reklam
reklam
DOLAR38,7487% 0.35
EURO43,6448% 0.25
STERLIN51,5127% 0.22
FRANG46,6066% 0.39
ALTIN4.146,49% 1,04
BITCOIN102.953,573.176
reklam

TMMOB: Kanal İstanbul’un devasa bir gayrimenkul projesi olduğu tüm çıplaklığıyla ortadadır

Yayınlanma Tarihi : Google News
TMMOB: Kanal İstanbul’un devasa bir gayrimenkul projesi olduğu tüm çıplaklığıyla ortadadır
reklam

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Kanal İstanbul projesi hakkında bir basın açıklaması yaparak projeden derhal vazgeçilmesi çağrısında bulundu.

“MÜCADELEYE DESTEK OLUN”

Açıklamada, “Kanal İstanbul projesinin yıkıcı sonuçlarından biri, kentin hayati su kaynakları üzerinde geri dönülmez tahribat yapacak olmasıdır. Bu proje, İstanbul için bir gelecek vizyonu değil, bir yıkım projesidir” ifadeleri yer aldı.

İstanbul halkına seslenerek, bu rant ve talan projesine karşı demokratik ve hukuki yollarla mücadele etmeleri için destek olmaya davet edildi.

Açıklamanın devamında şöyle denildi:

“Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) olarak, İstanbul’un geleceğini ipotek altına alan ve doğamıza geri dönülmez zararlar verecek olan Kanal İstanbul projesine karşı bilimsel ve teknik verilere dayanarak yürüttüğümüz mücadelemizi bir kez daha kamuoyuyla paylaşma zorunluluğu hissediyoruz. Projenin, İstanbul Boğazı’nı koruma bahanesiyle en değerli doğal varlıklarını ve su kaynaklarını ranta açmayı hedefleyen büyük bir gayrimenkul projesi olduğu açıktır. Mevcut ÇED raporunda belirtildiği gibi, eğer kanal açılırsa Karadeniz, karadenize akan nehirler ve Azak denizindeki su seviyesinin düşmesinin Türkiye Cumhuriyeti için yaratacağı büyük riskler göz ardı edilmektedir.”

KANAL BAHANESİYLE TALAN İSTANBUL

Yıllardır kamuoyu, Boğaz’daki gemi trafiği ve kaza riskleri gibi gerekçelerle oyalarken, projenin asıl amacının Kanal güzergahı çevresinde yeni bir şehir kurmak olduğu anlaşılmaktadır. Belgeler, bu yeni şehir için planlanan nüfusun başlangıçta ifade edilen 500 bin kişinin çok üzerinde olacağını göstermektedir. Projenin hayata geçmesi halinde, İstanbul Boğazı çevresindeki risklerin, daha fazla olacağı ifade edilmektedir ve buna rağmen riskler göz ardı edilmektedir. Ayrıca, “Özel Proje Alanları” adıyla genişletilen bölgeye tanınan ayrıcalıklar, inşaat alanı transferi ve yoğunluk artırımları, projenin kamu yararına değil, büyük sermaye gruplarının çıkarlarına hizmet ettiğini göstermektedir.

Bu rant projesinin itici gücü ise TOKİ tarafından yürütülen on binlerce konutluk inşaatlardır. Hukuki süreçler devam ederken, planlar mahkemelerce iptal edilirken bile, İstanbul’un kritik su havzaları üzerindeki inşaatlar hız kesmeden sürmektedir. Kamuoyuna “sosyal konut” olarak sunulan projelerin, Kanal projesinin yarattığı beklentiler doğrultusunda yeni rant alanları oluşturmayı hedeflediği açıktır. Sosyal konut bile olsa, bu alanda yapılaşma izni verilmemesi gerekmektedir.

İSTANBUL SUSUZLUĞA MAHKUM EDİLİYOR: SAZLIDERE VE TERKOS FEDA EDİLEMEZ!

Kanal İstanbul projesinin yıkıcı sonuçlarından biri, şehrin su kaynakları üzerinde gerçekleştireceği geri dönülmez tahribatıdır. İstanbul, kişi başına düşen tatlı su miktarı açısından zayıf bir şehir olup, su varlıklarının korunması elzemdir. Ancak projenin, bu hassas dengeyi yok saydığı ifade edilmektedir:

Sazlıdere Barajı Kurban Ediliyor: İstanbul’a yılda 55 milyon metreküp su sağlamaktayken, proje nedeniyle tamamen yok edilecektir. Bu durum, kentin yıllık su ihtiyacının önemli bir kısmının kaybı anlamına gelmektedir. Barajın, İSKİ’nin yasal korumasına rağmen hukuka aykırı bir şekilde içme suyu kaynağı olmaktan çıkarılması, inşaatların önünü açmak için bir bahane olarak kullanıldığı belirtilmektedir.

