

Dünya, Trump ile Elon Musk arasındaki gerilimi yoğun bir şekilde tartışıyor. Epstein skandalı olarak bilinen dava kapsamındaki iddialar, 14 yaşında reşit olmamış kızların güçlü, zengin ve etkili erkeklere peşkeş çekildiğini öne sürüyordu. Bu iddialar mağdur ve tanık beyanlarıyla, Epstein’in adasındaki fiziksel kanıtlarla desteklenmişti. O dönemde ABD medyası, “aman şuna dokunmayalım, buna ilişmeyelim” diyerek her kanıtı yayınlamış ve fotoğraflarla adeta bir albüm oluşturmuştu. Fotoğraflarda kimler yoktu ki: İngiltere Kraliyet ailesinden Prens Andrew, ABD başkanları Bill Clinton ve Donald Trump, eski İsrail Başbakanı Ehud Barak, eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, aktör Kevin Spacey, şarkıcı Michael Jackson, illüzyonist David Copperfield…
Elon Musk, bu dosyayı anımsatarak bir X paylaşımında “BOMBAYI PATLATMANIN ZAMANI GELDİ” diyerek, Trump’ın skandaldaki rolünün örtbas edildiğini ima etti. Ardından büyük bir yankı uyandı. Trump, seçim döneminde kazanması için milyarlar harcayan destekçileri tarafından eleştirildi. Üçüncü parti seçenekleri gündeme gelmeye başladı. Diğer yandan Elon Musk’ın Tesla’sı da değer kaybı yaşadı. Aslında, Epstein dosyasında Trump’ın varlığı herkes tarafından bilinen bir sırdı. Sahilde güneşlenmeye gitmediği de…
Bu kadar büyüyen gündem, Trump’ın o gün Beyaz Saray’da Almanya Şansölyesi ile görüşmesinin ardından geldi. Trump’ın gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Rusya-Ukrayna savaşına dair “DÜNYAYI ASIL KONUŞTURMASI GEREKEN” düşüncesini ifade etmesi dikkat çekti:
“Belki de en iyisi, barışa ikna için bu kadar uğraşmak yerine, biraz daha savaşmalarına izin vermek!!!”
Savaşa… Yani ölmeye ve öldürmeye devam etsinler, öyle mi!
Aşağıdaki fotoğraf insana ilk bakışta Romeo ve Juliet’i anımsatıyor. O kadar genç, o kadar güzel…
Oysa onlar, savaşın Ukraynalı kurbanı olan iki genç. Binlerce genç ve çocuktan sadece ikisi.
Tabii savaşın kurbanlarından bahsetmek için daha erken, Gazze’nin acıları da unutulmamalı. Oradan gelen bombalarla ya da açlıkla yaşamını yitiren çocukların görüntüleri üzerimize yağıyor. Ancak savaş, sadece bedenlerin ölümü değil, çocukluğun da sona ermesidir. Bir lokma ekmek için sırada bekleyip, akşamları tok bir karna uyuma umudu taşımak demektir. Hayatla, ne olduğunu bilmeden en acı şekilde yüzleşmek demektir. Bir günde büyümek ve ertesi günde sağ kalabilmek için dua etmek demektir…
Onlar da savaşın kurbanları.
Ve memleketim… Ah memleketim.
Babalar anneler, yine suçsuz yere hapis, evlatlar ise iktidarın güç savaşında kurban!
Kurbanların bayramı olmaz. Tarih öncesi topluluklardan beri, tanrıların gönlünü kazanmak adına neler kurban etmedi ki insanlar. Hatta insan bile kurban edilmedi mi? İbrahim kıssası da bunun en ünlü örneği değil mi? Binlerce, on binlerce yıl geçti ama biz hala çocuklarımızı, gençlerimizi kurban ediyoruz. Onların yaşam enerjisiyle çalışan canavar makineleri yaşatmak, ceplerini doldurmak için… Mesaj kutuları, “iyi bayramlar” diyerek kutlamalarla dolup taşıyor. Ne bayramı yahu?
Kurbanların bayramı olur mu!