

Genel Sağlık İş Sendikası üyeleri, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü kapsamında toplu sözleşme taleplerini duyurmak üzere Sağlık Bakanlığı önünde bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
Üyeler, ellerinde “Sadaka değil hakkımızı istiyoruz”, “Hemşireliğin meslek onurunu öldürdünüz” ve “Sağlıkta dönüşüm programına son verilsin” yazılı dövizler tutarak “İnsanca yaşamak istiyoruz”, “Sağlıkta şiddet sona ersin” ve “Sağlıkta ticaret ölüm demektir” şeklinde sloganlar attı.
ÖNLÜKLERİ ÜZERİNE TOPRAK DÖKTÜLER
Basın açıklaması esnasında, hemşirelerin problemlerine dikkat çekmek amacıyla iki hemşire önlüklerini çıkartarak Sağlık Bakanlığı’nın önüne bıraktı. Genel Sağlık İş Sendikası üyeleri, Türkiye’nin farklı illerinden getirilen toprakları hemşirelerin bıraktığı önlüklerin üzerine döktüler.
Genel Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Derya Uğur, Türkiye ile Finlandiya arasında sağlık hizmetleri konusunda kıyaslama yaparak, “Bugün 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü ve biz bu günü 23 yıldır iktidarda olan siyasi yönetimin yetersizliği nedeniyle kutlayamıyoruz. Hemşirelerimiz, şiddet gölgesinde insan onuruna uygun olmayan çalışma koşullarında, aşırı yoğunluk ve fedakarlıkla çalışırken, düşük ücretlere ve yetkisiz yöneticilerin baskısına maruz kalmaktadır. Finlandiya’da bin 934, Almanya’da bin 233 hemşire düşerken, Türkiye’de yalnızca 356 hemşire düşmektedir. Yani Finlandiya’da 6 hemşirenin yaptığı işi Türkiye’de 1 hemşire yapmaktadır. Aldıkları ücretler ise insanca bir yaşam sağlamaktan uzaktır” dedi.
‘TOPLU HAK KIYIMI’
Uğur, şu şekilde devam etti:
“Ülkemizde, siyasi iktidarın hatalı ekonomi politikalarının etkisiyle ekonomik kriz giderek derinleşmekte ve kamu emekçileri için kritik bir dönüm noktasına gelinmiştir. Kamuda çalışan 4 milyona yakın memur ve 2,5 milyon memur emeklisinin 2025-2026 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri başlayacaktır.
“Bu yıl toplu sözleşme masasına artık konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş oturacaktır”
Yıllardır toplu sözleşme masalarında bir tiyatro sergilendiğini belirten Uğur, “İktidar, yalan makinesi gibi çalışan TÜİK’in gerçek dışı enflasyon raporları açıklamasına, dostlar alışverişte görsün tarzında emek söylemleriyle katılan sarı sendikalar aracılığıyla emekçinin hakkını satıyor, ortada bir pazarlık varmış görüntüsü oluşturuluyor ve sonuçta yine kamu emekçileri mağdur oluyor. Bu yıl toplu sözleşme masasına Birleşik Kamu-İş oturacak ve bu tiyatroya izin vermeyecektir.”
‘ACİL DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ VAR’
Sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışan kamu emekçilerinin, insan onuruna uygun çalışma koşullarına acil olarak ihtiyaç duyduğu vurgulandı. Sağlık gibi hayati bir alanda bu sorunlara çözüm üretmeyen hiçbir ‘görüşme’yi dikkate almayacaklarını belirttiler ve taleplerinin göz ardı edilmesi durumunda mücadelelerini artıracaklarını ifade ettiler.
Talepleri şunlardır: Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yapılan tüm ödemeler, en düşüğünün yoksulluk sınırının üzerinde olmak üzere, emekliliğe yansıyacak şekilde tek kalemde ödenmelidir. Enflasyon farkı tüm ücretlere aylık olarak yansıtılmalı, kamu emekçilerinin alım gücü korunmalıdır. Gelir vergisi dilim oranları yüzde 15’te sabitlenmelidir. Sözleşmeli modellere son verilip kadrolu, güvenceli çalışma modeli esas alınmalıdır. Fiili hizmet süresi zammı yıl başına 90 gün olarak tüm sağlık sosyal hizmetleri çalışanlarını kapsayacak şekilde düzenlenmelidir. Sağlık hizmeti sunan kurum ve kuruluşlarda sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik, etkili ve uygulanabilir bir Sağlıkta Şiddet Yasası ivedilikle hayata geçirilmelidir. 5510 mağduriyetine son verilmeli, emekli olanlar ile çalışanlar arasındaki emekli aylığı ve özlük hak farklılıkları giderilmelidir. Tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanları giyim yardımından yararlanmalıdır.
