reklam
reklam
DOLAR39,8868% 0.1
EURO47,0330% 0.35
STERLIN54,6423% 0.11
FRANG50,1784% 0.13
ALTIN4.274,62% 0,36
BITCOIN107.473,99-2.136
reklam

Kartalkaya Davası 7 Temmuz'da: Kolektif Bir Kötülük

Yayınlanma Tarihi : Google News
Kartalkaya Davası 7 Temmuz'da: Kolektif Bir Kötülük
reklam

Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Oteli’nde 21 Ocak’ta yaşanan yangın faciasında 78 kişi hayatını kaybetmiş, 133 kişi de yaralanmıştı. Davanın ilk duruşması Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 7 Temmuz’da gerçekleştirilecek. Aralarında otel sahipleri ve belediye yetkililerinin bulunduğu 32 sanıklı davaya yönelik olarak İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, dava avukatları ve kayıp yakınları ile basın toplantısı düzenledi.

'Oteller Zincirine Sahip Patron'

İstanbul Barosu’nda düzenlenen toplantıda konuşan Kaboğlu, sorumluların hesap vermesi gerektiğinin altını çizerek şunları kaydetti:

“Türkiye’nin en büyük depremlerinin yaşandığı dönemin 35’inci günüydü ve seçimler 35 gün öne alındı. O dönemde Sayın Cumhurbaşkanı, 22 Mart 2023 günü ‘Bütün bakanlar vekil olacak, seçime girecek, milletvekili seçilecek Cumhurbaşkanı Yardımcısı dahil’ dedi ve çoğu bakan milletvekili oldu. Ancak iki bakan kabinede kaldı. Bunlardan biri Turizm Bakanı’dır. O, oteller zincirine sahip büyük bir patron. Bu dava, adil bir biçimde yürütülmelidir.

Ailelerin acıları ve büyük patronların arkasındaki devlet desteği arasında bir dengesizlik var. Bu durumu bilmek, davanın seyrinde yaşanabilecek engelleri ortaya koymak açısından önemlidir. Bugün Meclis’te tartışılan yasalara baktığımızda, ormanların ve madenlerin talan edilmesinde kullanılan kavramlar, aslında gelecek kuşakların haklarını etkileyen düzenlemeleri doğuruyor. Bunlar büyük bir bilgi kirliliği altında yürütülmektedir.

'Yaşam Hakkı Devlet Yükümlülüğünde'

Yasama organında, sanki yabancılara satılan kaynaklarımız için halkın önünde yasal düzenlemeler yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu davanın yürütülmesi, hukukun gerektirdiği biçimde olmalıdır. Anayasa’nın 17. maddesi gereği, yaşam hakkı güvencesi, hukuk devletinin yükümlülüğü altındadır. Demek ki devlet görevlileri bu yükümlülükleri yerine getirmemiştir ve şu an sorumluluktan kaçmaya çalışmaktadırlar. Buna asla müsaade edilmemelidir. Acılarımızı paylaşıyor, avukat arkadaşlara kolaylıklar diliyoruz. İstanbul Barosu olarak bu davanın her aşamasında gözetimimizi sürdüreceğiz ve hukuki destek sağlayacağız.”

'Yetkimiz Var Ama Sorumlu Değiliz'

Dava avukatı Onur Fırat Kaynun, denetim mekanizmasındaki kamu görevlilerinin yargılama süreçlerinden kaçırılma endişelerinin gerçek olduğunu belirtti.

Kaynun, şöyle devam etti:

“Olay yerinde, bedenler daha soğumamışken İçişleri Bakanı gelip ‘10 gün içinde bütün sorumluları bulacağız’ demişti. Ancak aradan 6 ay geçti. Geçen hafta, müşteki mağdur vekilleri olarak Kültür Bakanlığı’ndan soruşturma izni verilmediğine dair 40 sayfalık bir karar aldık. “Denetleme, yangın tatbikatı yapma ve yeterlilik kontrolü yetkimiz var ama bu durum bizi sorumlu yapmaz” deniyor. Bu durum, kamu görevlilerinin ceza yargılamalarından kaçırılmasına zemin hazırlıyor. Bu olay tek bir sorumsuzluğun değil, kolektif bir kötülüğün sonucudur. Denetleme mekanizması ile sermayenin iş birliği, Bolu Belediye Başkanlığı, Bolu İl Özel İdaresi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı gibi kurumların eksiklikleri ve ihmalleriyle skandal bir durum yaratmaktadır. Bu kolektif ihmal nedeniyle vatandaşlarımızı kaybettik; hayatta kalanlar ise birer yaşayan ölü durumundadır.”

reklam

YORUM YAP