

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “600 bin kamu çalışanını kapsayan toplu iş sözleşmeleri için müzakerelerimiz 6 aydır devam ediyor ama beklediğimiz teklif hala iletilmedi. Sosyal adalet adına durum bu kadar kötü ve geçim bu kadar zorken, hükümetler ve işverenler işçilerin sesine daha fazla kulak vermeli.” ifadelerini kullandı.
Atalay, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından İsviçre’nin Cenevre kentinde devam eden 113. Uluslararası Çalışma Konferansı’na Türkiye’nin işçi delegesi olarak video konferansla katıldı.
‘Krizlerin Bedelini İşçiler Ödüyor’
Genel kurula hitap eden Atalay, tüm dünyada emekçilerin işsizlik, Kovid-19 salgını, savaşlar, yüksek enflasyon ve siyasi krizler nedeniyle zor bir dönem geçirdiğini belirterek, “Ekonomik krizlerin bedelini her zamanki gibi işçiler, memurlar, emekliler ve dar gelirliler ödemektedir. Bu nedenle kriz dönemlerinde emekçilere yönelik gelişmiş sosyal koruma sistemleri getirilmesini istiyoruz.” dedi.
ILO raporlarının, iş gücü piyasalarının yeterince toparlanamadığını, genç işsizliğinin ve gelir eşitsizliğinin yüksek seviyelerde devam ettiğini vurguladığını aktaran Atalay, şunları söyledi:
“İşçi ailelerinin geçimini ve geleceğini tehdit eden bu durum, çalışanlar ve yatırımcılar için sürdürülebilir değil. Teknolojik gelişmeler ve adil olmayan geçiş süreçleri yeni zorluklar yaratmaktadır. Örgütlenmenin önündeki engeller, kayıt dışı çalışma, taşeron işçilik ve iş güvencesizliği gibi sorunlar, insan onuruna yakışır çalışma koşullarını zorlaştırmaktadır. Artan hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, ağır vergiler ve buna rağmen yerinde sayan düşük ücretler, işçileri daha fazla yoksulluğa ve umutsuzluğa sürüklemektedir. Benim ülkem de dahil birçok ülkede, asgari ücret geçim ücreti olmaktan çıkmış, sefalet ücreti olarak adlandırılmaya başlamıştır. İşçiler, geçinmek ve hayatlarını sürdürebilmek için fazla çalışma yapmak zorunda kalmakta, uzun çalışma süreleri nedeniyle sosyal yaşama ve ailelerine vakit ayıramaz hale gelmektedir.”
“ILO’nun Görevi Sosyal Adalete Katkı Sunmak Olmalı”
Dünyada her beş çalışandan birinin kayıt dışı istihdam edildiğine dikkat çeken Atalay, “Kayıt dışı çalıştırma, sağlıklı işleyen bir sosyal güvenlik sisteminin ve sendikalaşmanın önündeki en büyük engellerden biridir. Kayıt dışına son verilmesi, gençlerin ve kadınların istihdam olanaklarının iyileştirilmesi, göçmen işçilerin korunması ve sosyal adaletin sağlanması için somut adımlar atılmalıdır. Şirketler rekor karlar açıklarken, emekçinin hakkı yok sayılmaktadır.” şeklinde konuştu.
Atalay, ILO’nun tüm bileşenlerinin temel görevinin, gelir ile vergi yükünün adil paylaşımına ve sosyal adalete azami katkı sağlamak olduğunu belirtti.
Vergi ve gelirde adaleti sağlamak, taşeron işçiliğine ve “kölelik ücreti”ne karşı çıkmak için çeşitli eylem ve mitingler düzenlediklerini hatırlatan Atalay, Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmeleriyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Tüm kesimlerin hükümetimizden beklentileri var. 600 bin kamu çalışanını kapsayan toplu iş sözleşmeleri için müzakerelerimiz 6 aydır devam ediyor ama beklediğimiz teklif hala tarafımıza iletilmedi. Sosyal adalet adına koşullar kötü ve geçim zor, bu yüzden hükümetler ve işverenler işçilerin sıkıntılarına daha fazla duyarlılık göstermelidir.”
‘Acil Önlemler Alınmalı’
Her yıl birçok işçinin dünya genelinde önlenebilir iş kazaları veya meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybettiğini hatırlatan Atalay, şöyle devam etti:
“İş yerinde güvenli bir şekilde çalışmak, en temel insan hakkıdır. Bunu sağlamak, ülkeyi yönetenlerin ve işverenlerin öncelikli görevi olmalıdır. Sendikaların örgütlenmesi birçok ülkede baskı ve işten çıkarma tehdidiyle engellenmektedir. Ülkemde, örgütlenme özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı ile ilgili düzenlemeler gözden geçirilmelidir. Kamu çalışanlarının sendikal haklarının önündeki hukuki ve idari engeller kaldırılmalı ve işçilerin, kamu çalışanlarının ve emeklilerin yaşadığı ekonomik sıkıntılara yönelik acil önlemler alınmalıdır.”
Filistin’deki katliamlar sonucunda, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu on binlerce sivilin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Atalay, “Hastaneler, evler, iş yerleri, okullar, ibadethaneler yerle bir oldu. Terörü ve savaşları desteklemek için her yıl milyarlarca dolarlık silah satışları yapılırken, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları dünyanın her yerinde demokrasiyi, temel hakları ve özgürlükleri hakim kılmak için mücadele etmektedir.” ifadelerini kullandı.
Atalay, uluslararası topluma bir kez daha Filistin’deki çocukların ve anaların feryadına kulak verilmesi, katliamların durdurulması çağrısında bulundu.