

Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık’ın oğlu Dorukhan Büyükışık, 13 Mayıs 2018’de evinin yakınlarında bulunan bir inşaat şantiyesinde ölü olarak bulundu.
Olay ‘intihar’ olarak kaydedilirken, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı yeniden incelemeye aldı. Şantiyede görevli bekçiler H.K. (68), H.A. (76), T.Ç. (40) ile işçi B.Ç. (46) ve yakın bir alanda bekçi olan A.G. (76) hakkında ‘kasten öldürme’ suçlamasıyla müebbet hapis cezası istendi. İzmir 21. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede önemli ayrıntılar dikkat çekti.
Soruşturma çerçevesinde elde edilen kamera görüntülerine göre Dorukhan’ın aracını park ettikten sonra H.K.’nin bulunduğu bekçi kulübesine doğru yürüyerek inşaat sahasına girdiği belirtildi.
İnşaat sahasında bekçi olarak görev yapan H.K., H.A., T.Ç. ve işçi B.Ç. ile yakın şantiyede bekçi A.G.’nin mekânda bulunduğu ifade edilirken, şüphelilerin ifadeleri arasında çelişkilerin olduğu kaydedildi.
‘Hayatın Olağan Akışına Aykırı’
Sanıklar, olay anında yüksek sesler ve gürültüler duyduklarını, ama kontrolleri altında olan alanda herhangi bir olumsuz durum tespit edemediklerini savunsa da, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu iddianamede vurgulandı. Dorukhan’ın ölüm anına yönelik görüntü elde edilemediği, bu yüzden olayın nasıl gerçekleştiğinin netleştirilemediği belirtildi.
Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporlara göre, Büyükışık’ın cesedindeki bulgular yüksekten düşme ile bağlantılı gözükse de, bu eylemin arkasında başkasının etkisinin olup olmadığı gibi hususların adli soruşturma ile belirlenmesi gerektiği ifade edildi.
Ethem Büyükışık tarafından sunulan Adli Bilimciler Derneği mütalaası, Adli Tıp raporunun aksine, ölümün yüksekten düşme ile uyumlu olmadığını belirtmektedir. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporunda, ölümün yüksekten düşme ile gerçekleşme olasılığının zayıf olduğu vurgulandı.
Dorukhan’ın ilk bulunduğu an, sırt üstü yatar vaziyette ve kafası istinat duvarına gelecek şekilde, ayaklarının inşaat alanına bakacak pozisyonda olduğu kaydedildi. Bu tür bir durumun düşme ile oluşabilecek doğal bir durum olmadığı ifade edildi.
‘Yeterli Delil Mevcut’
İddianamede, Dorukhan’ın vücudunda açık bir yara, kafa, kol ve bacaklarda kemik kırığı olmaması, sadece darbeye bağlı sırt sağ bölgesinde dikey şekilde yer alan kosta kırıklarının, bu ölümün yüksekten düşme ile gerçekleşmediğine dair şüpheleri güçlendirdiği ifade edildi. Öldürme eyleminin, maktulün sırt bölgesine sert bir aletle vurulması sonrası cesedin belirtilen konuma getirilmiş olabileceği öne sürüldü.
Olay mahallinde bulunan şüphelilerin, öldürme eylemini gerçekleştiren kişiler olduğu neticesine varıldığı belirtilerek, delillerin değerlendirilmesi ve yargı sürecinin mahkemeye ait olduğu ifade edildi. Şüphelilerin ortak şekilde kasten öldürme suçunu işlediklerine dair yeterli delil bulunduğu vurgulandı.
Sanık İfadelerine Yer Verildi
İddianamede, sanıkların ifadelerine de yer verildi. Şantiyede bekçi olarak görev yapan A.G., olay sırasında daha alttaki şantiyede olduğunu ve durumu eve gittikten sonra öğrendiğini belirtti.
Bekçi H.K., savcılıkta verdiği ifadede olay sırasında 01.30-02.00 saatleri arasında dışarıdan bir ses duyduğunu, bunun üzerine köpeği alarak etrafı kontrol etmeye çıktığını, şantiyenin aydınlık olduğunu, bu süreçte kimseyle karşılaşmadığını ve kulübesine döndüğünü anlattı.
Bekçi T.Ç. ise olayın olduğu sırada en alttaki kulübede H.K.’nin olduğunu, durumu sonradan telefonla öğrenerek bilgi sahibi olduğunu aktardı.
Sanık bekçi H.A. acı bir insan sesi duyduğunu, bunun üzerine dışarı çıktığını, etrafa göz attığını ancak herhangi bir şey göremediğini belirtti. H.K.’ye bir şey olup olmadığını sorduğunda hiçbir şey yok yanıtı aldığını, sonrasında kulübesine geri döndüğünü ifade etti.
Şantiyede makine operatörü olan B.Ç., istirahat halindeyken saat 03.30 civarında bir bağırtı sesi duyduğunu belirterek dışarı çıktığında H.K. ile karşılaştığını ve aynı sesi duyduğunu kaydetti. Kısa bir süre sonra olay yerini kontrol ettikten sonra bir şey göremediğini belirterek H.K. ile birlikte arama yaptığını açıkladı.