reklam
reklam
DOLAR39,8857% 0.28
EURO46,7526% 0.09
STERLIN54,7958% -0.13
FRANG49,9696% 0.53
ALTIN4.207,09% -1,15
BITCOIN106.980,01-0.402
reklam

Marmara'da Müsilaj Sorunu: Zaman Daralıyor

Yayınlanma Tarihi : Google News
Marmara'da Müsilaj Sorunu: Zaman Daralıyor
reklam

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Marmara Denizi'nde gerçekleştirdiği kapsamlı izleme çalışmaları ile deniz suyu kalitesi ve kirlilik yüklerini 2014 yılından beri düzenli olarak takip etmektedir.

TÜBİTAK MAM işbirliğiyle yürütülen projede, 150 noktadan alınan örneklerle müsilaj dahil olmak üzere birçok çevresel sorun değerlendirilmektedir.

Olgun, TÜBİTAK MAM ile birlikte yürüttükleri “Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme Programı” çerçevesinde Türkiye'nin tüm denizlerinde 428 noktayı mevsimsel olarak izlediklerini ve Marmara Denizi'nde yılda 3, diğer denizlerde ise yılda 2 kez bu çalışmaların gerçekleştirildiğini bildirdi. Bu çalışmalarda, deniz suyu yüzeyinde, su kolonunda, deniz tabanında ve biyota matrikslerinde 8 bileşenden oluşan izleme parametreleri takip edilmektedir.

Olgun, fizikokimyasal parametreler, su altı gürültüsü, biyoçeşitlilik ve kirlilik göstergesi olan organik ve inorganik kirleticilerden oluşan 48 kirleticinin düzenli olarak raporlandığını kaydetti.

Ulaştıkları analiz sonuçları doğrultusunda belirledikleri su yönetim birimlerinden ekolojik kalite durum raporlarını çıkardıklarını ifade eden Olgun, “Bu analizler ile kritik noktalar belirlenmekte ve kirletici kaynaklara karşı önlemler almaya çalışıyoruz.” dedi.

Marmara Denizi'ndeki izleme çalışmalarına ek olarak, Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) kapsamında 2 kez daha çalışma düzenlendiğini kaydetti.

Ülke nüfusunun %30'unun Marmara Bölgesi'nde yaşadığını belirten Olgun, bu durumun ciddi oranda insan faaliyetlerinden kaynaklanan kirlilik yükü yarattığını vurguladı. MARMOD kapsamında oluşturulan dijital modelleme ile 2021 yılındaki müsilaj ile etkili mücadele sağlandığını anlattı.

Marmara Denizi'nde müsilaj sonrası uygulamaya konulan 22 maddelik eylem planını hatırlatan Olgun, atık su arıtma tesislerinin izleme sınırının 1000 metreküpe indirildiğini, İzmit Körfezi'nde 3,8 milyon metreküplük dip çamuru temizliğine başlandığını ve azot-fosfor yükünü azaltmak üzere yenilikçi yöntemlerin devreye alındığını belirtti.

Bu doğrultuda “fitoremediasyon” adı verilen yöntemle Susurluk Havzası'ndaki Çapraz Çayı'na yaklaşık 1000 yüzer ada yerleştirdiklerini belirten Olgun, nehirlerden taşınan azot ve fosfor yükünün Marmara Denizi'ne ulaşmasının engellenmeye çalışıldığını aktardı.

Atık Su Arıtma Yetersizliği Müsilajı Tetikliyor

Soner Olgun, konuya dair sözlerini şöyle sürdürdü:

“Fakat eylem planlarına baktığımızda ilerleme katedemediğimiz önemli bir nokta bulunuyor. Müsilaj sonrası Çevre Kanunu'na eklenen madde 16 ile bölgede bulunan atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma tesisine dönüşmesi ve bölgedeki belediyelerin atık su gelirlerinin yarısını arıtma tesislerinin inşasına harcaması zorunluluğu getirildi. Ancak bugüne kadar yapılan incelemelerde 2021 yılında %51 olan ileri biyolojik arıtma tesisi oranının sadece %51,7'ye taşındığını görmekteyiz. Bu, Marmara Denizi'nin taşıyamayacağı ciddi bir yük.”

Marmara Denizi'ne ileri biyolojik arıtma yapılmadan deşarj edilmemesi gerektiğini vurgulayan Olgun, bölgenin yüksek nüfusu nedeniyle kentsel atık su baskısının büyük olduğunu ifade etti.

Marmara Risk Altında

Olgun, Marmara Denizi'ndeki güncel duruma dair şu tespitleri paylaştı:

“Kirletici yük konusunda bir stabilite gözlemlenmekte, yani iyileşme veya kötüleşme durumu söz konusu değil. Şu an izleme verilerine göre denizin azot ve fosfor yükü devam etmekte. Belirli noktalarda yüzeyden 20-30 metre derinlikte oksijen seviyelerinde ciddi düşüşler devam etmekte.

Müsilaj şu anda yüzeyde yaygın değil. 18 ile 25 metre derinlikte yoğun müsilaj oluşumu söz konusu, ancak 2021 yılındaki gibi yüzeye çıkma durumu bulunmamaktadır.

Mevsim itibarıyla Karadeniz'in daha fazla oksijen içeren yüzey suyunun Marmara Denizi'ne taşınması dönemine girdiğimiz için 2021'deki gibi yoğun müsilaj oluşumunu beklemiyoruz, ancak kesin bir öngörüde bulunmak da mümkün değil. İklim koşulları ve deniz suyu sıcaklıkları gibi kontrol edemediğimiz faktörler var.

Müsilajın yüzeye çıkması durumunda her ihtimale karşı hazırlıklarımızı yaptık, müdahale edilmesi gereken yerlerde Bakanlık olarak her türlü müdahaleye hazırız.”

Denizin ekolojik olarak yeniden kaliteli hale getirilmesi için kirlilik yüklerinin ciddi şekilde azaltılması gerektiğinin altını çizen Olgun, “MARMOD Projesi kapsamında yaptığımız senaryo çalışmasına göre kirleticilerin tamamının %50 oranında azaltılması durumunda Marmara Denizi'nde 4 ila 6 yıl içerisinde oksijen seviyesinde umut verici artışlar beklenmektedir. Bütün kaynakları kapatsanız bile, anında iyileşme beklemek mümkün değil çünkü denizin kendi ekosistemi var. Bir süre geçmesi gerekecek.” şeklinde konuştu.

reklam

YORUM YAP