reklam
reklam
DOLAR39,6650% -0.03
EURO45,9459% 0.32
STERLIN53,6827% 0.49
FRANG48,8452% 0.73
ALTIN4.312,62% 0,36
BITCOIN102.499,992.859
reklam

Eski İBB Başkanı Gürtuna’dan Gaziosmanpaşa Belediyesi yorumu

Yayınlanma Tarihi : Google News
Eski İBB Başkanı Gürtuna’dan Gaziosmanpaşa Belediyesi yorumu
reklam

Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’nin tutuklanması sonrası gerçekleştirilen seçimde, AKP ve MHP’li meclis üyelerinin oyuyla AKP’li meclis üyesi Eray Karadeniz başkanvekili olarak seçildi. Böylelikle, Bahçetepe’nin görevden alınmasıyla birlikte Gaziosmanpaşa Belediyesinin yönetimi Cumhur İttifakı’na geçmiş oldu. Bu durum, halkın iradesinin göz ardı edildiği yönündeki eleştirilerin gündeme gelmesine neden olurken, 1998 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın (İBB) düşmesinin ardından yapılan başkanvekili seçimini hatırlattı.

Fazilet Partisi’nden İBB Başkanı olarak seçilen Erdoğan, hapis cezası nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda kalmış, belediye meclisinde yapılan seçimde Fazilet Partisi, kesin bir çoğunluğa sahip olmasa da, adayları Ali Müfit Gürtuna, bazı muhalefet partilerinden üyelerin oylarıyla başkanvekili seçilmişti. Gürtuna, Gaziosmanpaşa Belediye’sindeki durumu değerlendirdi.

“HEM SİYASİ NEZAKETTİR, HEM DE DEMOKRASİNİN FARKLILIKLARA OLAN SAYGI KAVRAMININ EN TEMEL TEZAHÜRÜ”

Seçimle göreve gelmiş bir başkanın görevden alınması halinde yerine gelenin aynı partiden olması gerektiğini belirten Gürtuna, “Bu hem bir siyasi nezakettir, hem de demokrasinin farklılıklara olan saygı kavramının en temel tezahürüdür” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimin ardından başkanvekili seçilen Eray Karadeniz’i telefonla arayarak tebrik etmesine dair, “İş siyasi bir çekişmeye dönüştüğü zaman, bu tür sonuçlar ortaya çıkıyor. Farklı partiler ve görüşler olsa da, birbirimize gol atmaya çalışmamalıyız. Seçim bittikten sonra, kim seçildiyse o kabul edilmelidir. Seçilenler el ele verip birlikte bu ülkeyi geleceğe taşımalıdır. Bu sağlandığı takdirde, ele geçirme ya da karşılıklı gol atma gibi meseleler yaşanmaz, toplumsal dayanışma ön plana çıkar… Bu adalet kavramını yerleştirir” ifadelerini kullandı.

“KAZANANIN DİĞERLERİNİ YOK SAYDIĞI BİR SİSTEMDE BİR ÜLKE NASIL BİR YERE GİDEBİLİR”

“Farklılıkları kabul etmek ve saygı göstermek, maalesef demokrasi ve siyaset kültürümüzde pek yerleşmemiş bir konu” diyen Gürtuna, “Kazananın diğerlerini yok saydığı bir sistemde bir ülke nasıl bir yere gidebilir? Bu mümkün değil” açıklamalarında bulundu.

“SİYASİ NEZAKET” VE “FARKLILIKLARA SAYGI” VURGUSU

Gürtuna, şu şekilde devam etti:

– “Bu konu birçok meselenin tetikleyicisi veya örneklemesi gibidir. Çünkü Türkiye’de siyasi nezaket yeterince gelişmemiştir, demokratik teamüller henüz yeterince oturmamıştır. Seçimle gelen bir kurumda, başkanın herhangi bir sebeple görevden alınması durumunda, yerine aynı ekolden birini seçmeyi demokratik bir teamül haline getirebilirsek, her olayda bunu otomatik olarak gerçekleştiririz.

– Bu hem bir siyasi nezakettir, hem de demokrasinin farklılıklara olan saygı kavramının temel tezahürü… Toplumda farklılıklar vardır ve bu normaldir. O farklılıkların her birinin değer bulması, demokratik rejimin vazgeçilmez unsurlarındandır. Bunun yansıdığı kurumlar, belediyeler ve merkezi yönetim, bu kuralların işletilmesi ve sistemin yürütülmesi açısından son derece önemlidir.

“ÜLKE İSTİFADE EDECEKTİR, HALK İSTİFADE EDECEKTİR”

– Devlet, vatandaşın ve toplumun problemlerini çözmek için vardır. Devletin asli görevi budur. Devlet, çeşitli seviyelerdeki problemleri çözmek amacıyla çeşitli kurumlar oluşturmuştur. Bunların biri de yerel yönetimlerdir. Türkiye Cumhuriyeti, 1580 sayılı Belediyeler Kanunu’nu çıkarmış ve yerel yönetimlerin gelişmesi için çaba göstermiştir.

– Ancak zaman zaman merkezi otorite, belediyelerin yetkilerini almak için çaba göstermektedir. Oysa Türk belediyeciliği, dünyada nadir görülen yerel yönetim yapılarındandır. Yapmamız gereken, bu sistemi geliştirmek ve halka daha fazla hizmet etme imkanı sağlamaktır.

– Temel yaklaşım bu olduğunda, yerel yönetimlerin kadroları gelişir ve hizmet gücü artar; dolayısıyla halka daha iyi hizmet verilir. Diğer taraftan, merkezi otorite, bir ülkeyi yükseğe taşıyan ana güçtür. Eğer yerel yönetimlerle merkezi yönetim elele çalışabilirse, bu durum ülkenin ve halkın yararına olacaktır.

– Bu, ekonomik kalkınmaya da yansıyacak ve huzurlu bir toplum oluşturmamıza katkı sağlayacaktır. Sevgi dolu bir mekanizma oluşturacağız; nefret, husumet ve çatışma değil. Böyle olursa gerçekten bir sevgi, huzur ve mutluluk toplumu oluşacaktır. İktidarların ve sistemlerin hedefi de bu değil midir?

“BİRBİRİMİZLE MÜCADELEYE GİRMEK GÜCÜMÜZÜ ZAYIFLATIYOR”

– Türkiye’nin mevcut durumu itibarıyla, birleşip omuz omuza vermek ve farklılıkların dayanışması, zorunlu bir ihtiyacımızdır. Ekonomik açıdan ciddi sıkıntılar yaşıyoruz, büyük bir borç yükü altındayız ve üretim mekanizmalarımız zayıflıyor. Muhtaçlık belimizi büküyor. Bunları aşmanın yolu, önce devlet kurumlarının, ardından da tüm toplum katmanlarının bir araya gelmesiyle mümkün olacaktır. Aksi takdirde, birbirimizle çatışmak ve mücadeleye girmek gücümüzü zayıflatır.”

reklam

YORUM YAP