Altın Fiyatlarındaki Ralli Yılın İkinci Yarısında Devam Edecek mi?

Altının ons fiyatı, yılın ilk yarısında ABD'nin tarifeleriyle ilgili endişeler, jeopolitik riskler, merkez bankası alımları ve doların zayıflaması gibi faktörlerin etkisiyle rekor seviyelere ulaştı. Ancak ikinci yarıda, küresel risklerin azalacağına dair beklentiler doğrultusunda fiyatların dengeleneceği öngörülüyor.

Piyasalar, bu yılın başında küresel enflasyon ve resesyon arasında sıkışmışken, merkez bankalarının para politikalarını gevşetmeye başlayacağına dair beklentilerle hareket etti. Bu dönemde artan küresel belirsizlikler, yatırımcıların güvenli liman arayışını tetikleyerek altın talebini artırdı.

Özellikle ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 Ocak'ta göreve başlamasıyla “tarife” konuları gündemi meşgul etmeye başladı. ABD'nin ticaret ilişkileri yürüttüğü ülkelerle yaşadığı sorunlar, risk algısını artırırken devreye alınan tarifelerin enflasyona yönelik baskıları çoğaltacağı değerlendirildi. Bu durum, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) politika alanını daralttı.

Diğer yandan, ABD'nin büyüyen bütçe açığına yönelik endişelerin de altın fiyatlarına yukarı yönlü destek sağladığı düşünüldü.

Jeopolitik açıdan ise, İsrail ordusunun 19 Ocak'ta yürürlüğe giren ateşkesi bozarak 18 Mart'ta Gazze Şeridi'ne yine bir saldırı başlatması ve Trump ile Putin arasındaki Ukrayna savaşıyla ilgili belirsizlik, altının güvenli bir seçenek olarak talep görmesine yardımcı oldu.

Artan risk algısının devam etmesi, merkez bankalarını altın alımı yapmaya yönlendirdi. Merkez bankalarının jeopolitik ve ekonomik risklere karşı korunmak ve portföylerini çeşitlendirmek amacıyla altın arzı yükseldi. Büyük merkez bankalarının genellikle yüksek miktarda ABD tahvili bulundurması bir kenara, yılın ilk yarısında birçok bankanın portföylerini altına kaydırdığı gözlemlendi.

Rekor fiyatlara rağmen, Çin'den gelen fiziki altın talebinin de güçlü kalması dikkat çekti. İsrail ile İran arasındaki artan çatışmalar, yatırımcıları güvenli liman varlıklarına yöneltirken altın fiyatlarını destekledi.

Ayrıca, 2024 yılını 108,5 seviyesinde tamamlayan dolar endeksi, yılın ilk yarısında 96,7’ye geriledi. Bu zayıflık, altının ons fiyatının yükselmesine katkı sağladı.

ABD Başkanı Trump'ın Fed Başkanlığı için yeni bir ismi eylül ya da ekim gibi açıklayacağına dair haberler de Fed'in bağımsızlığına yönelik endişeleri artırarak altına olan talebi yükseltti.

Dünya Altın Konseyi verilerine göre, fiziksel altınla desteklenen borsa yatırım fonlarına (ETF'ler) yılın ilk yarısında, 2020'den bu yana en yüksek yatırımcı girişi yaşandı.

Konseyin gerçekleştirdiği ankete katılanların yüzde 95'i altın rezervlerinin artacağını öngörürken, dolar rezervlerinin ise azalacağını düşünmektedir.

Altının ONs'u İlk Yarıda Yüzde 25,9 Yükseldi

Bu gelişmelerle altının ons fiyatı, yılın ilk yarısında yüzde 26 artışla 3 bin 303 dolara kadar yükseldi. Mart ayında kaydedilen yüzde 9,3'lük aylık artış, bu dönemdeki en dikkat çekici yükseliş oldu. Ticaret savaşlarına dair belirsizlikler ve Fed ile ABD hükümeti arasındaki politika uyumsuzluğuyla, altının ons fiyatı nisan ayında 3 bin 499,99 doları test etti.

Devam eden süreçte, ABD'nin tarifeler konusunda müzakereci bir tutum sergilemesi, risk algısının bir miktar azalmasına katkı sağladı.

Ahlatcı Portföy Genel Müdürü Tonguç Erbaş, bu yılın ikinci yarısında tarife belirsizlikleri ve jeopolitik gerilimlerin azalacağına dair beklentilerle altının ons fiyatının bu yıl sonuna kadar ani bir gelişme olmazsa 3 bin 700 doları aşmayacağını öngördü.

2024'ün sonunda, altının ons fiyatının 3 bin 300 ile 3 bin 500 dolar arasında olabileceğini tahmin eden Erbaş, “Bu aralığa çok yaklaşmış durumdayız ve senaryo biraz bu yönde şekilleniyor. Yılın ikinci yarısının altın yılı olmayacağını düşünüyorum.” dedi.

Erbaş, ons altın fiyatının yılın geri kalan kısmında 3 bin doların altına düşmeyeceğini belirtirken, “2 bin 500 ya da 2 bin 700 doları beklemiyorum. Bugünden düşer mi? Çok emin değilim çünkü yabancı kurumlar sürekli revizeler yapıyor. 3 bin ile 3 bin 400 arasında önümüzdeki 6 ayı geçireceğimizi düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

ABD yönetiminin son dönem politikalarının küresel piyasalarda dolara yönelik bir değer kaybı stratejisi içerdiğini vurgulayan Erbaş, Trump'ın attığı adımların doları zayıflattığını ifade etti.

Erbaş, dolardaki zayıflamaya dikkat çekerek, “Dolar, son 50 yılda ilk yarıda en hızlı değer kaybını yaşadı. Tarife konularında orta yol bulmak için bir anlaşmanın yapılabileceğini düşünüyorum ve aynı zamanda jeopolitik risklerin azaltılması konusunda orta vadeli bir plan olduğunu sanıyorum.” dedi.