reklam
reklam
DOLAR39,2875% -0.11
EURO44,7841% -0.54
STERLIN53,1658% -0.45
FRANG47,7837% -0.45
ALTIN4.177,02% -1,41
BITCOIN105.976,440.495
reklam

‘Türkiye’nin Birinci Sorunu Eğitim, Paralı Eğitim Sorunu Çözülmeli’

Yayınlanma Tarihi : Google News
‘Türkiye’nin Birinci Sorunu Eğitim, Paralı Eğitim Sorunu Çözülmeli’
reklam

ŞEHRİBAN KIRAÇ / NEFES

Marmara Grubu Vakfı (MGV) Genel Başkanı ve eski siyasetçi Dr. Akkan Suver, Türkiye’nin en büyük sıkıntısının eğitim olduğunu vurgulayarak, “Paralı eğitim sorununa bir çare bulunmalı. Devletin asli görevi, yarının teminatı için çocukları okutmaktır. Bu ise paralı sistemle mümkün değil. Ülkemizin okur yazar bireylere ihtiyacı var” şeklinde konuştu.

Suver, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına da değinerek, “Vicdanım ve kanaatim, insanların tutuklanmasından yana değil. Yüksek makamlara ulaşmış kişilerin kurallara uygun bir şekilde değerlendirilmeleri daha sağlıklı olur” dedi. Dr. Suver, son gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu.

– İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından bazı gruplar üzerinde baskının arttığına dair yorumlarınız nedir?

Vicdanım ve kanaatim, insanların tutuklanmasından yana değil. Elbette insanlar yargılanmalı, hesap vermelidir. Ancak belli makamlarda bulunan kişilerin, kurallara uygun değerlendirilmesi daha iyi olur. Amacımız Avrupa Birliği ile entegrasyon sağlamak ve birlikte yaşamak. Hiçbir zaman Alman, Hollandalı ya da Norveçli olmayı istemedik; ama onların kriterlerine göre yaşamayı hedefledik. Bu sosyal dengelerin korunması açısından önemli. Türkiye Cumhuriyeti, medeni kurallara sahip bir devlettir ve bu ilkeler kolay kazanılmadı. Bu değerlere saygı duyulması gerekmektedir.

– Avrasya Ekonomi Zirvesi’ne bazı Avrupa ülkelerinin İmamoğlu’nun tutuklanması sebebiyle katılmadığı bildirildi. Sonrasında gelişmeler ne yönde oldu?

Evet, bu durum üzücüydü. Fakat 40. yılımız dolayısıyla farklı bir başarı sağladık. İskoçya, İngiltere, Almanya ve Belçika gibi ülkelerden parlamenter düzeyinde katılımcılar yer aldı. Toplantıda İmamoğlu meselesi doğrudan gündeme getirilmedi ancak yapılan ikili görüşmelerde bu konular soruldu.

FİKRİ TAKİP YOK

– İkili görüşmelerde gündeme gelen konular nelerdi?

Ekonomik olarak karamsar bir durumdayız. Türkiye düzgün bir yol izlerse, mevcut savaş ortamında avantaj sağlayabilirsiniz. Gazze konusuna dikkat edilmeli. Türkiye, Filistin ile olan ilişkilerini bugüne kadar serin kanlılıkla yürüttü. Türkiye buradaki ana aktör olursa, bu bizim için gelecekte çok faydalı olabilir. İlgili süreç, iş alanları ve ekonomik fırsatlar sunabilir. Suriye’de de fırsatlar doğacaktır. Marmara Grubu olarak 20’den fazla ülkeyle iyi niyet anlaşmamız bulunuyor ve birlikte çalışmayı sürdürüyoruz.

– Avrupalılar Türkiye’deki olayları anlayabiliyor mu?

Burada yaşananların Batılılar tarafından kavranması pek kolay değil. Her gün yeni olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Kayıt altına alma imkânı kısıtlı. Batıda bir olay haftalarca gündemde kalırken, bizde bu süre 48 saati bulmuyor. O yüzden Batılılara diyorum ki; bugünkü bir gelişmeye dayanarak Türkiye hakkında karar vermeyin. Avrupa’da kabul gören standartları olan bir ülke olarak, Türkiye’nin Avrupa değerleri çerçevesinde yaşaması gerekmektedir. Batılı olmak sadece giyinmek veya yemek içmek değil; onların kurallarına göre yaşamayı ifade eder. Gelecek nesillerin refahı adına her şeye rağmen Batıyla entegrasyonu sürdürmeliyiz.