‘MAĞDURİYETLER GİDERİLSİN’
Giyim yardımında günümüz koşullarına uygun gerçekçi bir artış yapılmalıdır. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yakınları için 7 gün 24 saat kreş ve yaşlı bakım evi hizmeti sağlanmalıdır. Hizmet verilemeyen yerlerde maddi destek temin edilmelidir. Özellikle üniversite hastanelerinde uygulanan mazeret atamalarında yaşanan mağduriyetler giderilmelidir. Sözleşmeli yöneticilik modelinden vazgeçilerek, tüm yöneticilerin ehliyet ve liyakat kriterlerine göre atanması sağlanmalıdır. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının iş yükünü artıran personel eksiklikleri çözülmeli ve gerekli personel alımları yapılmalıdır. Aile Sağlığı Merkezleri, güvenlik ve fiziki koşullarının verimli çalışmaya uygun hale getirilmelidir. 7 gün 24 saat hizmet veren sağlık ve sosyal hizmet iş kolunda gece çalışma saat ücreti, normal nöbet saati ücretinin en az iki katı olacak şekilde ödenmeli, bu nöbet ücretleri resmi ve dini bayramlarda yüzde 100 artırılmalıdır. Kamu tarafından idari izin ilan edilen günler, aylık mesai saatinden düşülmeli, idari izin günlerinde çalışan personele nöbet ücreti ödenmelidir. Sendika üyelik ve üyelikten çekilme işlemlerinin e-devlet üzerinden yapılabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Sağlık meslek görev tanımları, mevcut yönetmelikler de dahil olmak üzere, sendikalar ve meslek örgütleri ile birlikte kurulacak komisyonlar tarafından ivedilikle yeniden düzenlenmelidir. Faaliyet alanına göre çok tehlikeli sınıfta bulunan sağlık hizmetleri sunucularının tamamı, riskli birim olarak değerlendirilerek, tüm hak edişleri buna göre düzenlenmelidir. Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’na bağlı yatılı kuruluşlarda çalışan personelin sosyal hizmet tazminatı 100 puan, diğer kuruluşlarda ve merkez teşkilatında çalışanlar için ise 50 puan olmalıdır.
Belirtilen bu uzun liste, sağlık alanında göz ardı edilen sorunların bir özetidir. Sağlık sistemini bu hasta durumdan kurtaracak teşhisin konulması için bu liste göz önünde bulundurulmalıdır. Doktorlar için ‘giderlerse gitsinler’ diyen, sağlık emekçilerini ‘gidip yakalarına yapışın’ diyerek vatandaşlara hedef gösteren iktidar mensupları ve sendika temsilcilerinden oluşan bir masadan bu taleplerimize olumlu bir yanıt almanın imkansız olduğunu biliyoruz.”
‘ALIN TERİNİN KARŞILIĞINI VERMEK ZORUNDASINIZ’
Uğur’dan sonra söz alan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım da, “Sağlık sisteminin sorunlarını çözebilmek için sağlık hizmetini sunan doktorlar ve tüm sağlık çalışanlarına hizmetlerinin karşılığı olarak alın terinin değerinin verilmesi gerektiğini” vurguladı.
ÇALIK HOLDİNG TEPKİSİ
10 yıldır tazminatını alamadığı gerekçesiyle bulunduğu Çalık Holding binasında darbedilerek hayatını kaybeden Erol Eğrek’le ilgili de yorum yapan Yıldırım, mahkeme sürecini Birleşik Kamu-İş olarak takip edeceklerini belirterek şunları ifade etti:
“Zayıf işçiye 8-10 korumanın saldırdığı ve bu saldırılar sonucunda hayatını kaybeden işçi, gelişmiş bir ülkede olsa o holdingin kapısı kilitlenecektir. Ancak bizim ülkemizde, geçmiş iş cinayetlerinde olduğu gibi bu olayı da izlemeye devam edeceğiz. Mahkemeleri takip edeceğiz. Görüyoruz ki işçi neredeyse suçlu bulunacak ve Çalık Holding, bu durumda mağdur hale getirilmeye çalışılacaktır. Biz Birleşik Kamu İş olarak, bu davanın her aşamasında işçinin haklarının alınması mücadelesinde ailenin yanında olmaya devam edeceğiz.”
AKP’li vekilden skandal sözler: Gidin sağlık personelinin gırtlağına yapışın