

Son günlerde sağlık alanında meydana gelen skandallara yenisi eklendi. İstanbul’un Bahçelievler bölgesindeki bir özel hastanede, ikiz bebeklerden birine yanlış teşhis sonucu hatalı tedavi uygulandı ve kalıcı engellilik durumu ortaya çıktı. Aile tarafından başlatılan dava 12 yıl sürdü ancak mahkeme heyeti davayı reddetti. Aileye icra takibi başlatıldığı bildirildi.
Nilay ABDAL
Sağlıkta yaşanan skandallar ardı ardına gelmeye devam ediyor. İhmallerin yol açtığı sonuçlar, kamu vicdanını derinden yaralıyor ve bireylere geri döndürülemez zararlar veriyor. İstanbul’daki bir özel hastanenin Bahçelievler ünitesinde yaşanan korkunç olayda, 3 Eylül 2010 tarihinde Sırma Hande Sayın ikiz kız bebekler dünyaya getirdi. Doğum sonrasında her iki bebekte de herhangi bir sorun gözlemlenmedi. Ancak 1358 gram olarak doğan Nazenin düşük kilosu nedeniyle, 2050 gram doğan Nevbahar ise solunum güçlüğü yaşadığı için yoğun bakıma alındı.
KUVÖZDE BULUNAN NOT GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARDI!
Taburcu olan anne Sırma Hande Sayın, her gün bebeklerine süt vermek için hastaneye gidiyordu ve bebeklerin durumunun iyi olduğunu ve yakında taburcu olacaklarını söyleniyordu. Ancak, 14 Eylül günü, Nevbahar’ın kuvözünde asılı duran bir not ile her şey değişti. Üzerinde yazılı olan “Kronial USG çekilecek” ibaresini gören anne ve baba Yakup Sayın, durumu sorduğunda, doktor G.V.T., bebeklerin doğumdan sonra beyin kanaması geçirdiğini ve Nazenin’in durumunun iyi olduğunu ancak Nevbahar’a kontrol amaçlı USG çekileceğini belirtti.
HİDROSEFALİ TANISI KONDU!
16 Eylül tarihinde aile, hastane tarafından Nevbahar’ı bir çocuk nöroloğunun görmesi gerektiğine dair bilgi verildi. Bunun ücretinin aile tarafından ödenmesi gerektiği bildirildi. Bunun üzerine aile, 250 TL olan ücreti herhangi bir makbuz ya da fatura almadan ödedi. Diğer doktor G.A., Nevbahar bebeğin 3. evre hidrosefali olduğunu ve bebeğin bıngıldağından su çekilmesi gerektiğini, yeterli olmazsa musluk takılması gerekeceğini açıkladı.
BEBEĞİN BEYİN KANAMASI GEÇİRMEDİĞİ ORTAYA ÇIKTI!
Nevbahar bebek, 2 Ekim 2010 tarihinde hastaneden taburcu edildi. Hastanede kaldığı süre boyunca, hangi işlemlerin yapıldığına dair aileye bilgi verilmedi. Taburcu olduktan 12 gün sonra, başka bir merkeze götürülen bebek, çekilen USG ile aslında beyin kanaması geçirmediği ortaya çıktı ve yanlış tedavi uygulandığı iddia edildi. Ailenin şikayetinde, çocuklarının beyin hasarı nedeniyle hala yürüyemediği ve konuşamadığı belirtilirken özel eğitim ve terapilere ihtiyaçları olduğu vurgulandı.
“ONAM FORMU TABURCU OLUNURKEN İMZALANDI”
Baba Yakup Sayın’ın imzası bulunan onam formunun aileye, uygulanan işlemler öncesinde değil, bebek taburcu edilirken imzalandığı şikayet edildi.
