reklam
reklam
DOLAR38,8090% 0.05
EURO43,4899% 0.07
STERLIN51,7071% 0.05
FRANG46,2668% 0.11
ALTIN4.031,32% -0,55
BITCOIN103.778,511.303
reklam

TMMOB’dan Kanal İstanbul Açıklaması: ‘Talan İstanbul’ Tümüyle İptal Edilmelidir

Yayınlanma Tarihi : Google News
TMMOB’dan Kanal İstanbul Açıklaması: ‘Talan İstanbul’ Tümüyle İptal Edilmelidir
reklam

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, son günlerde yeniden gündeme gelen ve AKP’lilerin çelişkili açıklamalarıyla tartışmalara yol açan Kanal İstanbul projesi hakkında bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada Kanal İstanbul’un ‘Kanal değil rant projesi’ olduğu ifade edildi. ÇED raporuna da atıfta bulunarak, kanal açıldığında Karadeniz ve bu bölgedeki nehirlerin su seviyesinin düşeceği ve bunun Türkiye için büyük riskler doğuracağı vurgulandı. Ayrıca Kanal İstanbul güzergahındaki tüm inşaatların derhal durdurulması ve projenin tamamının iptal edilmesi talep edildi.

Açıklamanın tamamı şöyle:

“Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) olarak, İstanbul’un geleceğini tehdit eden ve doğamıza geri dönülmez zararlar verecek olan Kanal İstanbul projesine karşı yürüttüğümüz bilimsel ve teknik verilere dayanan mücadelemizi yeniden kamuoyuyla paylaşmak zorundayız. Geldiğimiz noktada, projenin bir ulaşım veya güvenlik projesi olmadığı, İstanbul Boğazı’nı koruma bahane gösterilerek İstanbul’un en değerli doğal varlıklarının, su kaynaklarının ve tarım arazilerinin ranta açılmasını hedefleyen dev bir gayrimenkul projesi olduğu her yönüyle ortadadır. Mevcut ÇED raporunda belirtildiği gibi, kanal açılırsa Karadeniz ve Azak denizinde ortaya çıkacak su seviyesinin düşmesi Türkiye Cumhuriyeti için büyük bir risk oluşturacaktır.”

‘KANAL BAHANESİYLE TALAN’

Yıllardır kamuoyu, Boğaz’daki gemi trafiği ve kaza riskleri gibi bahanelerle oyalarken, projenin asıl amacının Kanal güzergahı etrafında yeni bir şehir inşa etmek ve büyük bir rant sağlamak olduğu anlaşılmıştır. Belgeler, bu yeni şehir için öngörülen nüfusun başlamaktan çok daha fazla olacağını, ÇED raporlarında dahi planlanan tesislerin kapasitesinin 2 milyon kişiye denk geldiğini göstermektedir. Eğer kanal inşa edilirse, en dar yeri 698 metre olan ve gemilerin riskli durumlarda çift yönlü geçiş yapabildiği İstanbul Boğazı’na kıyasla, kanal çevresindeki yerleşim alanları için daha büyük riskler ortaya çıkacaktır ve bu riskler göz ardı edilmektedir. Özellikle “Özel Proje Alanları” adıyla genişletilen bölgelere sağlanan imtiyazlar, projenin kamu yararını gözetmekten ziyade belirli sermaye gruplarının menfaatine hizmet ettiğini kanıtlamaktadır.

‘RANT PROJESİNİN LOKOMOTİFİ TOKİ PROJELERİ’

Bu rant projesinin en önemli bileşeni ise TOKİ aracılığıyla gerçekleştirilen on binlerce konutluk inşaat projeleridir. Hukuki süreçler devam ederken, planlar mahkemeler tarafından iptal edilmesine rağmen, İstanbul’un kritik su havzaları, meraları ve tarım arazileri üzerindeki inşaat faaliyetleri hız kesmeden sürmektedir. Kamuoyuna “sosyal konut” olarak sunulan bu projelerin, Kanal projesinin yaratacağı beklentilerle arazilerin değerlendirilmesi ve yeni rant alanları açılması için düzenlendiği açıktır. Sosyal konut dahi olsa, bu alanlarda hiçbir şekilde yapılaşma izni verilmemelidir.

‘SAZLIDERE BARAJI TAMAMEN YOK OLACAK’

Kanal İstanbul projesinin yıkıcı sonuçlarından birisi, kentin hayati su kaynakları üzerinde yaratacağı geri dönülmez tahribat olacaktır. İstanbul, kişi başına düşen tatlı su miktarı bakımından zaten “su kıtlığı” çeken bir şehir ve su varlıklarının korunması en acil meseledir. Ancak Kanal projesi, bu hassas dengeyi yok saymaktadır.

İstanbul’a yıllık ortalama 55 milyon metreküp su sağlayan ve kentin su depolama kapasitesinin önemli bir bölümünü oluşturan Sazlıdere Barajı, bu proje sebebiyle tamamen ortadan kaldırılacaktır. Bu durum, İstanbul’un yıllık su ihtiyacının önemli bir kısmının kaybolması anlamına gelmektedir. Baraj, İSKİ’nin kullanım hakkı ve yasal koruma statüsüne sahip olmasına rağmen hukuka aykırı bir şekilde Cumhurbaşkanlığı kararıyla içme suyu kaynağı olmaktan çıkarılmış ve bu durum inşaatların önünü açmak için bir bahane olarak kullanılmıştır. TOKİ inşaatlarının baraj havzası içinde başlaması, bu durumun somut kanıtıdır.

