reklam
reklam
DOLAR39,2875% -0.11
EURO44,7841% -0.54
STERLIN53,1658% -0.45
FRANG47,7837% -0.45
ALTIN4.177,02% -1,41
BITCOIN105.511,740.607
reklam

Medya Mahallesi

Yayınlanma Tarihi : Google News
Medya Mahallesi
reklam

Gazetecilik kariyerimde 50 yılı geride bıraktım ve Medya Mahallesi programında da yaklaşık 15 yıl geçirdim. Bu geçmişte neler gördüm, kimler tanıdım; hem dostlarım hem de çirkin yüzler..

Bugün iktidar cephesinde kılıç sallayanların güzellikten uzak tavırları beni hiç şaşırtmıyor.

Sevgili Ufuk Söylemez, bugün “alıntıyı” bana gönderdi! Yıllar önce söylediğim ve her dönemde duyulan bu sözün halen geçerliliğini koruduğunu düşünüyorum.

AKİT’in, elektrik çarptığı için hayati tehlike yaşayan Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek hakkında “çarpıldı” başlığını atması, aslında onların karakterini açığa çıkarıyor.

Onlar, dürüstçe davranıyorlar; ne salak ne de satılık! İnançları adına nefret dolu bir dille konuşuyorlar. Şeytanlaştırdıkları kişilerin kendilerinden farklı olacağını biliyorlar.

10 yıl önce Medine’de hayatını kaybeden genel yayın koordinatörleri Hasan Karakaya’nın ölümüyle alakalı yapılan çirkin iddiaların hâlâ sorgulanmaması ise düşündürücü. Boş arazide bir at yarışı serinliği yaşıyor gibiler.

Bazı yazarlar var, tam olarak tarife uyuyor. Bazen iki seçeneği de kolayca işaretleyebilirsiniz..

Mesela, Kılıçdaroğlu hayranı kesilenler.

Yazdıkları metinleri geri okuduklarında, “Ne saçmalamışım” diyeceklerdir.

Ahmet Hakan bu konuda bugün bir üst seviyeye geçti.

Belki onlarla fazla uğraşıyorum, ancak insaf edin!

“Özgür Özel Neden Korku Salamıyor” başlığına göz attığınızda, uzak durmak mümkün mü? “NEDENMİŞ ACABA” diye bakmadan edemiyor insan!

Göz attım.

Meğer Özgür Özel cesur bir lider olamamış, korkutamıyormuş. Korkutan bir liderin makbul olduğu açık. İnsanlar ve gazeteciler “böö” dediğinde, kaçacak delik aramaları beklenir. Bu yüzden Özgür Özel’den lider olmazmış!!

Düşündüm ve belki Ahmet Hakan haklıdır. Her akşam mitinge katılan yüzbinlerce insan belki de otobüs bekliyordur. “Bedava hava” deyince gelmiş olabilirler.

Yazıdan bir başka bölüm daha paylaşmak istiyorum.

Azerbaycan ile İsrail ilişkilerine dair oluşan dostluk, Aliyev’in Türkiye ile İsrail’i barıştırma çabası, AKP tabanında bir rahatsızlık yaratmış gibi görünüyor.

Ahmet Hakan, “Aslında Azerbaycan ile İsrail o kadar da yakın sayılmaz. Ticari ilişkileri bile dolaylı” ifadesini kullanmış:

“(Azerbaycan’ın) İsrail’e petrol satışı konusuna gelince… Birebir petrol ticareti yok. Azerbaycan petrolü, uluslararası pazara çıkıyor, borsada fiyatlandırılıyor ve parayı ödeyen o petrolü satın alabiliyor. İsrail de petrolü, direkt Azerbaycan’dan yani Socar’dan değil, uluslararası pazardan satın almış oluyor.”

Yaaa!

“Yatak odasında sandalyeye çıkıp baktınız mı deniz görünüyor” diyerek manzaralı ev pazarlayan emlakçılar gibi bir dil kullanmış!

Petrol uluslararası pazara çıkıyormuş, İsrail de oradan alıyormuş.

Gazetecileri ve halkı korkutmayı başaran Erdoğan, belki de bu yüzden İsrail’e sadece “EYYYYY” diye bağırmakla yetiniyor! Trump’a da iki laf edemiyor.

Elinde kanıt yok ki ne yapsın!

Gazze’de çocukları katleden silahlar da uluslararası pazardan alınıyorsa, o zaman ne denebilir ki!!

*******

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün son basın özgürlüğü raporunda Türkiye’nin, Sudan ve Pakistan’ın bile gerisine düşerek -179 ülkenin yer aldığı- listede 159. sıraya inmesi tesadüf değil!

Dün basın özgürlüğüne dair dikkate değer bir olay yaşanmamış değildi.

Bahçeli, Türkeş’in mezarını ziyareti sırasında açıklama yaptı. Öcalan’dan “kurucu Önder” şeklinde söz etti. Ve tahmin edin ne oldu!

Türkgün gazetesi, Bahçeli’nin bu ifadesini sansürleyerek habere yer vermedi.

Barış sürecinin akıbeti hakkında ilginç bir sinyaldi bu. Ancak basın özgürlüğü üzerine düşündüğümüzde de alkışı hak etti!

Özgür gazeteciler, “yeri gelir, liderimizi bile dinlemeyiz” mesajını vermişti!!!!!

(Burada ironinin yeterli olmadığını düşünüp belirtmek istiyorum. Sözüm barış sürecine değil, sürecin halktan gizlenmesine..)

Bundan sonrasının ironi olmadığını sevgili okuyucu.. Zira sadece basın özgürlüğü değil, hukuk da alarm veriyor.

Dünya Hukukun Üstünlüğü endeksinde Türkiye, değerlendirilen 142 ülke arasında 117. sırada.

Nedenini özellikle son dalgalarla çok net anladık aslında. Ancak benim için, Saray medyasının işlevini ortaya koyan çok özel bir örnek vermek istiyorum.

Biliyor olabilirsiniz, son kumpas dosyalarında yalnızca savcılığın bilmesi gereken bilgileri birkaç gazeteciden öğrenmeye başladık.

Cem Küçük bu gazetecilerden biri.

Kısa süre önce TGRT’deki programında kamuoyunu bilgilendirdi!

Dalgaların süreceği, sırada İSPARK gibi birkaç dosya olduğu bilgisini paylaştı. Savcılığın MASAK’tan Pazartesi bir belge beklediği, bazı gazetecilerin de dosyalara eklenebileceği yönünde bilgiler verdi.

“Cem Küçük bunları nereden biliyor” diye sormayacaksınız umarım.

Biraz sabır gösterin.. Yeni ve Türkiye’yi demokrasiden yukarılara taşıyacak anayasa bir gelsin! O zaman sorularınızı sorarsınız. Şimdi için değil.

Bahçeli’yi sansürleyen odaklar barış sürecine izin verir mi? DEM bunu aklında tutup, “bir avuç gökyüzü” için memleketi ateşe verir mi? Erdoğan anayasasına destek çıkacak mı?

Bunu da zaman gösterecek.

Elbette bu gerçekleri anlatan gazeteci kalırsa!

reklam

YORUM YAP