

Bugün 13 Mayıs 2025. Tam 11 yıl önce, Manisa’nın Soma ilçesinde cumhuriyet tarihinin en büyük işçi katliamı meydana geldi. Özelleştirilmiş olan maden ocağında 301 işçi, sermayenin kâr hırsı yüzünden hayatını kaybetti.
Şirket, devletin denetiminden çıkarılan ocakta üretimi iki katına çıkardı fakat iş sağlığı ve güvenliği maliyetlerini azalttı. Gaz maskeleri işlevsizdi ve havalandırma yetersizdi. Dayıbaşılık sisteminin uygulandığı işçiler, “hadi hadi” emirleriyle insanüstü bir tempoya zorlandı. Denetimler ise sadece formaliteden ibaretti; yaşam odası bile bulunmayan ocak ‘uygun’ olarak değerlendirildi.
Yargı Süreci: Bir Hukuk Tiyatrosu
Katliamın ardından başlatılan dava, siyasi müdahaleler nedeniyle adeta bir hukuk tiyatrosuna dönüşmüştü. Mahkeme heyeti değiştirildi; sanıklar ‘taksirle’ cezalandırıldı. Şirketin sahibi Can Gürkan, yalnızca 15 yıl hapis cezası aldı ve kısa sürede tahliye oldu. Günümüzde davada tek bir tutuklu sanık bile bulunmuyor.
Tutuklu Olanlar: İşçilerin Avukatları
Katliamdan sonra gerçek sorumlular ceza almazken, Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay gibi işçilerin hak mücadelesini veren avukatlar tutuklu durumda. Dönemdeki siyasi sorumlular ise yargılanmadı. Kamu görevlileri için açılan davada yalnızca bazılarına birkaç ay hapis cezası verildi, çoğu beraat etti.
Ailelerin Feryadı: “Adalet Koktu”
Soma 301 Madenciler Derneği Başkanı İsmail Çolak, “Çocuklarımızın canı beşer, altışar günle ölçüldü. Adalete olan güvenimiz kalmadı” derken, oğlunu kaybeden Emrem Malkoç ise “Bu bir kaza değil, cinayet” diyerek adaletsizliğe karşı isyan etti.
Kazayla Değil, Politikayla Öldüler
Soma Katliamı, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması, dayıbaşılık sisteminin baskısı, denetimsizlik ve iktidar-sermaye-sendika iş birliğiyle ortaya çıkan bir düzenin sonucuydu. Bu düzen, işçilerin hayatını hiçe sayarak yalnızca daha fazla kâr elde etmeyi hedefliyordu.
11 Yıldır Süren Adalet Arayışı
301 madencinin aileleri, 11 yıldır adalet için mücadele ediyor. Ancak geçen bu süre zarfında siyasi sorumlular hesap vermedi. Bu nedenle, 13 Mayıs 2014, yalnızca bir katliamın değil, aynı zamanda bir adalet krizinin tarihi olarak hafızalara kazındı.