reklam
reklam
DOLAR39,2875% -0.11
EURO44,7841% -0.54
STERLIN53,1658% -0.45
FRANG47,7837% -0.45
ALTIN4.177,02% -1,41
BITCOIN105.246,221.292
reklam

Siyasette Özgürlük Vurgusu

Yayınlanma Tarihi : Google News
Siyasette Özgürlük Vurgusu
reklam

Demokrasilerde siyaset, ancak özgür bir ortamda gerçekleştirilebilir.

Siyasetçilerin kısıtlanması ve siyaset sahasının daraltılması durumunda gerçek bir demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.

Kesinleşmiş yargı kararları olmaksızın siyasilerin cezaevine konulması, hukuk güvencesinin işlevselliğinin kaybolduğunu ortaya koyar.

Türkiye, böyle bir dönemden geçiyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu cezaevinde yer alıyor.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da aynı şekilde cezaevinde bulunmakta.

Her iki siyasetçi hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı mevcut değil.

Ortaya atılan suçlamalar, onların tutuklanmalarını gerektirmemekte.

Tutuksuz yargılamanın esas olması gerektiğinden, her iki isim de görevlerini sürdürebilir ve tutuksuz yargılanabilirler.

Ancak hükümet, tutuklu yargılamayı esas alıyormuş gibi bir tutum sergiliyor.

Siyasetçilere, henüz mahkum olmadan ceza çekme durumu yaşatılıyor.

İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak veya cumhurbaşkanı adayı sıfatıyla yurtdışına çıkması olasılığı yoktur.

Özdağ’ın bir siyasi parti lideri olarak yurtdışına kaçma düşüncesi ise söz konusu değildir.

Buna rağmen, her iki siyasetçinin tutuklu yargılanması hukuki olmaktan çok siyasi bir karara dayanıyor.

Özdağ ve İmamoğlu’nun cezaevinde olmaları, siyasete ve siyasetçiye kısıtlama getiriyor.

Her iki isim de avukatları aracılığıyla ilettikleri mesajlarla siyaset yapmaya çalışıyorlar.

Özdağ, dünkü duruşmasında 30 sayfalık bir savunma metni sundu.

Bu savunmanın temelinde Atatürk ve devrimleri yer alıyordu:

“Cumhuriyetimizin kuruluşu, Erdoğan’ın iddia ettiği gibi Türk milletinin tarihi, inancı ve kültürü aleyhine politikaların izlendiği, faşizan bir dönem değil, Haçlı Seferleri ile yok edilmek istenen bir milletin yeniden dirilişidir. Atatürk döneminde Türk tarihi, yüzyıllar sonra ilk kez bir hanedan tarihi olmaktan kurtularak, Büyük Türk Tarihi zemininde bilimsel olarak incelenmeye başlamıştır. Hunlar ile başlayıp Göktürk, Uygur, Karahanlı üzerinden, Osmanlı’ya ulaşan 16 büyük Türk İmparatorluğu adeta yeniden keşfedilmiştir.”

Özdağ, savunmasında iktidarın Atatürk ve devrimlerine bakışı ile Zafer Partisi’nin perspektifi arasındaki farkları açıkladı.

Ancak duruşma sırasında bu görüşlerini ifade etme fırsatı buldu.

Aynı şekilde İmamoğlu da cumhurbaşkanı adayı olarak düşüncelerini, avukatları aracılığıyla Karar gazetesine göndermiş olduğu yazıda özetledi.

İmamoğlu da siyasetini şu şekilde ifade etti:

“Adaletten ve demokrasiden uzak, yoksulluğu normalleştiren bu bozuk düzende ve yaşanan buhranda üzerimizde büyük sorumluluklar olduğunun farkındayız. ‘İSTANBUL MODELİ’ tam olarak bu sorumluluk duygumuzun ortaya koyduğu hizmetler bütünüdür. Dayanışmanın, kalkınmanın, refahın ve israftan uzak bereketin kentine dönüştürdük İstanbul’u. Kent lokantalarından nakdi desteklere, ücretsiz süt desteğinden kreşlere, Askıda Fatura uygulamasından emeklilere pazar yardımlarına, gençlere burs ve yurtlardan annelere ücretsiz ulaşım desteğine, İstanbul, dayanışmanın şehri haline geldi. Meydanlardan parklara, kültürel mirastan kent ve yaşam ormanlarına şehrin her noktasına refahın adil paylaşımını taşıdık. Bugün ülkemizin en büyük ihtiyacı dayanışma, kalkınma ve refahtır. Şimdi Türkiye modelimizi inşa etmenin zamanıdır. Halkçı ve icraatçı ruhumuzla Silivri’deki hücremde milletimizin yüklediği sorumluluğun bilinciyle görevimin başında bunları ayrıntılarıyla hazırlıyorum.”

Özdağ ve İmamoğlu, sınırlı imkânlarla siyaset yapmaya çabalıyorlar, özgürlükleri kısıtlı.

Oysa demokrasi, siyasetin özgür olmasını gerektirir.

reklam

YORUM YAP