Terkos Gölü Tehdit Altında: Kanal projesi nedeniyle Terkos Gölü de risk altına girmiştir. Kanal kazısı, gölün su beslenmesini engelleyecek ve su kalitesini bozacaktır. Ayrıca, göldeki kumulları ve ağaçlandırmayı tehlikeye atacaktır.

Yeraltı Suları Kirleniyor: Proje güzergahı, İstanbul’un stratejik yeraltı suyu rezervleri içermektedir. Kanal kazısı, aquifer akışını bozacak ve tatlı yeraltı su rezervlerinin kirlenmesine neden olacaktır. Böylece, yalnızca bugünü değil, aynı zamanda gelecek nesillerin su hakları da gaspedilmiş olacaktır.

TARIM ALANLARI VE ORMANLAR YOK EDİLİYOR

Kanal projesi ve çevresindeki yapılaşma, su varlıklarımızı olduğu kadar aynı zamanda İstanbul’un gıda güvenliği için kritik öneme sahip tarım ve orman arazilerini de tehdit etmektedir. Binlerce hektar tarım ve mera arazisi, betonlaşma tehdidi altındadır. İstanbul’un Kuzey Ormanları, kanal, bağlantı yolları ve yeni inşaatlar nedeniyle geri dönülmez bir şekilde tahrip olacaktır. Bu durum tam anlamıyla bir ekolojik felakettir.

HUKUKSUZLUK VE BİLİMİN İNKARI

Projenin başlangıcından itibaren yürütülen süreç, bilimin ve hukukun sistematik bir şekilde inkar edilmesini göstermektedir.

Kanal yapıldığında meydana gelecek adanın taşıdığı güvenlik riskleri bir tarafa, yeni adanın statüsü ile ilgili önemli endişeler taşınmaktadır.

Plan Kaosu: Kentin anayasası niteliğindeki 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı sık sık değiştirilmiş, alt ölçekli planlar sürekli revize edilerek plansız bir yapı ortaya çıkmıştır. Bu durum hukuki belirsizlik yaratmaktadır.

Yargı Süreçleri: Açılan davalarda bilirkişi raporları projenin sakıncalarını net bir şekilde ortaya koysa da, mahkemelerce dikkate alınmamaktadır. Bazı iptal kararları, örneğin Rezerv Yapı Alanı ve ilk ÇDP’nin iptali, Bölge İdare Mahkemesi tarafından “usul” yönünden bozulmuştur. Bu durum yargı süreçlerine olan güveni sarsmaktadır.

Fiili Durum Yaratma: Tüm bu belirsizlikler ve bilimsel itirazlara rağmen, proje alanında inşaatların sürmesi, projeyi geri dönülmez kılma çabasının bir parçasıdır. İSKİ’nin Sazlıdere’deki ruhsatsız TOKİ şantiyesine yıkım kararı alması, bu durumu kanıtlayan somut bir örnektir.

EKOLOJİK YIKIMA GEÇİT VERMEYECEĞİZ!

TMMOB olarak, bilimsel bilgiyi ve kamu yararını savunma sorumluluğuyla Kanal İstanbul projesine karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Hukuk dışı fiili durum yaratma çabalarının, görevlerini kötüye kullananlarca yürütüldüğünün bilincindeyiz. Kamuoyuyla paylaşımlarımız, yasal haklarımız saklı kalmak kaydıyla devam edecektir.

Bu proje, İstanbul için bir gelecek değil, bir yıkım projesidir.

Bu bağlamda:

Kanal İstanbul güzergahındaki tüm inşaat faaliyetleri derhal durdurulmalı, bilimsel ve hukuki temelden yoksun olan bu proje tamamen iptal edilmelidir. İstanbul’un su havzaları, ormanları ve tarım alanları korunmalı, yapılaşmaya kapatılmalıdır. Proje için ayrılan kamu kaynakları, İstanbul’un acil sorunları olan depreme hazırlık, riskli yapıların dönüşümü, ulaşım altyapısının iyileştirilmesi ve mevcut su varlıklarının korunmasına yönlendirilmelidir.

Tüm İstanbulluları, kentimizin ve ülkemizin geleceğini tehdit eden bu rant ve talan projesine karşı seslerini yükseltmeye, demokratik ve hukuki yollara başvurarak mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz. İstanbul’un doğasına, tarihine, kültürüne ve yaşam hakkına sahip çıkmak hepimizin görevidir.”

reklam

YORUM YAP