HALKIN ALIM GÜCÜNÜ ARTIRMAMIZ GEREKİYOR

– Türkiye’nin şu anki en temel sorunları neler?

Birinci sorun eğitim. Türkiye paralı eğitim problemini çözmelidir. Memleketin okur yazar bireylere ihtiyacı var. İkinci olarak, Türk insanının yaşam seviyesinin artırılması gerekiyor. Alım gücünü ve harcama gücünü yükseltmeliyiz. Üçüncüsü de Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi. Bu ilkeye geçtiğimiz 100 yıl boyunca bağlı kaldık ve yine bağlı kalmalıyız.

– Üniversite mezunları yurt dışında fırsat arıyor. Ülkemizdeki gelecek hayalini kaybetmiş durumdalar…

Devletin en önemli görevi, yarının teminatı için çocukları okutmaktır. Bu, paralı eğitimle mümkün olamaz. Eğer paralı eğitim geçmişte olsaydı, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Erbakan ve Özal gibi liderler çıkamazdı. Milyonlar harcanarak çocuk okutmak mümkün değil. Devlet, çalışanlarına bakmakla yükümlüdür çünkü onlar hizmetlerinden dolayı karşılık bekler. Bunu yaptıktan sonra vatandaşa şu söylenmelidir: “Eğer hasta olursam, devletim bana bakar.” Çocukların geleceği son derece önemli. Yurt dışında eğitim alacağız, buna itirazım yok; fakat paralı okulların yüksek maliyetlerine karşıyım. Daha önceki dönemlerde, ben de Fransız okullarında eğitim aldım. O dönemde, o okulların çoğunda beyaz yakalıların çocukları bulunuyordu. Günümüzde ise normal bir ailenin, benim eğitim aldığım okula çocuğunu göndermesi milyonlarca lirayı buluyor. Böyle bir masrafı nasıl karşılayabilirler?

GENÇLERİ FRENLEMEK YANLIŞ

– Diplomatik tecrübenizle Türkiye’nin daha ileri gitmesi için neler yapılmalı?

Mevcut kanunların uygulanması yeterlidir. Biraz hoşgörülü olmak gerekiyor.

– Gençlerin son yıllarda umutlarının azalması ve sokağa çıkmalarının sebepleri bastırılmış olmaları değil mi?

Gençlere kızmıyorum. Onlara “delikanlı” dedik. Bağırıp çağıracaklar, sonra olgunlaşacaklar. Bu, hayatın doğal bir sürecidir. Onları frenlemek yanlıştır. 18 yaşındaki bir gence benim gibi yaşamasını istemek doğru değil; zira onların dünyası farklı. Bu hususta biraz daha hoşgörülü olmak ve sabır göstermek gerekiyor. Türkiye’nin geleceği için eğitim mutlaka şarttır.

ATTIĞIMIZ İMZALARA UYMAK ZORUNDAYIZ

– AB’deki yetkililerin Türkiye’ye dair sorduklarında anlatmakta zorlandığınız hususlar neler?

Avrupa’daki bizlere yönelik iki farklı yaklaşım mevcut. Bir grup ön yargılı; Türkiye’ye ne yaparsak yapalım, bunu kabul etmeyecek. Diğer grup ise bize iyi niyetle yaklaşan insanlardır. Samimiyetle bizi dinleyen bir kesim var. Bu yolda dikkatli ve özenli olmamızda yarar var. bazı hususlara imza attık ve bu imzalara riayet etmemiz gerek. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kurucu üye olarak katıldık ve onların kurallarına uygun hareket edeceğimizi taahhüt ettik. Bu, dünya genelinde kabul edilen normlardır ve bu durum son derece kritiktir.

– Gelecekte Türkiye’yi tehdit edebilecek veya riske sokabilecek unsurlar var mı?

Kürt meselesi oldukça önemli bir sorun. Bu, kolay bir mesele değil. Sorunun çözülmesi gerekiyor, ancak muhatap Abdullah Öcalan olmamalı. Biz bir devletiz, Öcalan bir devlet değil. Suriye’deki gelişmeler hâlâ belirsizliğini koruyor.

reklam

YORUM YAP