halkın söz ve karar sahibi olduğu bir düzen mümkün. Gerçek bir demokrasi mümkün.
“YETER Kİ BİRLİK OLALIM”
– Bugün Türkiye’nin dört bir yanındaki yüzlerce 1 Mayıs alanında aynı anda hep birlikte ilan ediyoruz: Emeğin, demokrasinin, adaletin, barışın, eşitliğin, laikliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin egemen olduğu bir düzeni inşa edeceğiz. Yeter ki birlik olalım, yeter ki mücadele edelim, kurtuluş için hep beraber olalım.
– 2025 yılında 1 Mayıs meydanlarında milyonlarca kişi, ülkenin geleceği için söz veriyor. Yarından tezi yok bu meydanlar ayrılmaz. Nerede yaşıyorsak, çalışıyorsak, mücadele ediyorsak orada örgütleneceğiz. Örgütlenerek kazanacağız. Birleşe birleşe kazanacağız. Biz kazandığımızda demokrasi, adalet, barış, kardeşlik ve emek kazanacak. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.