SANIK DOKTORLAR İDDİALARI REDDETTİ
Açılan davada sorumlu doktor G.V.T., ailenin iddialarını asılsız ve soyut olarak değerlendirerek, tıbbi hata olarak kabul edilemeyeceğini belirtti. G.V.T., bebeğin durumunun yanlış teşhis ve tedavi değil, erken doğum kaynaklı semptomlar olduğunu açıkladı. Diğer doktor G.A. ise, 16 Ekim günü bebeği muayene etmek üzere hastaneye çağrıldığını ve gerekli yükümlülükleri yerine getirdiğini bildirdi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Sema Saltık tarafından hazırlan raporda, bebekte hem dil hem de bilişsel gelişimin geride olduğu ve nörolojik muayene bulgularında beyin felci ile zihinsel gelişim geriliği tanısının konduğu belirtildi.
2016 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarafından hazırlanan raporda ise, doğum şekli ve takip süreçlerinde doktor hatası ve ihmal bulunmadığı ifade edilerek, yaşanan problemlerin bebek hastalığı sırasında karşılaşılan bir komplikasyon olduğu bildirildi.
‘BEBEKLERDE BİR ANORMALLİK YOKTU’
Davacı ailenin tanığı Dr. N.K., duruşmada “Bebeğin doğumunda bulundum, ayrıca gebelik takibini ben yaptım. Hamilelik sürecinde USG ile yaptığım kontrolde bebeklerden birinde hafif ventrikülo megali tespit ettim. Daha sonra bir diğer bebeğin suyunun az olması sebebiyle annemi takip ettik. Hamileliğin 31. veya 32. haftasında hastanede doğum oldu” dedi.
“Doğum sırasında çocuk doktoru da vardı ve doğumdan sonraki ilk kontrollerde herhangi bir anormallik saptanmadı, yalnızca erken doğum olduğu için izlemeye alınacakları belirtildi. Bebekler ilgili hastane çalışanları tarafından servise götürüldü ve biz anneyle ilgilendik.” ifadesini kullanan N.K., “Sonraki süreçte davacı anne, hastanede bebekler hakkında bilgi alamadığını dile getirerek benden yardım istedi. Ben hastaneyi aradım ve bebeklerin durumlarının iyi olduğunu, taburcu olacaklarını söylediler. Bunun dışında dava konusuna dair bilgim yok.” dedi.
AİLEYE İCRA TAKİBİ BAŞLATILDI
Mahkeme heyeti, 12 yıl süren davayı reddetti. 2023 yılında ailenin, davanın uzamasından kaynaklı adli yardım talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurması halinde, AYM adli yardım talebini kabul ederek tüm yargı giderlerinden muaf tutma kararı verdi. Ancak mahkeme yine de aile aleyhine borç hükmü vererek, hastane 10 bin 76 TL borç gerekçesiyle aile hakkında icra takibi başlattı.
‘HUKUKİ GÜVENLİĞİMİN SAĞLANMASINI TALEP EDİYORUM’
Acılı anne Sırma Hande Sayın, halktv.com.tr’ye yaptığı açıklamada, “Çocuğumun kafasında hastanede oluşmuş bir kırık var, 12 yıldır bunun nedeni hakkında yanıt alamıyorum. Birçok uzman bizim davamızda bilirkişilik yapmışken, hiçbir şekilde açıklama yapılmadı. Ayrıca çok bariz bir sahteciliğin yapıldığı resmi evrakların olduğuna dair de açıklama gelmedi.” ifadelerini kullandı.
“Ankara’ya gönderilen topuk kanı test sonuçları, hastanenin antetli kağıdına basıldı, altına imzası da hastanenin yetkili biyoloğuna ait. Hiç kimse, ne Sağlık Bakanlığı ne de diğer yetkililer bu durumu sorgulamadı. Ayrıca, Aydınlatılmış Onam Formu’nun eksikliği de hukuki kabul gerektiriyor. Normalde hastaneye girişte 24 saat içinde imzalanması gereken bu form, bizim çocuklarımız taburcu olunduğunda dün imzalanmış. Bunun sonucunda, devlete hukuki güvenliğimin sağlanmasını talep ediyorum.” açıklamasında bulundu.