‘TERKOS GÖLÜNÜN İÇME SUYU ÖZELLİĞİ TEHLİKEYE GİRECEK’

Kentimizin diğer bir önemli su kaynağı olan Terkos Gölü de Kanal projesi nedeniyle tehdit altındadır. Kanal kazısı, gölün doğu havzasından beslenmesini engelleyecek ve gölden kanala su sızmalarına sebep olabilecektir; bu da gölün su kalitesinin düşmesine neden olacaktır. Terkos kumulları ve tarihi ağaçlandırma projeleri zarar görecek ve gölün içme suyu özelliği riske girecektir.

‘GELECEK NESİLLERİN SU HAKKI GASP EDİLECEK’

Proje güzergahı, İstanbul’un stratejik yeraltı suyu rezervlerinin bulunduğu alanları da kapsamaktadır. Kanal kazısı, yeraltı suyu akışını bozacak, tatlı yeraltı su rezervlerinin tuzlanmasına neden olacak ve su kalitesinin düşmesine yol açacaktır. Böylece, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin su hakkı da gasp edilecektir.

‘TARIM ALANLARI YOK EDİLİYOR’

Kanal projesi ve etrafındaki yapılaşma, su varlıklarımızla birlikte İstanbul’un gıda güvenliği ve ekolojik dengesi için hayati öneme sahip tarım ve orman arazilerini de yok etmektedir. Binlerce hektar verimli tarım ve mera arazisi beton yığınlarına dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. İstanbul’un nefes borusu olan Kuzey Ormanları’nın önemli bir kısmı, kanal ve bağlantı yolları ile yeni yerleşimler için açılacak ocaklar nedeniyle geri dönülmez biçimde zarar görecektir. Bu, tam anlamıyla ekolojik bir yıkımdır.

‘PROJE GERİ DÖNÜLMEZ KILINMAYA ÇALIŞIYOR’

Projenin başlangıcından itibaren yürütülen süreç, bilimin ve hukukun sistematik bir biçimde ihmal edilmesinin örneğidir. Kanal açıldığında meydana gelecek adanın taşıdığı güvenlik riskleri bir kenara, oluşacak adanın statüsü ile ilgili ciddi endişelerimiz bulunmaktadır. Bu ada ile ilgili kimlerin ne tür çıkarları olduğu belirsizdir.

Plan Kaosu: Şehrin anayasası niteliğindeki 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı pek çok kez değiştirilmiş, alt ölçekli planlar sürekli olarak revize edilerek adeta bir yapboz haline dönüştürülmüştür. Bu durum, hukuki belirsizlik yaratmakta ve projenin plansızlığını gözler önüne sermektedir.

Yargı Süreçleri: Açılan pek çok davada bilirkişi raporları projenin tehlikelerini net bir şekilde ortaya koymakta, mahkemeler tarafından yeterince dikkate alınmamaktadır. Bazı iptal kararları, örneğin Rezerv Yapı Alanı ve ilk ÇDP’nin iptali, Bölge İdare Mahkemesi tarafından esasa girilmeksizin “usul yönünden” bozulmuştur. Bu da yargı süreçlerine olan güveni zedelemektedir.

Fiili Durum Yaratma: Tüm bu hukuki belirsizliklere ve bilimsel itirazlara rağmen, proje alanında yürütülen inşaat çalışmalarının hızla devam etmesi, projenin geri döndürülemez hale getirilmesine yönelik bir fiili durum yaratma çabasıdır. İSKİ’nin Sazlıdere’de istemeden yürütülen TOKİ şantiyesine yıkım kararı alması, bu hukuksuzluğun somut örneğidir.

‘KANAL İSTANBUL’A KARŞI MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ’

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği olarak, tüm bileşenlerimizle birlikte, bilimsel bilgiyi, mesleki tecrübemizi ve kamu yararını savunma sorumluluğu ile Kanal İstanbul projesine karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Yasal haklarımız saklı kalmak kaydıyla, kamuoyuyla bu durumu paylaşmaktayız. Bu proje, İstanbul için bir geleceği değil, bir yıkımı temsil etmektedir.

Bu çerçevede:

  • Kanal İstanbul güzergahında ve Rezerv Yapı Alanı’nda devam eden tüm inşaat faaliyetleri derhal durdurulmalıdır.
  • Bilimsel ve hukuki dayanaktan yoksun olan Talan İstanbul projesi tümüyle iptal edilmelidir.
  • İstanbul’un su havzaları, ormanları, tarım alanları ve meraları mutlak koruma altına alınmalı, yapılaşmaya kapatılmalıdır.
  • Proje için ayrılan kamu kaynakları, İstanbul’un acil sorunları olan depreme hazırlık, riskli yapıların dönüşümü, ulaşım altyapısının iyileştirilmesi ve mevcut su varlıklarının korunmasına yönlendirilmelidir.

Tüm İstanbulluları, kentimizin ve ülkemizin geleceğini tehdit eden bu rant ve talan projesine karşı seslerini yükseltmeye, demokratik ve hukuki yollarla mücadele etmeye davet ediyoruz. İstanbul’un doğasına, tarihine, kültürüne ve yaşam hakkına sahip çıkmak hepimizin sorumluluğudur.

Kanal İstanbul sunumuna katılan Murat Kurum: Gündemimizde yok

Kanal İstanbul Projesi durdurulsun önerisi AKP- MHP oyları ile reddedildi

reklam

YORUM YAP